Daha sonra fark ettim ki, nasıl bir hayat yaşayacağıma kendim karar vereceğim. | Open Subtitles | ثم أدركت أنّ الأمر يعود إليّ لأقرّر أي نوع من الحياة عليّ عيشها. |
Sonra fark ettim ki ben de eskiden böyle yapardım. | Open Subtitles | ثمّ أدركت أنّ هذا هو بالضبط ما اعتدت على فعله |
Evet. Ama fark ettim ki olay kazanmak değil. | Open Subtitles | نعم، لكنّي أدركت أنّ الأمر لا يتعلّق بالفوز. |
Sonra düşündükçe farkına vardım ki bu ona ilk fazlaca ilgi gösterişi değildi. | Open Subtitles | كلما أدركت أنّ تلك لمْ تكن المرّة الأولى التي بدت فيها حميميّة معه بإفراط. |
Seni benden sır saklamaya zorlamadan durumun güvenli olmayacağının farkına varana kadar. | Open Subtitles | حتى أدركت أنّ إجبارك على كتمان سرّ عنّي لن يجعل الوضع أكثر أمناً. |
Sonra fark ettim ki hissettiğim bu hüzün beni yiyip bitiriyor. Sonra buna izin vermeyeceğime karar verdim. | Open Subtitles | ثم أدركت أنّ الحزن يبتلعني، وقررت ألّا أسمح له بذلك. |
Anneni de öldürecektim, fakat fark ettim ki sana yapacaklarımı görürlerse bu onlar için çok daha büyük bir işkence olur. | Open Subtitles | إلى أنْ أدركت أنّ معاناتهما ستكون أشدّ بكثير إنْ بقيا حيَّين وشاهدا ما سأفعله بكِ |
fark ettim ki, bu ev bir bebek için hiç de güvenli değil. | Open Subtitles | أدركت أنّ هذا المكان غير آمن البتّة لطفلة... |
Sonra fark ettim ki hiç kimse bana o ailenin ona baktığı gibi bakmayacak. | Open Subtitles | حينها أدركت أنّ أحداً لن ينظر إليّ أبداً... كما كان ينظر إليها هذان الوالدان |
Ayrıca fark ettim ki şu hediye, kürk yani seni şaşırtan hani benim için tuhaf bir jest. | Open Subtitles | آه، أيضاً لديّ... أدركت أنّ... إنّ هذه الهديّة... |
En iyi meyveyi soracaktım sana ama sonra fark ettim ki asıl merak ettiğim şey kolunun üstünde neden yara bandı olduğu ama sonra fark ettim ki asıl sormak istediğim soru şuymuş gider misin acaba? | Open Subtitles | ،لقد كنت بصدد سؤالكَ ما هي أفضل الغلال لكنّني أدركتُ أن ما أريد أسألك إيّاه هو لما يوجد ضمادٌ على ساعدكَ لكنني أدركت أنّ ما أريد أن أسألك إيّاه حقّا هو "هلاّ رحلت من فضلك؟" |
fark ettim ki... | Open Subtitles | لقد أدركت أنّ, آه... |
Belki kocasının çaldığının farkına vardığı için ağlıyordu. | Open Subtitles | ربّما كانت تبكي لأنّها أدركت أنّ زوجها -كان يسرق منها |
Geçen sene sana Denver'da ne olduğunu görünce farkına vardım ki, olayı sonuçlandırmanın yalnız iki yolu vardı senin ölmen ya da hapse girmen. | Open Subtitles | حينما رأيت مالذي حدث لك بِـ"دنفر" العام الماضيّ أدركت أنّ هنالك طريقتين .. ستنتهي بهما الحالة |
Yakın zamanda yoğun araştırmalarım sonucunda ulusal düzeyde bir suç örgütünün yüce ulusumuzun temellerini oymakta olduğunun farkına vardım. | Open Subtitles | مؤخراً، بعد التحقيقات الواسعة التي عملت عليها ..أدركت أنّ هنالك منظمة إجرامية على الصعيد الوطني تعمل على إضعاف مكانة مجتمعنا |