"أذنه" - Translation from Arabic to Turkish

    • kulağına
        
    • kulağını
        
    • kulak
        
    • kulağı
        
    • kulağının
        
    • kulağında
        
    • kulağından
        
    • kulakları
        
    • kulaklarından
        
    • kulaklarını
        
    • kulaklarına
        
    • kulağındaki
        
    • kulağıyla
        
    • küpe
        
    • kulaklarının
        
    Arkadan kulağına bir tane sıkacaksın, görelim bakalım ne kadar dayanıklı. Open Subtitles بوضع رصاصة في أذنه من الخلف أريد أن أرى مدى قوته
    Gözlerimi kapatıp , hayatta kalmaya çalışıyorum, ve sonunda kaza ile kulağını kestim. Open Subtitles أحاول فقط أن أبقى حياً وعيناي مغمضتين وانتهيت عن غير قصد بقطع أذنه
    Denize açıldığınız zaman arkadaşıma kulak verirdi, sen de tutsaktın. Open Subtitles عندما كنت تضبط الأسلحة، صديقي كان أذنه كنت مجرد ثقل
    Ya da kulağı iltihap kapmış bir çocuğa antibiyotik veriyorum, fakat evinde yiyecek hiçbir şey olmadığını da biliyorum. TED أو طفلاً يشتكي من أذنه وأعطيه مضاداً حيويا وأعلم بانه لا يجد طعاماً في منزله.
    Fakat kişinin bilmediği husus fahişede bir mikrofonun bulunduğu ve sahnedeki adamın kulağının arkasında küçük bir alıcının olduğu. Open Subtitles لكن ما يعلمه الجمهور أن الرجل مفخخ بمكبر صوت والرجل على المسرح لديه مستقبل صغير خلف أذنه
    Antibiyotik kullanıyor çünkü şanslı parasını kaybetti ve hala kulağında olduğunu düşünüyor. Open Subtitles يتناول المضادات الحيوية لأنه أضاع عملة الحظ خاصته، وظن أنها سقطت داخل أذنه مجدداً
    Sadece kulağından duman çıktı mı merak ediyorum, bu çok mu yanlış? Open Subtitles .فقط أريد معرفة إذا خرج دخان من أذنه هل هذا شيء خاطيء؟
    Bu sırada kulağına biraz alkol damlatın ve kulağındaki haham böceğini çıkarın. Open Subtitles ينما تقومون بهذا ضعوا القليل من الكحول في أذنه و أخرجوا الصرصور
    Dudaklarımızdan, onun kulağına en derin hislerimizle, tevazuuyla dua ediyoruz. Open Subtitles من شفاهنا الي أذنه وبلغة إشتياقنا الكبير نحن نصلي بخشوع
    Hani şu şort giyen, kulağına çiçek takan adam. Open Subtitles ذلك الذي يرتدي سراويلاً جلديّة و وردة خلف أذنه.
    Evet, kurbanın kulağını neredeyse koparan atış bulduğunuz tüfeğe uygun bir silahla yapılmış ama ölümcül vuruş 22 kalibreden gelmiş. Open Subtitles أجل والضحية كان يصاب في أذنه برصاصة عيار أكبر متوافق مع البندقية المكتشفة لكن الطلقة القاتلة جاءت من عيار 22
    Van Gogh'un, kulağını kesme kararını aldığı kafeyi gördüm. Open Subtitles رأيت المقهى الذي قرر فيه فان جوخ قطع أذنه
    Bir odada Zasa ile berabersem, ne olur? kulağını ısırdım. Open Subtitles ماذا حدث انا كنت فى غرفة مع زاسا عضضته فى أذنه
    Bebek kulak enfeksiyonu sebebiyle antibiyotik alıyor. TED سيبدأ بأخذ المضادات الحيوية لالتهاب في أذنه.
    Bak, o çocuk daha kulak deliği ile göt deliği arasındaki farkı bilmiyor. Open Subtitles أنظر , هذا الفتى لايستطيع أن يميز بين فتحة مؤخرته وفتحة أذنه
    kulağı hâlâ kanıyor mu? Caddedeyken feci şekilde... kanıyordu. Open Subtitles كانت أذنه تنزف كان نزيف أذنه حاداً في شارع السوق
    Çünkü başı dönüyordu. Yani sorunu neyse iç kulağı etkiliyordu. Open Subtitles لأنه كان يشعر بدوار، و هذا يعني أن المشكلة كانت تؤثر على أذنه الداخلية
    Sol kulağının arkasında garip izler var. Bu izleri daha önce iki kere daha görmüştüm. Open Subtitles هناك شق غريب خلف أذنه اليسرى لقد رأيت هذا الشق مرتين قبل ذلك
    Eğer,katilimiz o ise, kulağında hala kan olması lazım. Open Subtitles حسنًا، إذا هو قاتلنا، أراهن أنّه ما زال هناك دمّ في أذنه
    Hearst'ü kulağından yakalaması sizin ve Swearengen'in Hearst'le alakalı planlarını... Open Subtitles بالنسبة لإمساك الرجل من أذنه وكيف يؤثر بهذا على علاقتكما
    Yaşlılıktan adamın kulakları sağırlaştığı için kapıcı bağırır: Open Subtitles فصرخ الحارس في أذنه' ذلك أن سمعه أصابه الاضمحلال:
    Bu tırnaklarının halinden ve kulaklarından çıkan kıllardan anlaşılabilir. Open Subtitles يمكن معرفة ذلك من حالة أظافر الأصابع وحقيقة أن هناك شعر ينمو في أذنه
    Eğer iyi değilse, gerçekten kulaklarını özleyecek çünkü görünüşe göre bir kısmı saatin üstüne sıçramış. Open Subtitles إذا لم يرحل فسيفتقد أذنه بالفعل لأنَّ جزءاً منها مُعلَّقٌ على الساعة
    Bana her gece gözlerini kapamadan önce dizlerinin üzerine çöküp onun kulaklarına fısıldamadığını söyleme. Open Subtitles لا تُخبرني بأنك لا تركع على ركبتيك هامسًا في أذنه المقدّسة كل لليلة قبل أن تُغلق عيناك الخبيثتين
    Ama karısının ısırmadığı sağlam kulağıyla dinlediğine emin ol. Open Subtitles لكن تأكد من إخباره بهذا في أذنه الجيدة وليس التي قامت بقضمها
    Burnunda halka, kulağında küpe olan adamı gördün mü? Open Subtitles أترى ذلك الرجل هناك مع حلق الأنف و الترباس في أذنه
    Sonra kulaklarının arkasına delik açmaya başladılar... böylece kanı damladı ve onu hayatta tuttu. Open Subtitles ثم شقّوا خلف أذنه بالسّكين و تركوا دمّه يُتدفّق، وأبقوه على قيد الحياة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more