Sanki hep en güçsüz olduğunuz, yardımlarına en çok ihtiyaç duyduğunuz anda gelirler. | Open Subtitles | غالباً ما يأتون عندما تكون في أضعف حالاتك وتكون في أمس الحاجة لمساعدتهم |
Patlayan birim en zayıf halkaymış çünkü en verimsiz olanmış. | Open Subtitles | الواحد الذى أنفجر كان أضعف خط لأنه أصبح أقل كفاءة |
Öncülerinden daha zayıfsın diye benim önümde yalvarırcasına durma. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تأتي إلى هنا لتجادلي فقط لأنك أضعف من عدوك |
Almanlar, buna hazırlanmak için dağ savunmasını zayıflattı. | Open Subtitles | فكانت النتيجه أن أضعف الألمان دفاعاتهم فى الجبل ليستعدوا له |
Hayallerini ile dışarı ve hakkında, belki de artık hiç oldum daha daha savunmasız. | Open Subtitles | بأحلامهم ربما هم أضعف الآن مما كانوا عليه |
- Açlık ve müshil kullanımı, bağışıklık sistemini zayıflatmış ama ölüm sebebi nedir dersen, kan zehirlenmesinden ileri gelen böbrek yetmezliği. | Open Subtitles | التجويع و الإفراغ أضعف الجهاز المناعي و لكن سبب الموت: فشل كلية و دعمه إنتان الدم |
Öyle hassas bir yaratıktı ki, rüzgar bile soldurabilirdi onu. | Open Subtitles | مخلوقٌ مرهف أبداً، الذي ممكن أن يذوي من أضعف هَبّة ريح |
Sadece güç ve onu elde edemeyen zayıflar vardır. | Open Subtitles | لا يوجد إلا القوة وهؤلاء أضعف من أن يطلبوها |
Sanki hep en güçsüz olduğunuz, yardımlarına en çok ihtiyaç duyduğunuz anda gelirler. | Open Subtitles | غالباً ما يأتون عندما تكون في أضعف حالاتك وتكون في أمس الحاجة لمساعدتهم |
Gerçek bir erkek olabilmek için, kendinden güçsüz birini bulup onunla dövüşmelisin. | Open Subtitles | لكي يكتمل تحولك لرجل ، فلابد أن تتشاجري مع شخص أضعف منك |
Gel de kılıcını kaldıramayacak kadar güçsüz olan babanın öcünü al. | Open Subtitles | تعالي وانتقمي لوالدكِ، الذي كان أضعف بكثير من أن يرفع سيفه. |
Şimdi bunu kasanın etrafını kaplayacak şekilde duvarın en zayıf noktasına yerleştirmeliyiz. | Open Subtitles | الآن نحن بحاجة أن نضعه حول الخزنة بإستخدام أضعف النقاط في الجدار |
en zayıf halindeyken hayattan darbe yediği için kendine olan inancını yitirmişken! | Open Subtitles | بل عندما يكون في أضعف حالاته وعندما لا يؤمن بنفسه لأن الدنيا جلدته جلدا |
Ya da 3.seçenek. Farkı anlamak için fazla zayıfsın. | Open Subtitles | أو الخيار الثالث، أنت أضعف من إدراك الفرق. |
Yaptığınız şeyler büyüsünü zayıflattı. Şimdi seninle kendim olarak konuşabiliyorum. | Open Subtitles | أيما تفعلون قد أضعف تعويذته، بوسعي مخاطبتك بنفسي، ولو الآن فقط. |
savunmasız olduğumu biliyordun. Yaralı bir ceylan olduğumu biliyordun. | Open Subtitles | كنت تعرف مدى حساسيتي كنت تعرف أنني أضعف القطيع |
Şarbona yakalanmasına şaşmamalı. Lepra bağışıklık sistemini zayıflatmış. | Open Subtitles | لا عجب أنه أصيب بالجمرة الخبيثة أضعف الجذام جهازه المناعي |
Yaşanan olaylar vücudumun dünyadaki değişikliklere dayanmak için fazla hassas olduğunu bana gösterdi. | Open Subtitles | الأحداث الأخيرة أثبتت لي أن جسدي أضعف من أن يتحمّل تقلبات العالم |
Evet, ve o toplu zayıflar. | Open Subtitles | أجل . و هو أضعف المجموعة خاطر بخسارة كل ما عملناه |
Birçokları istihkaklarını hırsızlarandan koruyamayacak kadar zayıftı. | Open Subtitles | وكثير منهم أضعف من أن يدافعوا عن نصيبهم من نهب الناهبين. |
Tamam, daha az önce kız arkadaşına zayıfmış gibi davranmanın yanlış olduğunu söyledin. | Open Subtitles | حسناً أنت تقول أنه من الخطأ أن تعامل صديقتك و كأنها أضعف منك أنا لا أتكلم عن الهدف |
Ama gittikçe kolaylaşıyor. Çünkü o gittikçe zayıflıyor, bense gittikçe güçleniyorum. | Open Subtitles | و لكن الأمر أصبح أسهل ، لأنها تصير أضعف و أنا أصير أقوى |
Gittikçe zayıflıyorum. Tekrar iletişim imkansız olabilir. | Open Subtitles | إننى أضعف ، و سيكون صعبا أن نجرى إتصالات أخرى |
Bu birleşim modeli zayıf, sadece daha zayıf kuvvet bulunduran bu iki yeni parçacıkların varlığını tahmin etmede yardımcı oluyor. | TED | هذه النظرية تمكننا من التنبأ بوجود زوجين .. من جسيمات القوى الجديدة والتي تتصف بمثل القوي الضعيفة.. ولكنها أضعف منها. |
Senin konuşmaların için şu an çok zayıfım. | Open Subtitles | إنّي أضعف بكثير من احتمال أحد خطبك الآن. |
İnsanlarda frekans daha zayıftır ama patron yaşıyorsa onu bulurlar. | Open Subtitles | التردد أضعف عند البشر لكن إذا كان الرئيس حي، سيجدوه |