Demek istediğim, yıllardır Kuzgunlar için altyapıdan yetişip sırasını bekleyen çocukların yerine bir anda takıma giren biri olması biraz tuhaf duruyor. | Open Subtitles | حسنا , أعني , أنه يبدو غريبا وجود ولد جديد في الملعب يكون في المقدمه علي أولاد موجودون في الرافينز منذ سنوات |
Demek istediğim öz farkındalık homosafiyenleri ayıran bir özellik, insanlığın bir önceki örneklerinden. | TED | أعني أنه وعي ذاتي الذي يفرق بين الإنسان العاقل عن مثيله البدائي من البشرية. |
Yani o hafta kimse gösterime gelip beni izlemez diye düşünüyordum. | Open Subtitles | أعني أنه لن يأتي أحد لرؤية أدائي في عطلة نهاية الأسبوع |
Yani, o istiyor Bubi, krallığını tuzağa düşürdü, değil mi? | Open Subtitles | أعني أنه يُريد أن ينصب فخاً لمملكته ، صحيح ؟ |
Yani bu çok eğlenceli, ama daha önce görmediğim bir şey değil. | Open Subtitles | أعني أنه ممتع و لكنه بالتأكيد ليس شيئاً لم أره من قبل |
Yani bu öyle masandan sessizce okumak isteyeceğin birşey değil. | Open Subtitles | أعني أنه ليس بالأمر الذي تود قرأته بهدؤ على مكتبك |
Demek istiyorum ki, yapacakları en küçük bir harekette... onların da çalışmaları yasaklanır. | Open Subtitles | أعني أنه في حالة قيامهم بأبسط تحرك سيتم منعهم هم أيضا من العمل |
Demek istediğim, kesinlikle askerler sarsıntıya uğramıştır ve böyle olanların bunun için tedavi edilmeleri gerekir. | TED | أعني أنه يوجد جنود مصابون بصدمات ويجب على من يعاني من ذلك تلقي العلاج المناسب. |
Demek istediğim, oylama yaşının 18 olmasının bir sebebi olmalı. | TED | أعني أنه لابد وأن يكون هناك سبب لجعل سن التصويت هو 18 سنة. |
Demek istediğim, eğer bulutlar gezegeni kurtaracaksa, birkaç bulutlu güne daha katlanabilirim. | TED | أعني أنه يمكنني احتمال بعض الأيام الغائمة الإضافية في حال قدرت على إنقاذ العالم. |
Başlangıçta merhamet vardı, ve burda Demek istediğim sadece insanoğlu ilk gözüktüğünde değil aslında ondan önce de vardı. | TED | في البداية ، كانت هناك شفقة، و أعني أنه ليس فقط منذ بداية ظهور البشر، لكن في الواقع قبل ذلك. |
Tıpkı bir bombayı etkisiz hale getirmek gibi. Demek istediğim, aşağı kısımlarda bir sürü tel ve kablo var. | Open Subtitles | أعني أنه يوجد الكثير من الأسلاك و الهراء بالأسفل |
Demek istediğim, duşakabin kapısını beceren oymuş. | Open Subtitles | أعني أنه لم يكن هناك ليزيح الباب الزجاجي |
Yani, o evi temizliyordu ve gittiğinde, heykel sizin evinizdeydi. | Open Subtitles | أعني أنه كان في الشقة، ثم إختفى التمثال، وإذا به في شقتك |
Yani, o yabancı marka bir araba bile satın almaz. | Open Subtitles | أعني أنه لم يشتري سيارة أجنبية حتى |
Yani, o biraz daha uzun ama! Hakkını da vermek lâzım. | Open Subtitles | أعني أنه أطول بقليل سأتقبل ذلك |
Yani, o biraz daha uzun ama! Hakkını da vermek lâzım. | Open Subtitles | أعني أنه أطول بقليل سأتقبل ذلك |
Yani, bu şehre "hiç uyumayan şehir" diyebilirler Ama size şunu söyleyeyim: | Open Subtitles | أعني,أنه يمكن أن يكونوا يدعون هذه المدينة بالمدينة التي لا تنام ,لكني سأقول لك |
Yani bu, listemi geçersiz kılıyor. Ama senin için harika Harold. | Open Subtitles | أعني أنه يتعارض مع قائمتي تماماً لكن أمر رائع |
Yani, bu herif emir alma konusunda hiç de iyi sayıImaz. | Open Subtitles | أنا أعني أنه ليس جيد تماماً في أتجاهات الكلام |
Demek istiyorum ki hepimizin içinde pusuda bir karanlık yer vardır bir element vardır. | Open Subtitles | أعني أنه في داخلنا يَترصّدُ هناك الشكل الحقود المُظلم. |
Bak, Demek istiyorum ki, o baştan beri bu işin içinde. | Open Subtitles | أنا أعني أنه كان جزءا في هذه العملية منذ البداية |