Hepinizin ağzı yüzü parçalansa dahi, Bir şey hiç değişmeyecek çocuklar. | Open Subtitles | كلكم سيتحول إلى تراب ولكن أمر واحد هو المؤكد يا أولاد |
Yıllar içinde böyle kaç kişinin kaybolduğunu bilmiyorum, ama Bir şey açık. | Open Subtitles | ولكن هناك أمر واحد واضح وهو أنني الوحيدة التي تهتم بهذا الموضوع |
Senden bir tek şey istiyorum. Sadece bir tek şey. | Open Subtitles | فقط أسألك عن أمر واحد فقط هذا الأمر من فضلك |
Doğru olan tek şey varsa o da seni sevdiğim ve sana asla zarar verecek Bir şey yapmayacağımdır. | Open Subtitles | لو كان ثمة أمر واحد أكيد فهو أنني أحبك , و لن أفعل أبدا أي شئ يتسبب في إيذائك |
Bazı hayvanlar, tavuk mesela, sadece bir şeyi çok iyi yapmakla çok güzel uyuşuyorlar. | TED | حسنا، بعض الحيوانات ، كالدجاج، تبدو مهيأة بشكل جميل لتبرع في أمر واحد فقط |
teşekkür ederim ama anlamkta zorlandığım birşey var. | Open Subtitles | شكرا لك و لكن هناك أمر واحد من الصعب فهمه |
Özetlemek gerekirse tek bir anlama geliyor: Teröristlerle müzakere yapmayın. | TED | حسنا للتلخيص، فإنه يتلخص في أمر واحد: لا تتفاوض مع الإرهابيين. |
Bir şey hakkında haklısın. Bu adam tam bir rezalet. | Open Subtitles | أنت محقة بشأن أمر واحد هذا الرجل في حالة مزرية |
Bu tüm şirketleri dünyada başarılı kılan Bir şey var ortak bir noktada buluştukları sadece tek bir şey: Hiçbirisi tek bir kişi tarafından başlatılmadı. | TED | هناك صفة واحدة فقط مشتركة بين كل الشركات العالمية الناجحة، أمر واحد فقط: لم تنشأ شركة بمجهود شخص واحد فقط. |
2 hafta içinde oradan ayrıldım ve bunun tek bir sebebi vardı : İçine edebileceğim başka Bir şey bulmak. | TED | ففي أسبوعين، غادرت تلك الشركة وفي ذهني أمر واحد: أن أجد شيئًا يمكنني إفساده. كان الأمر بتلك الصعوبة. |
Tek Bir şey, öğrendiğim depresyon ve anksiyete sebeplerini birleştiriyor. | TED | وهناك أمر واحد يجمع بين كثير من مسببات الاكتئاب والقلق التي تعرفت عليها؛ |
Her zaman hikâyeni anlatırken beni etkileyen Bir şey var. | Open Subtitles | أمر واحد يثيرنى دائما, وهو, انك فى كل مرة تروين حكايتك |
Ancak kesin olarak bildiğim tek şey: robotlar daha hassas ve güvenli olacak ve hayatın içinde insanlara yardım edecekler. | TED | ولكن هناك أمر واحد متيقنةً منه: سوف تصبح الروبوتات أكثر مرونة وأمنًا، وسوف تكون هناك لمساعدة الناس. |
Eğer kurguladığın şeyi bırakırsan, olacağını düşündüğüm tek şey var. | Open Subtitles | لو تركناك وحدك وما تنوى عليه, قد اراهن على أمر واحد, |
Çekindiğim tek şey senin evine nasıl gideceğim. | Open Subtitles | أمر واحد خائفة منه ألا وهو أنني سأحل محل شخص آخر. |
Burada 15 dakikadan fazla kalırsan bir şeyi anlarsın. | Open Subtitles | أمر واحد ستعيه جيداً بعد بقائك هنا لـ 15 دقيقة |
Ama bir şeyi hiç hesaba katmadın. | Open Subtitles | أجل، بالواقع،إنكَ لمْ تأخذ .أمر واحد بالحسبان |
Ama birşey biliyorum ne de olsa kaybedeceksek ölmeye gerek yok, hele seçeneğin varken. | Open Subtitles | , لكني أعرف أمر واحد لافائدة من الموت عندما سنكون خاسرين بكل الأحوال ليس عندما يكون لدينا الإختيار |
Şimdi, bir sanatçı, bir kadın, bir Arap veya 2010 yılında yaşayan bir insan olarak, Söylecek sadece tek bir şeyim vardı: Hayır demek istedim. | TED | الآن وكفنانة أنثى عربية أو كإنسانة تعيش في العالم سنة 2010 كان لدي أمر واحد لأقوله: أردت أن أقول لا. |
Ve bitmeden, eğer tüm insan oğlunun bir konu üzerinde aynı fikirde olduğu bir konu var ise Bence oda köleliğin bitmesidir. | TED | مع هذا، إن كان ثمة أمر واحد كل الكائنات البشرية تتفق عليه، فهو في رأيي إتفاقنا على أن العبودية لابد وأن تنتهي. |
Bir öbemli sebebi şu ki Afrika savannalarındaki atalarımız Bir şeyde çok iyiydiler. | TED | أحد الأسباب الهامة هو أن أسلافنا الذين عاشوا في غابات السافانا في إفريقيا كانوا حقًا ماهرين في أمر واحد. |
Telefonu açmadan önce, dikkate almanız gereken bir nokta var. | Open Subtitles | قبل أن تفعلي، هناك أمر واحد تأخذينه بعين الاعتبار |
Çünkü bir sürü şey yaptığınızda tümü hakkında kendinizi berbat hissedebilirsiniz, sadece biri değil. | TED | صحيح؟ إذ أن قيامك بالعديد من الأشياء سيجعلك تشعر أنك مخفق في كل شيء، وليس في أمر واحد. |