"أن تترك" - Translation from Arabic to Turkish

• bırakmalısın
• bırak
• terk etmeni
• bırakın
• bırakmak
• terk etmek
• bırakamayız
• bırakacaksın
• kalsın
• bırakmadan
• bırakamazsın
• terk etmeden
• izin
• ayrılmak
• bırakmanı

Taşıt kullanırken sorunlarını evde bırakmalısın Leland.
فكرة طيبة أن تترك همومك ورائك عندما تقود سيارتك.

Ve sen zencilerle takılmayı bırak. Nasıl yaşadığımız görüyor musun?
ويجب أن تترك التحرش مع هؤلاء السود , هل ترى كيف نعيش؟

Bir kez terk etmeni istedik ve bir kez daha soracağım.
لقد طلب منك أن تترك وانا ذاهب لأطلب منكم مرة أخرى.

Kira davasını araştıran biri olarak söylüyorum. Bu işi bana bırakın...
عليك أن تترك ذلك لي ، لقد قمت ببحث عن كيرا

Onu başka bir okula göndermek istedim ama sınıf arkadaşlarını bırakmak istemedi.
أردت إرسالها إلى مدرسة بعيدة، إلا أنها لم تشأ أن تترك رفقائها.

Çalışkan, hırslı bir gaziye âşık olup beraber sade bir hayat kurmak için lüks yaşamını terk etmek isteyen genç bir kız.
وبذلك أساء للمجتمع لمجرد أنهما وقعا في الحب فتاة شابة أرادت أن تترك منزلها الفخم وتهرب إلي العمل الشاق لتحقق طموحها

Onları burada bırakamayız.
أعني أننا لا يمكن أن تترك لهم هنا، هل تعلم؟

İster gidersin, ister kalırsın... ama eyerle silahı bırakacaksın.
يمكنك أن ترحل أو تبقى لكنك يجب أن تترك السروج و السلاح هنا

Vicdanını kapıdan girmeden bırakmalısın, tatlım.
يجب أن تترك ضميرك خلف عتبة بابك, يا عزيزي

Belki de pervaneyi rahat bırakmalısın, ne dersin?
ربما ينبغي فقط أن تترك المروحة وحدها ، هاه؟

Başımı iyisi mi rahat bırak, Bill.
من الأفضل أن تترك هذه الرأس وشأنها يا بيل

İş evraklarını eve getirmeye başladığında onları ofiste bırak diye yalvardığım zamanları hatırlıyor musun?
أتذكر عندما كنت معتاداً أن تحضر ملفاتك للبيت؟ كنت أتوسل إليك أن تترك هذه الأمور في العمل

Merkezi terk etmeni istediği zaman da aynı şeyi söylemişti.
في البداية أرادت منك أن تترك المركز

Su yatağı için arıyorsanız, lütfen ayrıntılı bir mesaj bırakın.
"إن كنت متصلاً بشأن السرير المائي، فأرجو أن تترك رسالة"

Bıçağı bir insanın göğsünde bırakmak hiç doğru değildi.
ليس لطيفاً أن تترك السكاكين في صدور الناس.

Ama şimdi sen, aksi halde burayı terk etmek zorunda Benim Manikür geç kaldım.
ولكن الآن عليك أن تترك هنا، وإلا انا في وقت متأخر لبلدي مانيكير.

Onları bu herifle yalnız bırakamayız.
لا يمكنك أن تترك ذلك الرجل معي

Bu güzel küçük bebeği gerçekten şu... beş para etmez kaçıkla başbaşa mı bırakacaksın?
هل تريد حقا أن تترك هذه الطفلة الجميلة مع أولئك البيض الحقيرين؟

Anahtarlar aracın üstünde kalsın.
وتستطيع أن تترك المفاتيح في السيارة الفان أيضاً

Sanal silahların böyle garip bir özelliği var: iz bırakmadan kullanılabilirler.
الأسلحة الالكترونية لها هذه الميزة الغريبة : يمكن استخدامها دون أن تترك أثرا.

Sevdiğin birisini o soğukta dışarıda aç bırakamazsın.
لا يمكنك أن تترك أحدهم هناك يشعر بالبرد و يتضور جوعاً

Charlie, kampı terk etmeden önce kardeşinden bahsettiğini duymuş.
تشارلى سمعك تنادى على أخوك قبل أن تترك المخيم

Böyle söylersen, sen de izin vermezsin yılanın etrafınfda sinsice dolanıp hayatını mahvetmesine.
لقد قلتها بنفسك ولا يجب أن تترك الأفعى تزحف في الجوار وتخرب حياتك

Beardsley'den hemen ayrılmak istediğini söyledi.
لقد قالت أنها تريد أن تترك بيردسلى الان وفوراً

Senden bir şey getirmeni istedik, bir şey bırakmanı değil.
أردناك أن تجلب شيء من عنده لا أن تترك شيء