Damgayı özellikle ironik buluyorum, çünkü temizlik işçilerinin üç nedenden dolayı şehir sokaklarındaki en önemli işgücü olduklarını derinden inanıyorum. | TED | أجد هذا الاحتقار مثيرا للسخرية، لأنّني أؤمن بشدّة أنّ عاملي النّظافة هي أهمّ قوة عاملة في شوارع المدينة، لثلاثة أسباب. |
en önemli özellikleri ise... ne zaman ihtiyaç duyarlarsa, derilerini değiştirip yeniden doğarlar. | Open Subtitles | أهمّ ما تتميّز به هو عندما تضطرّ تقشر جلدها و تولد مِنْ جديد |
Ve fikir, hayatımızda öğrendiğimiz en önemli şeylerden bir kısmını, doğmadan önce henüz rahimdeyken öğrendiğimizdir. | TED | وهو أن البعض من أهمّ ما نتعلّمه يحدث قبل أن نولد، بينما لا نزال في الرحم. |
İşinin ondan daha önemli olduğunu düşünecek, ki bunu annesinden her gün duyuyor. | Open Subtitles | سيفهم بأنّ العمل أهمّ منه، وذلك تمامًا ما يسمعه من والدته كل يوم. |
O bir hırsız ve bağımlı, bu onun için benden daha önemli. | Open Subtitles | إنّه سارق ومدمن وذلك أهمّ بالنسبة له منّي |
Onu meyve reyonunda buldum. Kaybolduğunu fark ettim. Tam da anons yaptırmak üzereydim. | Open Subtitles | وجدتُه في قسم الفاكهة، بدا تائهاً، كنتُ أهمّ بإذاعة إعلان |
Yapılması gereken en önemli şey en büyük iki parçanın izini sürmektir. | TED | أهمّ ما يجب فعله هو متابعة الأجزاء الكبيرة. |
Ben de çıkıyordum. | Open Subtitles | كنتُ أهمّ بالرحيل |
Bizim zamanımızın en önemli şekerlerinden biri olacağına inanıyorum, bu nedenle bu kelimeye aşina olmaları yönünde herkesi teşvik ediyorum. | TED | وأعتقد أنه سيصبح أحد أهمّ السكّريّات في عصرنا، لذا أشجّع كل شخص أن يعتاد هذه الكلمة. |
Zamanımızın en önemli sağlık sorunlarından birini çözmeye yaklaşıyoruz: HIV'i yok etmek. | TED | يقترب العالم لتحقيق أهمّ أهداف الصحّة العامّة لهذا اليوم: وهو القضاء على فيروس نقص المناعة البشريّة. |
Yemekte en önemli şey şarap. | Open Subtitles | ألا تعتقد بأنّ أهمّ جزء في الوجبة هو النّبيذ؟ |
Bak, bu hayatımda yapacağım en önemli şey. Mükemmel olduğundan emin olmak istiyorum. | Open Subtitles | اسمعي، هذا أهمّ ما أقوم به في حياتي أريد أن أكون أتأكد من أنه سيكون مثالياً |
Hayatının en önemli anı olabilir bu. Ona sahip çık. | Open Subtitles | قد تكون هذه أهمّ لحظة في حياتكِ اعتنقيها. |
Hipersürücü modifikasyonları çok daha önemli Efendim. | Open Subtitles | التعديلات على الدفع الفائق أهمّ بكثير، سيّدي |
Burada oturup ölmemi beklemekten daha önemli işlerin var. Git. | Open Subtitles | لديك أعمال أهمّ من الجلوس هنا بانتظار موتي |
Endişelenmemiz gereken daha önemli şeyler var. | Open Subtitles | لدينا أمور أهمّ كيف نقلق حيالها مثل موعدكِ الكبير الليلة |
Ama hayatta, işten daha önemli şeylerin de olduğunu gösterdiğin için sana teşekkür ederim. | Open Subtitles | ولكنشكراًلكِلأنكِأريتني.. أن هناك أشياء في الحياة أهمّ من العمل |
- Görüyorum ama bu ondan daha önemli. | Open Subtitles | لكن هذا أهمّ من عمل اللافتة تعلم كيف ، مثل في حفلات الزفاف |
Ben de seni aramak üzereydim. Tersane müdürü boşboğaz ibnenin teki çıktı. | Open Subtitles | "مرحبًا، كنتُ أهمّ بالاتصال بكِ، تبيّن أنّ رئيس حوض السفن ثرثار لعين" |
Bak, Casey, hemen buraya gelmezsen, en büyük müşterimizi kaybedeceğiz. | Open Subtitles | إسمع، كايسي، سوف نخسر أهمّ زبائننا إن لم تأتِ إلى هنا. |
Ben de çıkıyordum zaten. | Open Subtitles | في الحقيقة كنتُ أهمّ بالرحيل |
Doğrusu, tam da bu, bu konuşmanın en değerli dersi. | TED | في الواقع، هذهِ أهمّ فكرةٍ أودُّ مِنكم تذكُّرَها مِن هذه المحادثة. |
Korsanın birini bulmak, çocuğumuzdan daha mı önemli? | Open Subtitles | كيف يكون البحث عن قرصان ما أهمّ مِنْ طفلتنا؟ |