"إجبار" - Translation from Arabic to Turkish

    • zorlamak
        
    • zorla
        
    • zorlama
        
    • zorlayamazsın
        
    • zorlayamaz
        
    • zorlayamam
        
    • zorlayamayız
        
    • zorbalık
        
    • zorlamaya
        
    • zorluyor
        
    • zorlanamaz
        
    • zorluyorlar
        
    Bunu sağlamanın tek yolu da kendinizi rahatsız olmaya zorlamak. TED والطريقة الوحيدة التي ستمكنك من تحقيق ذلك هو من خلال إجبار نفسك بأن تكون غير مرتاح.
    Sadece doğru zaman, ben sadece kendi büyülü el zorlamak mümkün olabilir. Open Subtitles إذا كان الوقت صحيحاً ، فمن الممكن أن أكون قادراً على إجبار مسؤوليهم السحريين
    Başlıca amacı, hakikati zorla almaktır ama başka bir amacı daha bulunur. Open Subtitles هدفه الأساسي هو إجبار المرء على قول الحقيقة، لكنه يخدم غرضاً آخر.
    Kuzey Kore hükumeti aileme gönderdiğim paraya el koymuştu. Ve ceza olarak da ailem zorla kırsal bölgedeki boş bir yere sürülmüşlerdi. TED بأن السلطات الكورية الشمالية قد إعترضت بعض المال الذي أرسلته لعائلتي وكعقاب، سيتم إجبار عائلتي على الرحيل إلى مكان مهجور في الريف
    ben Ajay Sharma,bunu akli bilincim yerinde yazıyorum... ben Seema Chopra, bunu akli bilincim yerinde yazıyorum herhangi bir zorlama olmadan, yaşamaktan bıktığım için herhangi bir zorlama olmadan, yaşamaktan bıktığım için intihar ediyorum. Open Subtitles أنا أجاى شارما أكتب هذا وأنا بكامل وعيى أنا سيما شوبرا أكتب هذا وأنا بكامل وعيى بدون أي إجبار ولأننى قد سئمت من الحياة
    İnsanları istemedikleri şeyleri yapmaya zorlayamazsın. Open Subtitles لايمكنك إجبار الناس على عمل أشياء لا يريدون عملها.
    Bir İngiliz subayı bir İskoç'u işlenmiş bir suçun kanıtı olmadığı sürece zorlayamaz. Open Subtitles ضابط إنجليزي لا يمكن إجبار شخص اسكتلندي ما لم يكن هناك دليل على جريمة قد ارتكبت
    Roger'la bu trajik kazayı konuşmanız için hiçbirinizi zorlayamam ama onunla oturup 30 dakika boyunca istediğiniz her şeyi konuşmaya mecbur tutabilirim. Open Subtitles لذلك، لا أستطيع إجبار أي منكم لاجراء محادثة مع روجر حول هذا الحادث المأساوي السيارة. ولكن يمكنني أن اجبرك على الجلوس
    Mikropları zorlayamayız, saniyede ürettikleri elektriğin miktarı düşüktür. TED لكن لا نستطيع إجبار الميكروبات ويولدون مقداراً قليلاً من الكهرباء في الثانية.
    Bir çocuğu böyle bir şeye zorlamak açıkça sadistlik. Çocuğun masumiyetini yok edip çocukluğunu elinden aldı. Open Subtitles إجبار طفل على مشاهدة هذا تصرّف سادي تماماً حطّم براءة الطفل وحرمه من طفولته
    Temelde yaptığı şey, insanları cinayete zorlamak. Open Subtitles ان ما يفعله بشكل اساسي هو إجبار الناس على القتل
    Gerçekten umursamıyor olsaydın, bakmamak için kendini zorlamak zorunda kalmazdın. Open Subtitles إذا كنتَ لم تهتمَ حقاً فلم يكن عليكَ إجبار نفسكَ لعدم النظر
    Bu hayatı ne sana ne de başkasına zorla yaşatmaya hakkım yok. Open Subtitles لم يكن عندي الحق لإجبارك أو إجبار أي شخص آخر على هذه الحياة
    Niyetim vaaz vermek değil. Faydası yok çünkü. zorla kimseyi cennete sokamazsınız... Open Subtitles لا أقصد تقديم موعظة، فلا فائدة منها ولا يمكن إجبار أحد على سماعها
    Kime göre hızlı anne, fabrikalarda zorla çalıştırılan çocuklara göre mi? Open Subtitles مقارنةً بماذا يا أماه؟ عام 1700 حيث كان يتم إجبار الأطفال على العمل في المصانع؟
    Bu kadınlarla aranızda cinsel zorlama veya tecavüz olarak nitelendirilebilecek herhangi bir şey oldu mu? Open Subtitles والذي يُمكِن أن يُفسّر على إنهُ إجبار جنسي أو إغتصاب؟
    Bu şiddet göstererek zorlama anlamına gelir. Open Subtitles إانها تعني إجبار عن طريق العنف
    Maalesef bir hayaleti gitmeye zorlayamazsın. Open Subtitles للاسف ، لا يمكنكِ إجبار الشبح على المغادرة
    Öyle olsa bile bir İskoç vatandaşını toprak sahibinin izni olmadan klan topraklarından çıkmaya zorlayamaz. Open Subtitles وحتى مع ذلك، لا يمكن إجبار مواطن اسكتلندي من أراضي عشيرة دون إذن من الحاكم المعني
    Bu sefer, yine de, ...bir tanığı ifade vermeye zorlayamam, oturan valiyi rahat bırakalım. Open Subtitles و في هذه الحالة ؛ و مهما يكنْ لا أستطيع إجبار شهادة أحد الشهود و ناهيكَ عن الجلوس مع الحاكم
    Bu bağlılıkla ilgili bir şey, hiç kimseyi zorlayamayız. Open Subtitles الأمر يخص التفاني ، لا يمكننا إجبار أي شخص
    Üstelik zorbalık filan da olmayacak Open Subtitles لن يكون هناك إجبار حتى
    Sanırım buradasın, çünkü kocam Başkan'ı seni kovması için zorlamaya çalışıyor. Open Subtitles أخمن أنك هنا لأن زوجى يحاول إجبار الرئيس على فصلك
    Aynıları Mulder'ın hayatını tehdit ediyor onu yer altında yaşamaya zorluyor. Open Subtitles إجبار الذي ه للعيش تحت الأرض. ماذا يريد مع مولدر؟
    Neyse, sonuç olarak bir adam karısına karşı ifade vermesi için zorlanamaz. Open Subtitles بأية حال وختاماً ، لا يمكن إجبار الرجل على الشهادة ضد زوجته
    Urquhart'ı nehirden çıkmaya zorluyorlar. Open Subtitles انهم يحاولون إجبار أوركهارت ان يبعد عن النهر

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more