Bunu sağlamanın tek yolu da kendinizi rahatsız olmaya zorlamak. | TED | والطريقة الوحيدة التي ستمكنك من تحقيق ذلك هو من خلال إجبار نفسك بأن تكون غير مرتاح. |
Sadece doğru zaman, ben sadece kendi büyülü el zorlamak mümkün olabilir. | Open Subtitles | إذا كان الوقت صحيحاً ، فمن الممكن أن أكون قادراً على إجبار مسؤوليهم السحريين |
Başlıca amacı, hakikati zorla almaktır ama başka bir amacı daha bulunur. | Open Subtitles | هدفه الأساسي هو إجبار المرء على قول الحقيقة، لكنه يخدم غرضاً آخر. |
Kuzey Kore hükumeti aileme gönderdiğim paraya el koymuştu. Ve ceza olarak da ailem zorla kırsal bölgedeki boş bir yere sürülmüşlerdi. | TED | بأن السلطات الكورية الشمالية قد إعترضت بعض المال الذي أرسلته لعائلتي وكعقاب، سيتم إجبار عائلتي على الرحيل إلى مكان مهجور في الريف |
ben Ajay Sharma,bunu akli bilincim yerinde yazıyorum... ben Seema Chopra, bunu akli bilincim yerinde yazıyorum herhangi bir zorlama olmadan, yaşamaktan bıktığım için herhangi bir zorlama olmadan, yaşamaktan bıktığım için intihar ediyorum. | Open Subtitles | أنا أجاى شارما أكتب هذا وأنا بكامل وعيى أنا سيما شوبرا أكتب هذا وأنا بكامل وعيى بدون أي إجبار ولأننى قد سئمت من الحياة |
İnsanları istemedikleri şeyleri yapmaya zorlayamazsın. | Open Subtitles | لايمكنك إجبار الناس على عمل أشياء لا يريدون عملها. |
Bir İngiliz subayı bir İskoç'u işlenmiş bir suçun kanıtı olmadığı sürece zorlayamaz. | Open Subtitles | ضابط إنجليزي لا يمكن إجبار شخص اسكتلندي ما لم يكن هناك دليل على جريمة قد ارتكبت |
Roger'la bu trajik kazayı konuşmanız için hiçbirinizi zorlayamam ama onunla oturup 30 dakika boyunca istediğiniz her şeyi konuşmaya mecbur tutabilirim. | Open Subtitles | لذلك، لا أستطيع إجبار أي منكم لاجراء محادثة مع روجر حول هذا الحادث المأساوي السيارة. ولكن يمكنني أن اجبرك على الجلوس |
Mikropları zorlayamayız, saniyede ürettikleri elektriğin miktarı düşüktür. | TED | لكن لا نستطيع إجبار الميكروبات ويولدون مقداراً قليلاً من الكهرباء في الثانية. |
Bir çocuğu böyle bir şeye zorlamak açıkça sadistlik. Çocuğun masumiyetini yok edip çocukluğunu elinden aldı. | Open Subtitles | إجبار طفل على مشاهدة هذا تصرّف سادي تماماً حطّم براءة الطفل وحرمه من طفولته |
Temelde yaptığı şey, insanları cinayete zorlamak. | Open Subtitles | ان ما يفعله بشكل اساسي هو إجبار الناس على القتل |
Gerçekten umursamıyor olsaydın, bakmamak için kendini zorlamak zorunda kalmazdın. | Open Subtitles | إذا كنتَ لم تهتمَ حقاً فلم يكن عليكَ إجبار نفسكَ لعدم النظر |
Bu hayatı ne sana ne de başkasına zorla yaşatmaya hakkım yok. | Open Subtitles | لم يكن عندي الحق لإجبارك أو إجبار أي شخص آخر على هذه الحياة |
Niyetim vaaz vermek değil. Faydası yok çünkü. zorla kimseyi cennete sokamazsınız... | Open Subtitles | لا أقصد تقديم موعظة، فلا فائدة منها ولا يمكن إجبار أحد على سماعها |
Kime göre hızlı anne, fabrikalarda zorla çalıştırılan çocuklara göre mi? | Open Subtitles | مقارنةً بماذا يا أماه؟ عام 1700 حيث كان يتم إجبار الأطفال على العمل في المصانع؟ |
Bu kadınlarla aranızda cinsel zorlama veya tecavüz olarak nitelendirilebilecek herhangi bir şey oldu mu? | Open Subtitles | والذي يُمكِن أن يُفسّر على إنهُ إجبار جنسي أو إغتصاب؟ |
Bu şiddet göstererek zorlama anlamına gelir. | Open Subtitles | إانها تعني إجبار عن طريق العنف |
Maalesef bir hayaleti gitmeye zorlayamazsın. | Open Subtitles | للاسف ، لا يمكنكِ إجبار الشبح على المغادرة |
Öyle olsa bile bir İskoç vatandaşını toprak sahibinin izni olmadan klan topraklarından çıkmaya zorlayamaz. | Open Subtitles | وحتى مع ذلك، لا يمكن إجبار مواطن اسكتلندي من أراضي عشيرة دون إذن من الحاكم المعني |
Bu sefer, yine de, ...bir tanığı ifade vermeye zorlayamam, oturan valiyi rahat bırakalım. | Open Subtitles | و في هذه الحالة ؛ و مهما يكنْ لا أستطيع إجبار شهادة أحد الشهود و ناهيكَ عن الجلوس مع الحاكم |
Bu bağlılıkla ilgili bir şey, hiç kimseyi zorlayamayız. | Open Subtitles | الأمر يخص التفاني ، لا يمكننا إجبار أي شخص |
Üstelik zorbalık filan da olmayacak | Open Subtitles | لن يكون هناك إجبار حتى |
Sanırım buradasın, çünkü kocam Başkan'ı seni kovması için zorlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | أخمن أنك هنا لأن زوجى يحاول إجبار الرئيس على فصلك |
Aynıları Mulder'ın hayatını tehdit ediyor onu yer altında yaşamaya zorluyor. | Open Subtitles | إجبار الذي ه للعيش تحت الأرض. ماذا يريد مع مولدر؟ |
Neyse, sonuç olarak bir adam karısına karşı ifade vermesi için zorlanamaz. | Open Subtitles | بأية حال وختاماً ، لا يمكن إجبار الرجل على الشهادة ضد زوجته |
Urquhart'ı nehirden çıkmaya zorluyorlar. | Open Subtitles | انهم يحاولون إجبار أوركهارت ان يبعد عن النهر |