Yemek tarifinin işi size öğle veya akşam yemeği için seçenek sunmaktır. | TED | المهمة العادية لوصفة غذائية هي إخباركم ماذا تصنعون لوجبة العشاء أو الغذاء. |
size sonsuza kadar kapalı tutmak istediğim hayatımdan bir hikayeyi anlatma zamanı geldi. | Open Subtitles | حان وقت إخباركم حول جزء من حياتي تمنيت أن يبقى مغلقًا إلى الأبد |
Yaklaşık 45 kiloluk bir kızın sakin adımlarla şu taraftan geldiğini ve sonra sıkıntı içinde şu tarafa doğru koştuğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | يمكنني إخباركم أن فتاة تزن أقل من 100 رطل أتت من هذا الإتجاه تمشي في هدوء ثم ركضت في حالة فزع |
Ve size söyleyebilirim ki, körseniz, görebilen bir dünyada hayatınızı sürdürmek biraz zor, gerçekten öyle. | TED | و هل أستطيع إخباركم ، العمل في عالم يرى عندما لا تستطيع أنت أن ترى، إنه صعب نوعا ما..إنه حقا كذلك. |
Diyelim ki ben çok başarılı oldum. ve ertesi gün size ne kadar başarılı olduğumu söylemek istedim. | TED | دعونا نفترض أنني في ازدهار، ثم أردت إخباركم في الغد كيف أبليت حسنا. |
Çalana kadar size ne olduğunu anlatamam. | TED | لن أكون قادرا على إخباركم ما هو حتى يحدث. |
Nerede olduğunu söyleyemem ama hızlıca bulmazsanız her şey biter. | Open Subtitles | بإمكاني إخباركم بمكانها ولكن إن لم تجدوها سريعاً، فسينتهي الأمر |
size ne yapacağınızı söylemeye çalışmıyoruz. Basitçe, çabaları düzenlemenin hayati olduğunu düşünüyoruz. | Open Subtitles | إننا لانحاول إخباركم بما تفعلوه ببساطة نفكر بأن تنسيق الجهود أمر هام |
Dikkatinizi buraya verin çünkü size hayatın sırrını vermek üzereyim. | Open Subtitles | الآن، أعيروني إهتمامكم لإني على وشك إخباركم سر في الحياة |
Bir bilim insanı olarak şunu söyleyebilirim, günümüzde böyle tuhaf davranışlarla işin içinden çıkamazsınız. | TED | وفي الواقع، كعالم، أستطيع إخباركم أنه لا يوجد طريقةٌ تمكنك من الإفلات من هذا النوع من الأساليب اليوم، |
olurdu. Fakat ben ve öğrencilerim konuyu araştırmaya başladığımıza göre, o ufaklıkların gerçekten çok ama çok ilginç bileşimler ürettiğini söyleyebilirim. | TED | لكنني الآن بدأتُ وطلابي البحث والتعمق في هذا الأمر، أستطيع الآن إخباركم أن هؤلاء العناكب ينتجون مركبات مميزة جدًا. |
Bunu şimdi söyleyebilirim. Başaramayacağını düşünmüştüm. | Open Subtitles | يمكنني إخباركم الآن أنني ظننت لوهلة أنها لن تعيش |
Eğer Pixar'da ya da Google'da çalışmadığı için endişleneniz varsa, size hala umut olduğunu söylemek istiyorum. | TED | لو كان من بينكم من هو قلق لعدم عمله مع بيسكار، أو لعدم عمله في جوجل، أريد إخباركم أنه لازال هناك أمل. |
söylemek istediğim son şey, size söylemek istediğim en önemli şey, yarı sentetik yaşam artık burada. | TED | آخر شيء أود إخباركم به، وأهم شيء أود إخباركم به، هو أنّه قد حلّ زمان الحياة شبه الاصطناعية. |
Giza piramidlerinin önünde kaç defa durdum ve nutkum tutuldu size anlatamam. | TED | لا أستطيع إخباركم كم من المرات التي وقفت فيها أمام أهرامات الجيزة، مذهولة، عاجزة عن الكلام. |
Hayır, bu size söyleyemem, deli olduğumu düşünmemeniz için. - Çıkar aklından bunları. | Open Subtitles | لا، لا أجرؤ على إخباركم وإلا ظننتموني مجنوناً |
dediler. Ben de "Biliyorum. Bunca zamandır size bunu anlatmaya çalışıyordum. | TED | فقلت: "أنا أعلم، وذلك ما كنت أحاول إخباركم به طوال الوقت. |
"Durun. size kovboyun mavi bir ata bindiğini söylemeyi unuttum. " | Open Subtitles | "انتظروا، نسيت إخباركم أن راعي البقر كان يقود جواداً أزرقاً"، تباً |
söyleyebileceğim kadarıyla, "aç" düğmesi yok. | Open Subtitles | على قدر ما أستطيع إخباركم ليس هناك مفتاح تشغيل |
Bunu birazcık farklı biçimde yapmanızı söyleyeceğim. | TED | بل إخباركم أن تبدؤوا بالقيام بذلك بشكل مختلف قليلًا. |
size bir hikaye anlatmak istiyorum, küçük bir kasabada yaşayan bir çocuk hakkında. | TED | أرغب في إخباركم بقصّة حول طفل ينتمي لمدينة صغيرة. |