Tamam, biz burada çözüm bulmaya uğraşacağız ve işaretçiyi bulduğunuzda tekrar edeceğiz. | Open Subtitles | حسناً، سنعمل على إيجاد حل هنا وسنعلمك به عندما تجد الإشارة اللاسلكية |
Bu kabul edilemez sosyal adaletsizlik, beni, dünyamızdaki temiz su problemi için bir çözüm bulmaya zorladı. | TED | هذا الظلم الاجتماعي غير المقبول أجبرني على أن أرغب في إيجاد حل لمشكلة المياه النظيفة في كوكبنا. |
5 dakika önce ise sakin bir şekilde bu soruna zeki bir çözüm bulmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | مقابل خمس دقائق مضت عندما كنت أحاول إيجاد حل ذكي إلى هذه المشكلة |
Öyle yapayım. Çünkü ben de bu soruna basit bir çözüm bulmak istiyorum. | Open Subtitles | سأفعل ذلك لأنني أيضاً أريد إيجاد حل بسيط لهذه المشكلة |
Ancak bir çözüm bulmak için buradayız. | Open Subtitles | ولكننا هنا من أجل إيجاد حل للمشكلة |
Başka Bir yol bulmamız mümkünse onu bulmalıyız. | Open Subtitles | إن أمكننا إيجاد حل آخر... علينا إيجاد حل آخر. |
Başka Bir yol bulmamız mümkünse onu bulmalıyız. | Open Subtitles | إن أمكننا إيجاد حل آخر... علينا إيجاد حل آخر. |
Bununla ne kasdediyorum sayın bayan yaratıcılığımızı kullanalım ve bir çözüm üretelim Eminim bu problemi çözebiliriz. | Open Subtitles | ما أعنيه هو هذا سيدتي.. فلنكن مبدعين ونجد حلاً للموضوع أنا متأكد أن بإمكاننا إيجاد حل |
Bunu değiştirmek istedim neden buna bir çözüm bulamayayım diye düşündüm. | TED | سعيت لتغيير ذلك، وفكرت، لماذا لا أحاول إيجاد حل لهذا؟ |
Üstünden çok yıl geçmiş olsa da, ülkemizin sorunlarına adil bir çözüm bulmaya harcadığınız çaba için size içtenlikle teşekkür etmeme izin verin. | Open Subtitles | على الرغم من تأخر هذا عدة سنوات دعني أشكرك من أعماق قلبي على حرصك على إيجاد حل لمشاكل أمتنا |
İdareten bir çözüm bulmaya çalışalım. | Open Subtitles | دعينا نركّز فقط على إيجاد حل للوقت الحالي. |
bir çözüm bulmaya çalışan, orada oturan arasında Tmanona amacıyla tetik üzerinde basınç korkulan | Open Subtitles | تجلسون هناك محاولين إيجاد حل من أجل أن تمنعوني من الضغط على الزناد اللعين |
Bu yüzden optik olarak mükemmel gözler üzerinde çalışmaya başladık, gerçek robot kimliğini korurken yansıma sorununu çözecek bir çözüm bulmaya çalıştık. | TED | لذلك بدأنا العمل على النظارات المتقنات بصرياً محاولين إيجاد حل من شأنه أن يحافظ على المكونات الحقيقية للروبوت ويصلح مشكلة الإنعكاس في الوقت نفسه. |
İnsanoğlu sorununa çözüm bulmaya şu kadar yaklaşmışım ve sen bana ara vermemi... | Open Subtitles | وأنا على وشك إيجاد حل لمشكلة البشر وتخبرينني أني بحاجة إلى... |
Fakat David bunu böyle görmüyor, sadece çözüm bulmak istiyor. | Open Subtitles | لكن (ديفيد) لايرى بهذا المنظور، يود إيجاد حل فحسب. |
Bu işten kurtulmak için Bir yol bulmamız gerek. | Open Subtitles | يجب علينا إيجاد حل لذلك |
Faith, beraber çözebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا إيجاد حل آخر |
20.yüzyıl bu probleme bir çözüm önerdi, ama bütünüyle beklenmedik, taşları yerinden oynatan bir biçimde. | TED | وقد تم إيجاد حل لهذه المشكلة في القرن العشرين، ولكن بطريقة نموذجية غير متوقعة أبداً. |