"الأمان" - Translation from Arabic to Turkish

    • güvende
        
    • güvenliği
        
    • güvensiz
        
    • güven
        
    • güvenlik
        
    • güvenliğini
        
    • Emniyeti
        
    • güvenli bir
        
    • güvenliğe
        
    • güvence
        
    • güvensizlik
        
    • Sığınak
        
    • emniyet
        
    Eğer çok uzağa ateş edersen ve ıskalarsan herkes kendini daha güvende hisseder. Open Subtitles إذا صوبت إلى هدف كبير للغاية و أخطاته سيشعر الجميع بالمزيد من الأمان
    Hayır, yani, işin aslı, kendimi hiç o kadar güvende hissetmemiştim. Open Subtitles لا، أَعْني، الحقيقة هي أنني لم أشعر بهذا الأمان من قبل
    güvenliği her şeyden önce tutan otomobil üreticileri ve kalitesiz arabalarını geri çekmek için mutlaka birilerinin ölmesini bekleyenlerle ilgili mesela. TED شركات السيارات التي تضع الأمان أولاً، ثم تلك التي لا تجدد سياراتها القديمة حتى يموت الناس.
    Tehlikeli olmanın hisleri, hep bir tehdit altında, güvensiz hissetmenin duygusu. Open Subtitles شعور كونك لست بأمان ، الشعور بغير الأمان مستمر تحت التهديد
    güven bana, çok kez kontrol ettim. Her şey iyi gidecek. Open Subtitles ثق بي لقد رقيت أنظمة الأمان بعدة بنوك و هي بخير
    Bütün sürücülere ne tür bir sosyal güvenlik ağı getirmeleri gerektiğini düşünüyorlardı. TED فكروا في نوعية شبكة الأمان الاجتماعي التي عليهم جلبها إلى كل السائقين.
    Şu dalları toplayıp bir sal yapalım ve daha fazla kişinin güvende olmasına öncülük edelim. TED هيا بنا لنقود معظم الناس إلى الأمان ببناء هذه العوامة وتنسيق تلك الفروع مع بعض
    Bu sözler yüzünden kendi mahallemizde kendimizi pek de güvende hissedemezdik. TED كان الهدف من تلك الكلمات أن تشعرنا بعدم الأمان وعدم الثقة في أحيائنا الخاصة وفي جلدنا الخاص.
    Savunma sanatları eğitmeni olmama rağmen başka bir topluluktan olan kadınlara güvende olmanın ne demek olduğunu anlatmak konusunda yetersizdim. TED رغم أنني كنت معلمة دفاع عن النفس، لم أستطع الدخول لمجتمع وأُعرف الأمان لأي امرأة أخرى لم تكن جزءًا من مجتمعي.
    Rüyalar böyle değildir, ama güvende olmaya alışınca o rüyayı bir daha görmezsin. Open Subtitles الأحـلام لا تجري بهذه الطريقة ولكن حين تعتادي على الأمان والدفء ستتوقفي عن رؤية ذلك الحلم
    Para ve önemli bir konum sayesinde güvende hissedeceğini düşünürdü. Open Subtitles أنه إذا حصل على الكثير من النقود من وظيفة ما ، فهذا سيضمن له الأمان
    Altıncısı, artıklık ve insan becerileri ile güvenliği sağlayın. TED سادسًا، حقّقوا الأمان من خلال التكرار والمهارات البشرية.
    Bu insanların güvenliği söz konusu olduğunda, ben ve Tanrıdan başkası yoktur. Open Subtitles وعندما يأتى الأمان فى المقام الأول فأنا المسئول
    Yangın güvenliği ve sigara hakkında bir haber hazırlıyorum. Open Subtitles وأقوم بعمل موضوع عن الأمان من الحرائق والسجائر
    Zayıf hissettiğimde güçlüymüş gibi yaptım, güvensiz hissettiğimde kendimden emin gibi ve canım yandığında da kuvvetli gibi. TED تظاهرتُ لأكون الرجل القوي عندما شعرتُ بالضعف، بالثقة عندما شعرتُ بعدم الأمان وبالقسوة عندما كنتُ أتألم في الحقيقة.
    Mülteciler sığınma arıyor Batıyı umut ve güven kaynağı olarak görüyorlar. TED اللاجئون الباحثون عن الأمان رؤوا في الغرب مصدراً للأمل وملاذاً.
    Diğer salonlar güvenlik şartlarını karşılıyor, otelinizin karşısındaki İşçi Sendikası Salonu gibi. Open Subtitles الصالات الأخرى يتوفر بها متطلبات الأمان مثل صالة إتحاد المستخدمين المواجهه لفندقك
    Başka şeyler de sarpa sarmadan önce onun güvenliğini sağlamam lazım. Open Subtitles الآن أنا بحاجه لجلبها لبر الأمان قبل ان تزداد الأمور سوءً.
    O Emniyeti açmaya çalışırken, kendi silahımı kaptım ve onu vurdum. Open Subtitles وبينما كان يحاول متعثرا لنزع مفتاح الأمان سحبت سلاحي وأطلقت علية
    Planları, Akdenize ulaşmak ve gemiyle güvenli bir yere gitmekti. Open Subtitles كانت خطتهم هي الوصول لساحل البحر المتوسط والإبحار نحو الأمان
    Bir paraşütçü yandığında, onlar pimini kontrol için güvenliğe getirir. Open Subtitles حينما يهوي قافز ويموت تأتي الشرطة بمظلته لضابط الأمان ليفحصها
    İnsanların orada çalışmasının nedeni; öncelikli olarak kendileri ve aileleri için ekonomik güvence yaratmak. TED والسبب الذي يجعل الناس يعملون هناك هو رغبتهم في الأمان الاقتصادي لهم ولعائلاتهم، أولًا وأخيراً،
    Şu hastayı bulana kadar güvensizlik sorununu arka plana atabilir misin? Open Subtitles هل بإمكانك تأجيل شعورك بعدم الأمان حتى نعثر على هذا المريض؟
    Ellcrys'e güvenmeye başlaman gerek aksi takdirde üçünüz Sığınak'a gitmeyi başaramazsınız. Open Subtitles عليك البدء بائتمان الإلكريس، وإلّا فإن ثلاثتكم لن تبلغوا بر الأمان.
    Bu, eski bir bisiklet tüpü geniş lastik bandı ve iki emniyet pimiyle. TED هذا أنبوب دراجة قديمة، والتي تعطي مطاطا واسع النطاق، إثنان من دبابيس الأمان.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more