| Saçmalık bu. Seninle bir anlaşma yaptık ve buna göre öğretmenin söylediğini yapacaktın. | Open Subtitles | لقد اتفَقنا، و كانَ جزءً من الاتفاق أن تفعَلَ ما يطلبُهُ منكَ الأستاذ |
| anlaşma yapacağın zaman paramdan başka bir şeyi görmen gerekmiyor anlıyor musun? | Open Subtitles | ليس عليك رؤية شيء غير مالي حينما نجري الاتفاق هل تفهمني ؟ |
| Çünkü şu kapıdan çıktığımda anlaşma da benimle beraber gider. | Open Subtitles | لإنني ما إن أخرج من هذا الباب.. فإن الاتفاق لاغٍ. |
| anlaşmayı biliyorsunuz. Bu gece dolunay. Kendinizi kilitlemeniz lazımdı, değil mi? | Open Subtitles | تعرف الاتفاق ، منتصف الشهر عليك ان تخفي نفسك حسنا ؟ |
| Ama o zamana kadar, Anlaşmamız bizim nehrin kendimize ait tarafında kalmamız, onların da kendi taraflarında kalmaları! | Open Subtitles | ولكن حتى ذلك الوقت ..فان الاتفاق هو ان نبقى في جانبنا من النهر ويبقون هم في جانبهم |
| anlaşmanın şartlarına göre sadece karşı taraf ateş açarsa ateş edeceksiniz. | Open Subtitles | قواعد الاتفاق هي أنه يمكنكم الإطلاق فقط إن بدأ الآخرون بالإطلاق |
| Çok geçmeden konumunuzu tekrar düşünmenizi ve anlaşmaya uygun bir şekilde düzeltmenizi umuyoruz. | Open Subtitles | نأمل أن تعيد النظر في منصبك من دون تأخير وتعديله ليتوافق مع الاتفاق |
| Asillerle yapılan anlaşma sonucu, hayatta kalacaksın, ama elde edeceğin sadece bu olacak. | Open Subtitles | حسب الاتفاق الذي عقدناه مع النبلاء لربما ستحتفضين بحياتك ولكن هذا كل شيء |
| Tanrılar anlaşma üzerine yemin ettiler ve duvarcının Asgard'da başına hiçbir şey gelmeyeceğine söz verdiler. | TED | ختم الأسياد الاتفاق باليمين المقدّس وأقسموا أنّ البنّاء لن يتعرّض لأيّ أذىً في أزغارد. |
| kabul edeceğim tek anlaşma çaldığın sığırları Meksika'ya götürmen. | Open Subtitles | الاتفاق الوحيد الذى أريده هو أن تعيد القطيع المسروق إلى المكسيك |
| Ancak aramızda bir ticarî anlaşma bu durumu değiştirebilir. | Open Subtitles | ولكن فقط الاتفاق التجاري بيننا يمكن ان يغير هذا الوضع |
| Yargıç Callahan'la da anlaşma yapılmıştır. | Open Subtitles | هذا صحيح. الاتفاق قد تم مع القاضي كلاهان. |
| anlaşma böyle, Dale. Hiçbir şey yok. | Open Subtitles | الاتفاق يقول أنه لا شراب لديل على الاطلاق |
| İncil üzerine yemin ederiz ki, bu anlaşma, aramızda daimathat this agreement will always remain kutsal ve bağlayıcı olarak kalacaktır. | Open Subtitles | نقسم بالانجيل المقدس ان هذا الاتفاق سيبقى دوما ملزم و مقدس بالنسبه لنا |
| Her iki taraf da imzalamadan önce nihai anlaşmayı yedi gün elinde tutmalıdır. | Open Subtitles | لا بد أن يتسلم الطرفان الاتفاق النهائي بيديهما لمدة 7 أيام قبل التوقيع |
| Başsavcı anlaşmayı reddettiğini söyledi, iki müebbet hapis istemiyle yargılanacak. | Open Subtitles | قال المدعي العام لو رفضت الاتفاق التفاوضي، ستقضي حكماً مؤبداً |
| Bu anlaşmayı yaptın çünkü içeride olmak istedin, benim işimi istedin ve pisliklerini halletmesi için McLeod'a ihtiyacın vardı. | Open Subtitles | انت قبلت هذا الاتفاق لانك اردت الدخول فيه , انت اردت وظيفتى واحتجت ماكلويد ليحمل لك خطاياك |
| Bir Anlaşmamız olduğunu sanıyordum. Sen uzak durursun. Ben uzak dururum. | Open Subtitles | كنت أظنك ستحافظ على الاتفاق بأن نبقى بعيدين |
| Peki o anlaşmanın kendi tarafında olan kısımlarına uydu mu? | Open Subtitles | وهل قالت بأنها ستلتزم بالجزء الذي يخصها من الاتفاق ؟ |
| Kendimize oldukça azimli bir görev verdik: kazandıktan sonraki dünyayı açıklayan kısa bir ifade üzerinde anlaşmaya varma. | TED | وقد أعطينا أنفسنا مهمة طموحة: الاتفاق على بيان قصير يصف العالم بعد فوزنا. |
| kabul edelim bence iki cinayetin de onların işi olduğu fikrini beğenmiştik. | Open Subtitles | أظن أنه بامكاننا الاتفاق جميعا بأن اعجابنا بهم يقل بسبب جريمتي القتل |
| İran'ın nükleer anlaşmada hile yaptığına dair dostlarımızdan istihbarat aldık. | Open Subtitles | لدينا معلومة استخباراتية من شركائنا أن الإيرانيين يخونون الاتفاق النووي |
| Stacy ve Liz'e gelince... anlaşma anlaşmadır. | Open Subtitles | أما بالنسبة إلى ستايسي و ليز حسنا.الاتفاق اتفاق |
| Seninle yapılan anlaşmadan memnun değilim, Michael ama Walt aramıza katıldığında aldığımızdan çoğunu vermiş olduk. | Open Subtitles | لست مسرورا من الاتفاق الذي حصل معك لكن حصلنا على أكثر ما اردنا حين انضم الينا وولت, لذا.. |
| Kabinin içindekiler için anlaşmıştık. | Open Subtitles | لقد عقدنا الاتفاق على كل شىء داخل الخزنة |
| Olay şu, tatlım birini işe alırken gözlerime ve içgüdüme inanırım. | Open Subtitles | حسناً هاهو الاتفاق عزيزتي انا اعتمد على عيني وحدسي عندما اوظف |
| Burada komuta sende değil Binbaşı. Aynı fikirde olmadığımızda Anlaştık. | Open Subtitles | . أنت لست في القيادة هنا ، أيها الرائد . نحن سنتفق على عدم الاتفاق |
| Bu işleri yaparsan ayda 7 dolar düşmek üzere Anlaştık, elini çabuk tut. | Open Subtitles | الاتفاق هو 7 دولارات للمهام العشوائية من كل شهر. عليك أن تسرع قليلاً. |
| Pekâlâ, şuradaki savaş başlıkları var ya- - teklifim şöyle. | Open Subtitles | ,حسنا, تلك الرؤوس الحربية هناك ..هاهو الاتفاق |
| şu Anlaşmamıza bir şeyler dahil edip duruyorsun. | Open Subtitles | انت مازلت تضيف اشياء الى الاتفاق الخاص بنا. |