İçeriye azıcık gün ışığı sızmaktadır ve sen merak etmeye başlarsın. | Open Subtitles | و ضوء النهار الخافت يدخل من النافذة و بدأت في التساؤل |
Oyun oynuyorum, ve başta neden oyun oynamayı bıraktığımı merak edene kadar oynuyorum. | TED | ألعب وألعب حتى أبدأ في التساؤل لما توقفنا عن اللعب اصلاً. |
Bir araştırmacı olarak dünya genelinde çocuk ve yetişkinlerde tekrarlanan bir etkiye rastlayacak kadar şanslıysanız Bu insan doğasının bir parçası olabilir mi diye merak etmeye başlarsınız. | TED | والآن، كباحثة، لو كنت محظوظ كفاية لتتعثر في تأثير يكثر حول العالم في الأطفال والبالغون ستبدأ في التساؤل هل يمكن لذلك أن يكون جزء من طبيعة الإنسان؟ |
Burada aklımıza bir soru geliyor: Acaba ölçülürken ne düşünüyordu? | TED | و هذا بدوره يقودنا إلى التساؤل : فيما كان يفكر هذا الرجل ، عندما تم قياس معدل سعادته ؟ |
CA: Bu durumda şunu merak etmeden de yapamıyoruz: Bizden başka türler, Dünya için önem taşıyan öyküleri kayda geçirseydi, öykülerimiz, Irak'tan, savaştan, politikadan ve magazinden ibaret olurdu. | TED | كريس أندرسون: لهذا عليكم التساؤل .. جميعا إذا كان هناك فصائل أخرى عدانا كانت تسجل القصص المهمة على الأرض، فقصصنا كما تعلمون تتمحور حول العراق والحرب والسياسة وأخبار المشاهير. |
O anda hem hayranlık ve merak içinde bir natüralist doğuyor. | TED | وفي اللحظة، وُلد نصير الطبيعة من التساؤل والتعجب. |
En sevdiğim ilham kaynağım Emily Dickinson'ın bir sözü ile başlayacağım. "merak ne bilgidir ne de cehalet. | TED | سوف أبدأ بملهمتي المفضلة, اميلي ديكينسون التي قالت ان التساؤل لا يعتبر معرفة و لا هو جهل |
Ama neyi kanıtlamaya çalıştığınızı merak ediyorum. | Open Subtitles | و لكنى لا أكف عن التساؤل ما الذى تحاول أن تثبته |
Ne için savaştıklarını merak etmeye başladılar. | Open Subtitles | بدأو في التساؤل إن كان هذا هو السبب الذي يقاتلون من أجله. |
Öyle bir adamı korumak için hayatını neden riske attığını merak ediyorum. Garip bir işin var. | Open Subtitles | لم استطع ردع نفسي عن التساؤل عن سبب مجازفتك بحياتك لإنقاذ رجل كهذا. |
Ama merak etmeden duramıyorum, gelecek senin için ne tasarlıyor? | Open Subtitles | لكن لا استطيع منع نفسي من التساؤل ما قد يحمل لك المستقبل |
Miranda bize Yeni Yankee'nin istatistiklerini anlatırken kendiminkileri merak etmeye başladım. | Open Subtitles | ميراندا ذهب على اليانكي الجديد لم استطيع التساؤل عن نفسي |
Bilmiyordum. merak ediyordum, eğer daha yüksekte olsaydı bir ilişki bulmaktan daha zor olabilir miydi. | Open Subtitles | لم استطيع ولم اقدر التساؤل اذا كان هنا اي اعلى |
Artık merak etmezsin. Arıyorum işte bak. | Open Subtitles | يمكن أن تتوقفي عن التساؤل الآن أنا أتصل بكِ |
Yine de merak ediyorum, Luke bunca zamandır neredeydi? | Open Subtitles | لا أستطيع منع نفسي عن التساؤل أين كان لوك كل هذه السنين؟ |
Çünkü basarısız bir ilişkinin daha sonuna geldiğinizde, yaralarınız tazeyken ve kendinizden şüphe ederken, merak ediyorsunuz bütün bunlara değer miydi? | Open Subtitles | لأنه بنهاية علاقة أخرى فاشلة بينما كل ما لديك يكون جروح الحرب و الشك يجب التساؤل ما قيمة هذا كله؟ |
Gerçekten benim için mi, merak ediyorum. | Open Subtitles | نعم يدفعني هذا إلى التساؤل إن كانت مقدرة لي بالفعل |
Ben de, bu sorunun zekânın fiziki yapısını anlamakla aynı soru olduğunu iddia ediyorum. | TED | لذا إنني أدّعي أن هذا هو نفس التساؤل في فهم الطبيعة الفيزيائية للذكاء. |
Bu arayış, hayatın gizemlerini çözme ihtiyacı. | Open Subtitles | هذا التساؤل , هذه الحاجة لحل أسرار الحياة |
"Böyle bir gerçeği sorgulamak kimsenin aklına gelmez." | Open Subtitles | لا يبدو من المحتمل أن حقيقه كهذه تحتمل التساؤل |
Tanrı'ya Ailemin neden öldüğünü sormayı bıraktığım ve hala yaşadığım için... şükrettiğim gün yeniden başladı. | Open Subtitles | عندما توقفت عن التساؤل عن سبب موت اُسرتي و بدأت في شكر الله لأني مازلت حياً |
Oğluma, Mesih'i takip etmesini kimin öğreteceğini sormanıza gerek yok. | Open Subtitles | ليس عليكم التساؤل من يعلم أبني تعاليم السيد المسيح |
Ülkemizin bugün bu halde olmasının sebebi acaba bu mu diye düşünmeden edemiyorum. | Open Subtitles | لا أقوى إلا على التساؤل بأن ربما هذا سبب وصول بلادنا لحالها الراهن. |