Yılın geri kalanı birlikte çalıştıklarında bu anlayış ve empatiyi de sunabilirler. | TED | وعندما يعملون معًا بقية العام، يمكنهم أن يستحضروا ذلك التفاهم والتعاطف معًا. |
Tamamdır, fakat karşılıklı anlayış altında bugünden sonra daha ileri gitmek yok. | Open Subtitles | حسناً، في ظل التفاهم الصارم أن هذا لن يحصل مجدداً من اليوم |
Bazen işe yarıyor, bazen de yanlış anlama döngüsüne takılıyor. | TED | أحياناً تعمل وأحيانا تصل إلى حلقات من سوء التفاهم. |
Şimdi de bir yanlış anlaşılma olduğunu ve kapitone olanlardan alamayacağımızı söylüyorlar. | Open Subtitles | والأن يريدون إخبارى بأن هناك نوع من سوء التفاهم والأن لا نستطيع الحصول على المقاعد المبطنة |
Papa, iyi niyetli insanlar arasındaki anlaşmaya güvenir. | Open Subtitles | البابا يثق في التفاهم بين الرجال ذوي النوايا الحسنة. |
Ama bizim aramızda, daha iyi bir anlaşma yapabileceğimizi düşünüyorum. | Open Subtitles | لكن بيني وبينك، أعتقد أننا نستطيع التفاهم على صفقة أفضل |
O büyük bir yıldız. İkna edemedim. | Open Subtitles | والآن، بعدما صار نجماً كبيراً، لم أستطع التفاهم معه. |
Onlar bizi izler, biz de onları. aramızda bir tür uzlaşma. | Open Subtitles | هم يتبعونا ونحن نتبعهم لدينا نوع من التفاهم |
Benzeri yanlış anlaşılmalar e-postalarda da ortaya çıkabilir. | Open Subtitles | النوع نفسه من سوء التفاهم يمكن أن يحدث في البريد الإلكتروني |
Yok, hala amirim. Neyse. Dedim meslek içi anlayış ruhuyla... | Open Subtitles | على أي حال ظننت أنه ضمن روح التفاهم بين الفروع |
Böyle bir adamı sevmek için çok fazla anlayış göstermek gerekir. | Open Subtitles | يتطلب الأمر الكثير من التفاهم لتحبي رجلاً مثله ماذا قلتِ يا أمي؟ |
Bu anlayış ise Peder Moore'un ihmalkar olup olmadığına karar vermemiz için azami derecede önemli. | Open Subtitles | وذلك التفاهم المتبادل أساسي وحاسم فيما إذا كان الأب مور مهمل أم لا |
Bir fincan anlayış, iki tutam iyilik ve sevgi dolu bir yemek kaşığı alın. | Open Subtitles | خذ كوب واحد من التفاهم ورشتين من اللطف ومعلقة كبيرة من الحب |
anlayış, onur, kıskançlık ve çalışmak hepsi arkadaşlığın bir parçası. | Open Subtitles | التفاهم والشرف والغيرة والعمل كلها جزء من الصداقة في بعض الأحيان. |
Doktorlar, Fransızca anlama yeteneğini tamamen yitirdiğini... ama yerel bir şiveyle olsa bile... akıcı bir şekilde İngilizce konuştuğunu saptadılar. | Open Subtitles | واكتشف الطبيب انه فقد التفاهم مع الفرنسيين ولكنه تحدث الانجليزية بطلاقة وكان بلهجة خاصة لم يفهموها |
Özür dilerim dün... geceki yanlış anlaşılma için. | Open Subtitles | آسف عن سوء التفاهم الذي حدث ليلة البارحة |
Eminim bir anlaşmaya varabiliriz. | Open Subtitles | انا متأكد اننا يمكننا ان نحرز بعض التفاهم |
Tamam dostlarım. Ben onlarla anlaşma yaparken burada kalın, ve gözlerinizi dört açın. | Open Subtitles | حسنا ، استعدوا يا رجال حتى انهي التفاهم معه |
Bu... yanlış anlamanın kanlı bitmesine gerek yok. | Open Subtitles | لا حاجة لينتهي سوء التفاهم هذا بإراقة للدماء. |
Lazım olan bir şey olursa, anlayışlı biri, tavsiye ya da yardım | Open Subtitles | يجب أن عزاء من أي وقت مضى، التفاهم والمشورة أو الحاجة المساعدة |
İnsanlar nasıl ortak bir anlayışa sahip olabilirlerdi ya da nasıl birlikte geleceğe gideceklerini bileceklerdi? | TED | كيف يفترض للناس أن يصلوا لنوع من التفاهم المشترك أو يعرفوا كيفية التحرك سوياً إلى المستقبل؟ |
Uluslararası ilişkiler, uzlaşmayla kurulur. | Open Subtitles | العلاقات الدولية غالباً ما تعتمد على التفاهم |
Diğerlerinin sözlü ve sözsüz geribildirimleriyle yakından ilgilen ve mesajını anlaşılmayı kolaylaştıracak şekilde ayarla. | TED | اندمج وبفاعلية في ردود الفعل اللفظية والغير اللفظية للآخرين وقم بضبط رسالتك لتسهيل المزيد من التفاهم. |
Sanırım bu küçük yanlış anlaşılmanın uyuşturucu almakla bir ilgisi var, değil mi? | Open Subtitles | أظن أن سوء التفاهم هذا مرتبط بشراء المخدرات، صحيح؟ |