takvim, yıl boyunca çok önemli fikirlerle yüzleşmenize olanak sağlamanın bir yolu. | TED | التقويم هو طريقة للتاكد انه خلال السنة سوف تملاء بأفكار مهمة جوهرية |
O fotoğraflara takvim için ve CU başvurum için ihtiyacım var. | Open Subtitles | أنا في حاجه لتلك الصور من أجل التقويم وتقديمي في الجامعة |
takvime göre yarın Paskalya, o yüzden av oyununu yapmalıyız. | Open Subtitles | التقويم يقول ان غداً هو عيد الفصح ويجب ان تفعلها |
takvime göre 12 sene ama buraya göre daha dün gibi. | Open Subtitles | طبقاً لنتيجة التقويم اثنى عشر عاماً وهنا, بالطبع اليوم السابق للأمس |
Başta insanlar yeni birimlerin yanında eski birimleri de kullanmaya devam ettiler ve Cumhuriyetçi takvimi kısa bir süre sonra kullanımdan kalktı. | TED | استخدم الناس في البداية الوحدات الجديدة بجانب الوحدات القديمة، كما تم الاستغناء عن التقويم الجمهوري في نهاية المطاف. |
Çikolata sertleşecek ben de onu parmağımdan kırıp, parçalarını takvimin içine geri koyacağım. | Open Subtitles | سوف اجعل الشوكولا صلبة، و اخرجها من اصبعي، ثم اضع القطع في التقويم. |
Takvimde işaretlenmiş bir gün değil, bir doğumgünü değil, yeni yıl değil. | Open Subtitles | إنه ليس يوم على التقويم ليس عيد ميلاد وليس سنة جديدة |
Eski Roma takvimine göre 4 yıllık dönemde 1464 gün var. | Open Subtitles | التقويم الروماني القديم كَانَ فيه 1464 يوم في دورة أربعة سَنَوات |
O takvim işini de bir halledersek hayatımın en güzel günü olacak. | Open Subtitles | إن استطعنا حمله على عمل هذا التقويم سيكون أفضل يوم على الإطلاق |
Mürekkep ve mektup ortada, mürekkep hokkası solda, takvim ve tüylü kalem sağda. | Open Subtitles | الاوراق كانت في المنتصف دواية الحبر في اليسار مفكرة التقويم و الاقلام في اليمين |
takvim kış olduğunu söylüyor, ama bahar şimdiden geldi. | Open Subtitles | التقويم يقول بأن الجو الآن شتاءً، لكن نسيم الربيع بدأ بالظهور |
Bu üçünün duvarında aynı takvim var. | Open Subtitles | هؤلاء الثلاثة لديهم نفس التقويم على حائطهم |
Geleceğimizi planlamaya çalışırken geçen günleri takvime işaretlemeye devam ediyoruz demek. | Open Subtitles | فقط أستمر بالتعليم على الأيام في التقويم بينما أستمر بالتخطيط لمستقبلنا |
takvime bakmadan bugün Salı bile demezsin. | Open Subtitles | أنت حتى لا تعرف أن اليوم هو الثلاثاء بدون أن تنظر أولا فى التقويم |
Asıl yıl değişebilir. Güncel yıl için takvime danışın. | Open Subtitles | أيام العالم قد تتغير، راجعوا التقويم لمعرفة أيام العام الحالي |
Geleneksel Çin takvimi, örtüşen iki sistemden oluşur. | TED | حسنا، يتكون التقويم الصيني التقليدي من نظامين متداخلين. |
Sonra bu senenin takvimi olup olmadığını kontrol edersin. | Open Subtitles | و بعد ذلك تفحص التقويم إذا كان لهذا العام أم هو للعام الماضى |
Bu arada, takvimi daha yaptın mı, yapmadın mı? | Open Subtitles | هل يمكننا أن نراجع غدا في الليل ؟ هل أكملت التقويم إلى الآن ؟ هل أكملت التقويم إلى الآن ؟ |
takvimin ne dediği önemli değil. | Open Subtitles | انه لا يهم ما يقوله التقويم انك تشيخ وتحس بتقدم العمر بأحساسك |
Takvimde işaretle de kendimi ne zaman asacağımı bileyim. | Open Subtitles | ضع دائرة حول التاريخ على التقويم لاعرف متى هو الوقت الذي اشنق نفسي فيه |
Jülyen takvimini Gregoryen takvimine çeviren keşişler büyük hatalar yaptı. | Open Subtitles | إنَّ الرَّهبانيّون الذين حوَّلوا التقويم الجولياني إلى التقويم الغريغوري، صنعوا بعض الأخطاء الحرِجة |
Bu gece sosyal takviminde ne var? | Open Subtitles | لذا، ما هو على التقويم الخاص بك الاجتماعي لهذه الليلة؟ |
Düşünüyordum da 2014 yılı Her Güne Bir Şaka takvimimi saklamak isteyebiliriz. | Open Subtitles | كنت افكر في اننا يمكننا ان نخزن التقويم المضحك خاصتي لسنة 2014 |
Ancak 1990'ların başında, Temsilciler Meclisi bütün işin hafta ortasında yapılmasi için yasama takvimini değiştirdi. | TED | و لكن في بداية التسعينات غير مجلس النواب التقويم التشريعي بحيث ان تنجز كل الاعمال في منتصف الاسبوع |
Ayrıca saatleri günlük olarak kontrol etmeyi ve takvimden her günü koparmayı planlamıştım. | Open Subtitles | كانت لدي النية أيضا أن أضبط الساعات يوميا و أقوم بالتأشير على كل يوم ضمن التقويم |
Dünyayı Tanrı yarattı ama İncil'deki zaman, takvimdeki zaman ile aynı sayılamaz. | Open Subtitles | خلق الله العالم، لكن وقت الكتاب المقدس لا يمكن حسابه مثل التقويم. |
Biz senin Noel takvimindeki kutucuklara sığmayız. | Open Subtitles | نحن لا نناسب الصناديق الصغيرة التي تعدّها انت لعيد الميلاد في التقويم |
Artı, biliyorsun, Eve böyle şeyleri Takvimime koyuyor ve bir gün öncesinden hatırlatıyor, öncesinden arıyor. | Open Subtitles | كما أن "إيف" تدرج هذه الأمور في التقويم و تذكرني قبل موعدها بيوم، و تتصل بي في أوانها. |