| Dediğiniz gibi, bu kalabalık, büyük bir kargaşa yaratıyorlardı,değil mi? | Open Subtitles | كما قلت هذا الحشد فعلوا الكثير من الضوضاء ؟ نعم |
| Bir sineğin ise uçmak ve kalabalık içinde kaybolmak dışında hiçbir savunması yok. | Open Subtitles | لا تملك الذُبابة أي دفاع، ما عدا الطيران والتخفي في وسط الحشد العريض. |
| Benden kurtulmak isteyen o kalabalığın bir parçası olduğunuzu düşünüyorum. | Open Subtitles | أظن انك جزء من هذا الحشد الذى يحاول التخلص منى |
| Yaşlı erkek yaklaştıkça, tecrübeleri, bu korkutucu kalabalığın merkezine ne kadar yakın olursa, dişileri o denli etkileme şansı olacağını söylüyor. | Open Subtitles | حالما يقترب الذكر العجوز يعرف انه , كلما كانت البقعة اقرب للمركز في هذا الحشد المخيف كلما كان أكثر جاذبية للإناث |
| Bir isyan durumu gibi davranacağız, korumalar gitsin önce, kalabalığı çıkartsınlar oradan. | Open Subtitles | سنعالج هذا كحالة إضطراب أجعل الحراس يذهبون أولاً وأخرج الحشد من هناك |
| Yok, eminim bu hap kalabalığa hemen uyum sağlayacaktır. Pekâlâ. | Open Subtitles | لا انا متأكد انها من الاشياء التي تمتزج مع الحشد |
| Tam şimdi, dövüş gerçekten gerçekten güzelleşiyor ve kalabalık çıldırıyor, değil mi? | Open Subtitles | الآن، القتاليحتدم.. يحتدم بشكل طيب ، و الحشد يثار جنونهاً ، صحيح؟ |
| Ağır bir hava doluştu içeri sessiz kalabalık bekliyor kararı. | Open Subtitles | الهواء ثقيل مع الحَدس مثل الحشد الساكن فى انتظار القرار |
| Az önce gelen haberlere göre baş döndürücü bir kalabalık var. | Open Subtitles | الحشد ما زال يترنح من الأخبار التي سُمعت قبل ثوان قليلة |
| Tamam, bu kalabalık saklı grubun özel sihirli, yeni bir şey işitme korkusu olmadan canlı müzik heyecanını yaşamak üzere. | Open Subtitles | هذا الحشد على وشك تجربة سحر خاصّ لفرقة الأغاني المعادة التشويق والموسيقى الحيّة بدون الخوف من سماع أي شيء جدي |
| kalabalık, gördüğünüz gibi umutlu, hevesli ve hepsi elinde Hint bayrağıyla. | Open Subtitles | بين كل هذا الحشد نرى آمالًا عريضة والكثير يحمل علم البلاد |
| Ben de öyle. kalabalığın önünde şarkı söylemek... beni korkutuyor. | Open Subtitles | فكرة الغناء أمام هذا الحشد الكبير من الناس ترعبني كثيراً |
| Bir kalabalığın karşısında, sırtın duvara dayalı, yumruk ve köpek dişlerinle. | Open Subtitles | القتال المتكامل الذي يشمل الحشد ولا شئ تملكه سوي قبضتك وأنيابك |
| kalabalığın arasına karışmış düşmanlar olup olmadığını görmek için buraya gelmiştim. | Open Subtitles | ولهذا جئت هنا لأتحقق من وجود أي دخلاء مختبئين بين الحشد. |
| Sonra kalabalığı beşer kişilik gruplara ayırdık ve grup kararı vermelerini istedik. | TED | ثم قمنا بتقسيم الحشد إلى مجموعات من خمس أفراد، وطلبنا منهم التوصل إلى إجابة جماعية. |
| Polis şu an için adamı atlamaya çağıran kalabalığı kontrol etmeye çalışıyor. | Open Subtitles | البوليس يحاول السيطره على هذا الحشد الذى يدعو الرجل الان للقفز |
| Boksörlerden biri kalabalığın arasından ringe geliyor. - kalabalığı dinle! - Burada sadece nefret var. | Open Subtitles | احد الملاكمين فى طريقة الان وسط هذا الحشد الى الحلبة |
| El Harun adamlarınızın kalabalığa ateş ettiğini ve bunun saldırıyı kışkırttığını bildiriyor. | Open Subtitles | آل هارون قالوا بتقريرهم بأن رجال اطلقوا النار على الحشد وأثاروا الهجوم |
| Etik kaçak olduğu için dikkatleri çekmeden kalabalığa karışamaz. | TED | كطريدة، لا يمكن لإيثيك التسلل إلى الحشد دون لفت الانتباه إلى نفسها. |
| Burada, beni görüyorsunuz tam da o anda kalabalıktan sekiz kat daha yukarıda. | TED | ذها أنا في نفس تلك اللحظة تماما، ثمانية طوابق فوق ذلك الحشد. |
| Geçit açılıp, Horde'un kalanı da bize katılınca onları Fel'e vereceğiz. | Open Subtitles | عندما تفتح البوابة، عندما بقية الحشد الانضمام إلينا وسنقدم لهم فل. |
| Ki bu da bende, katilin bu Kalabalıkta olduğuna dair şüphe uyandırıyor. | Open Subtitles | ممّا يجعلني أتساءل لو كان يُمكن أن يكون قاتله ضمن هذا الحشد. |
| O da Kalabalıktaki kimsenin net bir görüntüsünü çekemeyeceği kadar yüksekteydi. | Open Subtitles | وقد كان عاليًا كفاية بحيث لم يتمكّن أحد من الحشد بأخذ صورة واضحة له. |
| Sadece birkaç hafta içinde bu devasa sürü bir milyardan fazla meyve yiyecek. | Open Subtitles | في غضون أسابيع قليلة، هذا الحشد الضخم سيُبيد أكثر من مليار ثمرة فاكهة مختلفة النوع. |
| Halk bunu sevdi. Senin gibi birini kullanabiliriz. | Open Subtitles | الحشد أحب هذا ربما نحتاج إلى إستخدام شخص مثلك |
| Şaşırtıcı şekilde insanların eşyaları iki eliyle tutması Kalabalıkta sadece solakların olmadığını akla getiriyor. | Open Subtitles | في دهشة، يأخذ الناس الأشياء بكلتا اليدين. مما يشير إلى وجود أشخاص غير عُسر في هذا الحشد الهائج. |
| - Bazen oraya gitmek istiyorum kalabalıkla takılmak... insanları seyretmek. | Open Subtitles | أحب النزول الى هناك أحياناً أتسكع مع الحشد مشاهده الناس |
| Heyecanlı bir şeyler olmasın diye dua ettim çünkü seyircilerin çok gürültü yaparak seni uyandırmasını istemedim. | Open Subtitles | ولكنكي شعرتي بالنوم في دورتي ظللت أتمنى ألا يحدث شيء ممتع لأنني لم أرد من الحشد الصراخ |
| Burada şu an müthiş bir seyirci var... ve Syracuse ilk serisi için diziliyor. | Open Subtitles | شى لا يصدق بوجود هذا الحشد المتحمس "ويصطف فريق"سيراكيوس لاولى محاولاته |