| Tıpkı benim gibi hastalanan gerçek insanlarla biraz zaman geçir. | Open Subtitles | اقضي وقتاً مع الناس الحقيقيين مثلي و ستجدين أنهم يمرضون |
| Bak, seni keyiflendirmek için şaka yaptık. gerçek alıcının biz olacağını düşünemedik. | Open Subtitles | الحقيقة أننا قمنا بهذه المزحة لإبهاجك لم نتخيل أننا سنكون المشترين الحقيقيين |
| gerçek kibirli tiplerden biriydi her zaman kelime haznesinden bahsederdi. | Open Subtitles | كان أحد أنواع المتفوقين الحقيقيين يتحدّث دوماً من قاموس المرادفات |
| Bu gezegenin gerçek yöneticilerinin aslında böcekler olduğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | هل ندرك بأن الحكام الحقيقيين لهذا الكوكب هي الحشرات ؟ |
| O sürtük burada değil. Ayrıca gerçek polis çağırdım ben. | Open Subtitles | السافلة ليست هنا يا رجل وقد إتصلتُ برجال الشرطة الحقيقيين |
| gerçek katillerin olduğunu bulmaktansa bir şeyler uydurmakla daha ilgiliydiler. | Open Subtitles | إنّهم مُهتمين أكثر بالتظنن، أكثر من إهتمامهم بمن الجناة الحقيقيين. |
| Bu petrol yöneticileri gerçek teröristlerdir. Hükümetimiz Amerikalılar ile yataktadır. | Open Subtitles | مدراء الوقود هؤلاءِ هم الإرهابيين الحقيقيين حكومتنا تتآمر مع الأميركيين |
| İlk çekeceğim şey gerçek aktörler ile, kesinlikle Charlyne ile. | Open Subtitles | أول ما سنصوره هو مع ممثلينا الحقيقيين مع تشارلين بالطبع |
| Gerçekten Sınır Tanımayan Doktorların gerçek kahramanlarına teşekkür etmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أشكر الأبطال الحقيقيين من منظمة أطباء بلا حدود |
| Ve bazen gerçek ünlüye soru sormak, gerçek kişiyi benzeri ile karıştırmak, çok utanç verici. | TED | وبعض الأحيان أطلب المشاهير الحقيقيين, أخلط بينهم وبين شخصا ما يشبه تماما الشخص الحقيقي, والذي يكون محرج للغاية. |
| Şanslıydım ve sonradan gerçek anne-babamla bir araya gelebildiğim için iki kat şanslıydım. | TED | كنت محظوظة، وجد محظوظة لأني عثرت لاحقا على والدي الحقيقيين. |
| Ve bu zaman yorgunluğa, strese ve bir kere daha, gerçek hastaların problemlerinin ihmal edilmesine neden olur. | TED | ويترتب على هذا الوقت التعب، والتوتر، ومرةً أخرى، إهمال مشاكل المرضى الحقيقيين. |
| gerçek insanlarla oturup... bir kadeh şampanya içerek müzik dinlemek. | Open Subtitles | أي زجاج الشمبانيا... جلوس مع الناس الحقيقيين ويستمع إلى الموسيقى. |
| Haydi, acele et. gerçek ailesi bulundu. | Open Subtitles | هيا , أسرعي لقد عثروا على والديه الحقيقيين |
| Ama bunlar gerçek insana göre hayaller, cinlere değil. | Open Subtitles | لكن هذه أحلام الأولاد الحقيقيين وليس جنى |
| Bir zamanlar birçok gerçek erkek tanırdım, şimdi hepsi öldü. | Open Subtitles | لقد عرفت الكثير من الرجال الحقيقيين في السابق ,أما الآن فجميعهم موتى |
| Bildiğiniz gibi, burada "Casello"da yalnızca gerçek şarkıcıların şarkı söylemesine izin var. | Open Subtitles | كما تعلمون، فنحن هنا في الـ"كاسيلّو" لا نسمح إلا للفنانين الحقيقيين بالغناء |
| gerçek sahiplerini tespit edene kadar atları arka taraftaki ağılda tutacağız. | Open Subtitles | نحن سنضع المهور في الحظيرة الخلفية حتى نقرر المالكين الحقيقيين |
| Ama aynı otorite sadece para için çalışan gerçek suikastçıları da işe almış onları da aşağıya yerleştirmişti. | Open Subtitles | نفس السلطة إستأجرت المرتزقة الحقيقيين هؤلاء في الأسفل المرتزقة كانوا يعملون من أجل المال فقط |
| Evlatlık aileni seversen, biyolojik ailene ihanet etmiş olacağını düşünüyorsun. | Open Subtitles | أنتِ تخافين إن أحببتي والداكِ بالتبني ستكونين خائنةً لوالديك الحقيقيين |
| Veya belki de, sana da, öz anne ve babasına yaptıklarını yapar. | Open Subtitles | أو ربما يفعل بكِ مثلما فعل مع والدته ووالده الحقيقيين. |