Soğuk ve heyecan birleşince, tam beş defa tuvalete koşmuştum. | Open Subtitles | بين البرد و الحماس . ذهبت الى الحمام خمس مرات |
Ama hepsini üç kelimeyle özetleyebiliriz küçümseme, hakimiyet ve heyecan. | Open Subtitles | لكنها جميعاً تتلخّص في 3 كلمات الإزدراء, السيطرة و الحماس |
Kızlar, orada olmaktan heyecanlı gözükmelerine rağmen uyanık kalmakta zorlanıyorlardı. | TED | رغم أن الفتيات بدى عليهن الحماس لوجودهن هناك، إلا أنهن كنّ يواجهن صعوبة في البقاء يقظات. |
Bu muhteşem coşku bizi hem gençleştiriyor ama aynı zamanda yaşlandırıyor da. | Open Subtitles | هذا الحماس الرائع يجعلنا . صعفاء لكن عظماء جداً فى نفس الوقت |
Tek eksik şey, dünyayı kurtarmak isteyen hevesli bir ajan. | Open Subtitles | لا يتطلب الأمر سوى عميلة مفرطة الحماس تود إنقاذ العالم، |
Doris'in tutkusu ve enerjisi var, keşfe olan bir heyecanı var. | TED | دوريس لديها هذا الحماس والطاقة، شغف للاستكشاف. |
Sonunda, taşınma günü geldi. Tüm aileyi saran bir umut ve heyecan vardı. | Open Subtitles | و إخيرا الإنتقال و هناك شعور من الأمل و الحماس في العائلة كلها |
Hepsi heyecan dolu. Böyle yaptığında yüksek heyecan duygusunu korursun. | TED | كانوا جميعهم متحمسين، لذا يمكنك القيام بذلك حقا لجعلهم في أقصى مراحل الحماس |
Okyanus bilimci, mühendis ve iletişimcilerden oluşan ekibimiz için bundan daha büyük bir heyecan olamaz. | TED | إن الحماس الذي يعتري فريقنا من علماء ومهندسين وإعلاميين كبير جدًا. |
Elektrikli araçların ilerleyişinin yoğun bir heyecan yaratmasının bir sebebi de budur. | TED | هذا هو أحد أسباب ظهور السيارات الكهربائية فقد ولدت الكثير من الحماس بين الناس. |
Ama heyecan geçtiğinde, o zaman ne olacak ne hakkında konuşacaksınız? | Open Subtitles | ولكن عندما ينتهي كل هذا الحماس مالذي ستتحدثون عنه ؟ |
Her günün başlangıcında, sağlıklı kalmak için bir doz heyecan alırım. | Open Subtitles | أحاول أن أبدء كل يوم مع جرعة صحية من الحماس |
kız arkadaş belki. Çok heyecanlı. | TED | ربما من صديقتك المقربة حتى يصبح شديد الحماس |
Buna göre, stresli, kızgın veya heyecanlı olduğunda önsezi başlıyor. | Open Subtitles | طبقاً لهذا تحدث الرؤى في حالات الإجهاد أو الغضب أو الحماس |
Amerika'da demokratik yaşam biçimi için vatansever coşku, New York'taki muazzam geçit töreninde ortaya çıkmaktaydı. | Open Subtitles | في أمريكا، إنّ الحماس الوطني لطريقة الحياة الديموقراطية كشف عن نفسه في موكب عسكري مهيب موالي في نيويورك |
Ve Afrika genelindeki ortaklarımız bu konuda son derece hevesli. | TED | و شركاؤنا في كل إفريقيا يملؤهم الحماس لهذا |
Yoksulluğu Tarih Yap kampanyasına dahil olan insanların kısa süreli heyecanı bir şekilde uzun süreli bir tutkuya dönüştürmemiz gerekiyordu. | TED | نريد بطريقة ما أن نحول هذا الحماس قصير المدى. بين المشاركين في حملة جعل الفقر من الماضي إلى شغف طويل المدى. |
Şunu söylemek isterim ki ben yemek için çok heyecanlıyım. | Open Subtitles | اردت فقط القول أني في غاية الحماس بشأن العشاء |
Bu heyecanın, eğlenceyle değil, ödülle ilgisi var. | Open Subtitles | هذا الحماس ليس حول مرح البيسبول، انه ليس حول الجائزة. |
O buna alışkın. Biz heyecandan ölüyoruz. | Open Subtitles | إنها معتادة على كل ذلك نحن ينتابنا الحماس |
Bu heyecanla basit bir cümle kurmak bile zor. | Open Subtitles | من الصعب ترتيب حتى جملة بسيطة مع هذا الحماس |
Aşırı şevk, sağlıklı düşünmeye engeldir. | Open Subtitles | وأظن أن الحماس الأكثر من اللأزم يمكن أن يتسبب أن الشخص لا يفكر بصورة صحيحة |
Bir sürü fikir, büyük bir heves. | TED | وهناك الكثير من الأفكار، والكثير من الحماس. |
Ben bunun belki biraz misyonerin hevesi gibi olduğunu görmek istiyorum; ama bu çok kişisel bir istek. | TED | أحب أن أرى ذلك يحدث رويدا رويدا في شيئ من الحماس التبشيري و لكن ذلك شيئ شخصي جدا. |
Bu Suavitos pişirme baharatlarının yerine sunumu koyacak olursanız. Evet, işte bu benim, oldukça coşkulu. | TED | لو قمتم باستبدال توابل السافيتوس هذه بعرضٍ حي... سأكون أنا البديل في غاية الحماس. |
Senin gibi ateşli, tutkulu ve sadık biri, bundan çok daha fazlasını hakediyor. | Open Subtitles | إن شخصًا مثلك بهذا الحماس والشغف والولاء إنّك تستحقّين أفضل بكثير من هذا. |
Affedersiniz. Biraz heyecanlandım da. | Open Subtitles | المعذرة , قد انتابني الحماس هنا |