| Barış için bir zeytin dalı uzattığına inanmak bana zor geldi. | Open Subtitles | أجد صعوبة فى تصديق أنك قد جئت حاملة غصن الزيتون للسلام |
| Eğer Hector'u tanıyorsam, buradaki tek bakir şey, zeytin yağı. | Open Subtitles | إذا أَعْرفُ هيكتر، عذراء الشيءِ الوحيدةِ دوّرْ هنا زيتُ الزيتون. |
| Beş sene sonra, bu şirket zeytin yağı sektörünün lideri olacak. | Open Subtitles | وفي غضون خمس سنوات ستكون رائده في مجال تجارة زيت الزيتون |
| Olive Garden'in reklam filmi için rapçi sarımsaklı ekmek olacak. | Open Subtitles | إنه رغيف هيب هوب من خبز الثوم لإعلان حديقة الزيتون |
| Ben umuyordum ki senin söylediğin zeytinleri alabirim. | Open Subtitles | كنت آمل ان احصل على الزيتون التي قلتي أن بامكاني الحصول عليها |
| Ben sana zeytin sepetiyle yaklaşıyorum. Sen ise sepeti suratıma atıyorsun. | Open Subtitles | أحس كما لو أنني أقدم لك سلة الزيتون فتبصق في وجهي |
| Ben sana zeytin sepetiyle yaklaşıyorum. Sen ise sepeti suratıma atıyorsun. | Open Subtitles | أحس كما لو أنني أقدم لك سلة الزيتون فتبصق في وجهي |
| O kadarını zeytin yağı ve takozla ben de yapardım yani. | Open Subtitles | نعم كنت أستطيع فعل ذلك بوضع زيت الزيتون على كتلة المحرك |
| Üstüne biraz siyah zeytin konulmuş sadece küçük bir Meksika mezesi. | Open Subtitles | انها مجرد أطعمة نباتية صغيرة مع بعض الزيتون الأسود في الأعلى |
| zeytin ağacının dalından zümrüt rengi küçük bir krizalit sallanırmış. | Open Subtitles | ،بين أغصان شجرة الزيتون تعلقت هناك يرقة صغيرة زمردية اللون |
| Dışarıda hiç siyah zeytin kalmamış, yani yeşillerden aldım ve soya sosu. | Open Subtitles | نفذ الزيتون الأسود من كل مكان لذلك جلبت زيتوناً اخضر وصلصة الصويا |
| Bence öyle değil. Az önce önüme beş konserve zeytin koydun. | Open Subtitles | لا أعتقد ذلك، لقد وضعت 5 علب عملاقة من الزيتون أمامي |
| Ben son kullanma tarihi 2014'te dolan bir kavanoz zeytin yedim. | Open Subtitles | لأنني تناولت جرة بأكملها من الزيتون الفاسد المنتهي الصلاحية في 2014 |
| Ben son kullanma tarihi 2014'te dolan bir kavanoz zeytin yedim. | Open Subtitles | لأنني تناولت جرة بأكملها من الزيتون الفاسد المنتهي الصلاحية في 2014 |
| zeytin yağı PhIP oluşumunu azaltıyordu fakat bu neredeyse ihmal edilebilir düzeydeydi. | TED | قلل زيت الزيتون بعض الشيء من نسبة المواد المسرطنة .لكن النسبة كانت ضئيلة تقريباً |
| Fakat Olive Rix adını duyana kadar bir şey ifade etmemiş. | Open Subtitles | ولكن لم يكن حتى سمعت اسم الزيتون ريكس أن من المنطقي. |
| Ben umuyordum ki senin söylediğin zeytinleri alabirim. | Open Subtitles | كنت آمل ان احصل على الزيتون التي قلتي أن بامكاني الحصول عليها |
| Armando Manni eski bir film yapımcısı. Kendisi görmekte olduğunuz bu zeytinyağını Toskana'daki tek bir yamaçta yetişen Zeytinden elde ediyor. | TED | المخرج السابق أرماندو ماني هو الذي ينتج زيت الزيتون هذا من الزيتون الذي ينمو في منحدر معين في توسكاني |
| Fazladan zeytinli martini istiyorum, ve buradaki arkadaşımda votkatonik alacak. | Open Subtitles | سآخذ مارتينى مع مزيد من الزيتون وصديقتى هنا ستأخذ فودكا |
| Ekmek varmış, şu küçük turşulardan varmış, Zeytinler varmış, şu küçük beyaz soğanlardan varmış. | TED | الكثير من انواع الخبز .. والكثير من المخللات .. وانواع الزيتون .. والبصل الابيض الصغير .. |
| sebze ve zeytinyağı yiyen insanlarda daha az kırışıklık var. | TED | أن الناس الذين يأكلون الخضروات وزيت الزيتون لديهم تجاعيد أقل. |
| Seni daha sonra pataklayacağım Safinaz. | Open Subtitles | سأعطيك لاحقاً زيت الزيتون لتسهيل ارتدائه |
| zeytini almadan önce, eczanede durabilir miyiz? | Open Subtitles | قبل أن نشتري الزيتون هل يمكننا أن توقف عند الصيدليه ؟ |
| Sadece kendimiz için olsa bir dilim ekmek, bir kaç zeytinle mutlu olurduk. | Open Subtitles | لو كان الأمر مقتصرا علينا فحسب فبعض حبات الزيتون وقطعة خبز ستكون أكثر من كافية |
| Evet, hatırladım. zeytin yağlı içinde nane olmayan. Biliyorum. | Open Subtitles | صحيح ، برائحة زيت الزيتون وليس النعناع أعرف ذلك |