Farkına varamadıkları şu ki, güvercin kafesine uyacak tek şey bir güvercindir. | Open Subtitles | الذى لا يدركونه أن الشئ الوحيد الذى يناسب برج الحمام هو الحمام |
Orada kaybolmuşken devam etmemi sağlayan tek şey seni bir daha görebilme arzumdu. | Open Subtitles | عندما كنت ضائعاً هناك كانت فكرة رؤيتك مجدداً الشئ الوحيد الذي جعلني أكافح |
Belki de yapılacak tek şey, ortada olan şey problemden kurtulmak. | Open Subtitles | ولكنه الشئ الوحيد الواضح الذى يمكن فعله هو التخلص من المشكله |
O uydu Wraithler ile Atlantis arasında duran tek şey. | Open Subtitles | و هو الشئ الوحيد الذى يحول بين الريث و أتلانتس |
Eğer bu arkadaşlığa ihanet edersen, sahip olduğu tek şeyi de yok edersin. | Open Subtitles | إن خنت تلك الصداقه، ستدمر الشئ الوحيد الذي تبقى له في هذا العالم. |
Beni özel yapan bir şey varsa mutfakta yapabildiklerimdir. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي يميزني هو براعتي في المطبخ |
Beni sinirli bir ruhtan fazla endişelendiren tek şey sinirli bir psikopat ruhudur. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي يغضبني أكثر من روح غاضبة هي روح غاضبة لقاتل مجنون |
Aslında, bu doğru, burada görebileceğiniz tek şey, bulunduğumuz yerdeki büyük bir oyuk ve kırılmış birkaç ağaçtan ibaret. | Open Subtitles | أساسا ذلك صحيح، الشئ الوحيد الذى يمكن أن تراه حيث كنا هو حفرة كبيرة فى الأرض وبعض الأشجارِ المَكسورة |
Delice geldiğini biliyorum, ama bunların beni koruyabilecek tek şey olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | انا اعلم انه يبدو جنون ولاكني اشعر بأنه الشئ الوحيد الذي يحميني |
İstediğim tek şey belirlenmiş bir takvime göre ödeme yapılmasıydı. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي طلبته هو السداد بجدول زمني محدد وواضح |
Onun hakkında öğrendiğim tek şey acıya karşı dikkate değer bir dayanıklılığı olduğu. | Open Subtitles | أعني , أن الشئ الوحيد الذي تعلمته منه أنه لديه تحمل رائع للآلام |
Bir ülkenin ürettiği ve birini öldüremeyecek tek şey silahtır. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي تصنعه الدولة الذي يمكنه قتلك هو المسدسات |
Dünyada istediğim tek şey bebeğimi kurtarmaktı, ama bunun için çok geç kalmıştım. | Open Subtitles | الشئ الوحيد في العالم وكنت أريده هو إنقاذ طفلي وقد فات الأوان لهذا |
Alacağın tek şey o iğrenç ağzını yıkamak için küçük bir sabun. | Open Subtitles | . الشئ الوحيد الذى سوف تحصل عليه شراب قليل لغسل فمك القذر |
Sur'un ötesindeki şeylerle bizi ayıran tek şey Gece Nöbetçileri'dir. | Open Subtitles | الحِراسة الليلة الشئ الوحيد الذي يفصلنا عن مايكمن خلف الحائط |
Ama iki gündür duyduğum tek şey bu çılgın mesaj. | Open Subtitles | تلك الرسالة المجنونة هي الشئ الوحيد الذي تلقيته طوال يومين |
"Kırmızı ceketli" hakkında bildiğim tek şey, işin başında onun olduğu. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي أعلمه عن ذات الرداء الأحمر أنها هي المسؤله |
Belki de yakınlığımız bu güzel evlilik tarafından güçlenen tek şey olmaz. | Open Subtitles | كي لا تكون القرابة هي الشئ الوحيد الذي يوثق هذا الزواج المفرح |
Bundan bir kez kokladı mı yıkılan tek şey engeller olmayacak. | Open Subtitles | نفحة واحدة من هذه ومشاعرها لن تكون الشئ الوحيد الذى سيسقط |
Ona zarar verirsen dünyada değer verdiğin tek şeyi yok ederim. | Open Subtitles | لو أذيته, سوف أُدمر الشئ الوحيد الذي تهتم به في حياتك |
ben hoşgörülü bir bayanım ama hoşgörülü olamayacağım bir şey varsa... | Open Subtitles | انا امرأة متسامحة لكن الشئ الوحيد الذى لا اطيقه هو عدم الولاء |
Geri geldiğimden beri, beni rahatlatan tek şeyin o olduğunu keşfettim. | Open Subtitles | ولكن عندما عدت إلى هنا وجدت بأنه الشئ الوحيد الذي يريحني |
Artık önemli olan tek şey, önündeki savaşta mücadele etmek. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي يهم الآن هو خوض الحرب التي أمامك |
- Gereksiz olduğundan eminim. Sakinleştiğinde mümkün olan tek yolu izlediğimizi göreceksin. | Open Subtitles | عندما تهدّئ، أنت سترى اننا نفعل الشئ الوحيد الصحيح |
Suçlu olduğum tek konu bir arkadaşıma yardım etmem. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي أنا مذنب به هو محاولة مساعدة صديقة |
Harika. O kameralar Monica 'yı sevindirecek tek şeydi. | Open Subtitles | كل هذا عظيم ،لكن هذه الكاميرات هي الشئ الوحيد الذي سيبعث السرور في نفس مونيكا.. |