kişisel duygularından ötürü mü Kral'a isyan edenleri bağışladığını söylüyorsun? | Open Subtitles | أتقصد أن مشاعرك الشخصيّة أدّت لصفحك عن أنفس معارضي الملك؟ |
Örneğin ben asla bir mantar çiftçisinin, tüm insanların kişisel DNA makinası kullanabileceğini hayal edemezdim. | TED | على سبيل المثال، لا يمكنني أبدًا تصور بأن مزارع الكمأة، من بين كل الناس، سيستعمل أجهزة الحمض النووي الشخصيّة. |
Bu kapıdan girdiğin anda kişisel isteklerini arkanda bırakırsın. | Open Subtitles | رغباتكِ الشخصيّة تزول بمجرّد دخولكِ من ذلك الباب. |
Çıkar ilişkileri her yere yayılmış, devlette özel sektörde, kilisede borsada. | Open Subtitles | تنتشر بفعل المصالح الشخصيّة في الحكومة، و القطّاعات الخاصّة و الكنائس |
Toplumumdaki çoğu insan gibi, benim de depresyonun zayıflık, karakter kusuru olduğuna dair inancım vardı. | TED | وكمعظم الناس فى مجتمعي، كان لديَّ اعتقادٌ خاطئٌ بأنَّ الاكتئابَ علامةٌ على الضّعف، ضعفٌ في الشخصيّة. |
Dürüst olup tıbbi sonuçlarına katlan ya da yalan söyleyip şahsi sonuçlarına katlan. | Open Subtitles | أن تكون صادقاً وتواجه العواقب الطبيّة، أو تكذب وتواجه العواقب الشخصيّة |
Tüm bu eğlence, gücün ve kişisel üstünlüğün sahte hazzının uygulamaya geçirilmiş hali. | Open Subtitles | هذه الحفله بمثابة استعراض للقوّة وتحقيق للمتعة الشخصيّة في التعالي على الناس |
kişisel problemlerin, tarafsızlığını kaybetmene neden oluyor muhakemeni bulandırıyor. | Open Subtitles | المواضيع الشخصيّة تجعلك تخسرين موضوعيّتك, وتغيّم على حكمك. |
Böyle şeyler zaman alır, ama en sonunda kişisel işlerinle burasını birbirinden ayırmasını öğrenirsin. | Open Subtitles | تتعلمين أن تفصلي مشاكلك الشخصيّة عن هذا المكان |
kişisel detayların tıbbi görüşlerini bulandıracağını düşünürler. -Merhaba, Liz. | Open Subtitles | يعتقدون أن الأمور الشخصيّة تؤثر على ممارسة الطب |
Bu da kişisel şeyleri paylaştığımız bir terapi. | Open Subtitles | وهذا علاج نفسيّ، حيث نتشاطر الأمور الشخصيّة |
Ama bu kişisel ilanlar da çaresizlik dolu değil mi zaten? | Open Subtitles | هذا تصرّف يائس أعلم، ولكنّه في محلّه" "الإعلانات الشخصيّة مليئة باليأس" |
İmparatorluga baglılıgınızı, kişisel hislerinizin üstünde tutmalısınız. | Open Subtitles | فضّلتَ ولائك للامبراطورية على مشاعرك الشخصيّة. |
Labaratuarıma girdi. kişisel eşyalarımı karıştırdı. Beni tehdit etti. | Open Subtitles | اقتحم مختبري وعبث بأغراضي الشخصيّة وهدّدني |
özel hayatın hakkında yaptığın çok ama çok üzücü bir yorum. | Open Subtitles | إنّه شيء حزينٌ للغاية يتعلّق بحياتك الشخصيّة |
Biliyorum, ofiste özel eşyalardan hoşlanmıyorsun. | Open Subtitles | أعرف بأنّكِ لا تُحبّى المُتعلّقات الشخصيّة فى المكتب |
İstersen bana ofis delisi de, ama özel hayatıma olan bu mütevazi ilgin bazı kişiler tarafından taciz olarak yorumlanabilir. | Open Subtitles | سمّني مجنون عمل، ولكن اهتمامك المذلّ بحياتي الشخصيّة قد يفسّر بشكل خاطئ على أنّه تحرّش ببعض الدوائر |
karakter de zaten benle ilintili, yazacağın hikayeden bahsediyorum. | Open Subtitles | الشخصيّة أكتفت أيضًا, من تلك التجربة على الأقل. |
Okuduğum her yerde şahsi eşyalar daha güçlü bir bağ sağlar diyordu. | Open Subtitles | طبقاً لِما قرأته، فإن الأغراض الشخصيّة تساعد على بناء إتصال أقوى. |
Antisosyal kişilik bozukluğu tanısıyla oraya yatırılmış. | Open Subtitles | لقد تمّ إدخاله المصحّ لإصابته باعتلال الشخصيّة اللااجتماعيّة |
Sahadaki pozisyonları inceledikçe, kendi özgürlüklerimizi de adlandırdık ve hayal ettik. | TED | بينما ندرس المراكز في الملعب، نحن أيضاً نتصوّر ونتخيّل حريّتنا الشخصيّة. |
Edebi figür değil tabi ki. Ama evet. Conan Doyle karakteri James'in parlak tümdengelimli zekasından model almıştı. | Open Subtitles | لا, لا أقصده شخصيّاً لكنهم اخترعوا هذه الشخصيّة بناء على ذكاء المحقق جيمس |
Kendimi hikayedeki karakterin yerine koyuyorum. | Open Subtitles | إذا وضعت نفسي في مكان الشخصيّة التي وضعتيني بها, |
Bir anlaşmamız var, ve bu anlaşma senin yararına. | Open Subtitles | إنّ لدينا إتفاقيّة، وإنّ هذا لمصلحتكَ الشخصيّة. |