| Eczacı; Klonazepam, Lamictal, Lityum, Xanax önerdi | TED | قال الصيدلي الكلونازيبام واللاموترجين والليثيوم والألبرازولام |
| Pankiewicz'de sana bu kâğıtlardan alırım. Eczacı. | Open Subtitles | سآخذ لكي هذه الاوراق الى بنكويش الصيدلي هناك,انظري |
| Eczacı, ona öksürük yerine gut ilacı verdi. | Open Subtitles | أعطاه الصيدلي دواء النقرس بدلاً من دواء السعال |
| Bu Apothecary, panzehiri bulması için onu nasıl bulacağız? | Open Subtitles | أن يُتم العمل بشكل رائع أيضاً ذلك الصيدلي إذن ، كيف يُمكننا إيجاده ؟ |
| Sonumuzun Kimyacı gibi olmasını istemeyiz. | Open Subtitles | نحن لا نريد أن نلقى حذفنا مثل ذلك الصيدلي الذي هناك. |
| Aslında Eczacının kendisi, Troina'daki dükkanına gelip, sakinleştirici alan bir kızdan bahsetti. | Open Subtitles | في الحقيقة الصيدلي نفسه قال أن فتاة بنفس أوصافها دخلت إلى صيدليته في تورينا لشراء مهدئ |
| Eczaneyi beraber soymuşlar gibi görünüyor ama eczacıyı kız vurmuş. | Open Subtitles | نعم لقد بدات كجريمة سرقة لصيدلية من طرفهما لاكن الفتاة هي التي قتلت الصيدلي |
| Tip 1 diyabetik biri ve eczacıya insülin almaya geldiğinde bana haber vermesi için para ödedim. | Open Subtitles | لديه النوع الأوّل من مرض السكّري، ورشوتُ الصيدلي ليُخبرني عندما يأتي مُجدداً لشراء الأنسولين. |
| Eczacı deposundan çalınan kabı doğruladı. | Open Subtitles | الصيدلي قد اكد بأن العلبة قد سرقت من محله |
| Ve sonra yakındaki bir kasabada arkadaşım olan bir Eczacı var. | Open Subtitles | وايضا هناك صديقي .. الصيدلي .. في بلدة مجاورة. |
| Eczacı soyguncuyu enseleyince, vurularak öldürülmüş. | Open Subtitles | حيث فاجئ الصيدلي المقتحمين فاطلق عليه الرصاص وقتل |
| Test ediyoruz, tahminimce öldürülen Eczacı Bay Lightbox'ın kanı çıkacak. | Open Subtitles | نحن الان نقوم بفحصها وتخميني يقول ان النتائج ستظهر انها دماء السيد لايتبوكس الصيدلي المغتال |
| Söyle bana korkunç olan kimdi-- o mu yoksa Eczacı mı? | Open Subtitles | اخبريني, من كان اكثر اخافة هو او الصيدلي |
| Eczanedeki Eczacı, Eric. | Open Subtitles | أين ؟ في الصيدليةِ مِن قِبل الصيدلي ، إيريك |
| Evet, çok eğlenceli olur. Mm. Hayatım, Eczacı uyku ilacımın 20 dakika sonra hazır olacağını söyledi. | Open Subtitles | نعم، سيكون ممتعاً عزيزي، الصيدلي قال أن حبوبي المنوّمة |
| Şimdi bizi Apothecary'e götür biz de minnettar olalım sana karşı. | Open Subtitles | فلتقودنا إلى الصيدلي الآن وسنكون مُمتنين للغاية |
| Apothecary'i karısını öldürmek için onun kiraladığını mı söylüyorsun? | Open Subtitles | أتقولين أن الزوج قام بتوظيف الصيدلي لقتل زوجته ؟ |
| Kimyacı arkadaşının seri katile dönmesini istemezsin. | Open Subtitles | الصيدلي الودود تحول و أصبح قاتل متسلسل |
| Eczacının babama yaptığının cezasını çekmesini istiyorum. | Open Subtitles | أريد لذلك الصيدلي أن يدفع ثمن مافعله لأبي |
| eczacıyı uyandırın, çantamı getirin. Acele edin! | Open Subtitles | أيقظ الصيدلي وأحضر ليّ "بنجاً = مُخدر" بسرعة |
| Görgü tanıklarından biri, bizimkinin bunu eczacıya attığını görmüş. | Open Subtitles | شهد بعض الشهود رجلنا رمي هذا في الصيدلي. |
| Bir grup protestocu Ulusal İlaç Konferansına katılacak olan politikacıya karşı koymayı umuyor. | Open Subtitles | وتأمل المجموعة مواجهة السياسيين الذين سيحضرون المؤتمر الصيدلي الوطني |
| Pradeep, eczacımız, havuz partisindeymiş. | Open Subtitles | (براديب)، الصيدلي خاصتنا كان في حفل بحمام سباحة |
| Dinle, eğer eczacıyla yemek yiyeceğimi düşünüyorsan aklını kaçırmışsın. | Open Subtitles | اسمعي ، إذا كنت تعتقدين أنني سأتناول العشاء مع الصيدلي ، فأنتِ مجنونة |
| Ben bunları Eczanedeki adam için onkoloji bölümüne götürürüm. | Open Subtitles | وأنا سوف أجلب هذا لقسم الأورام بدلاً من الصيدلي |
| Sucre'nin söylediğine göre sen yerel eczaneymişsin. | Open Subtitles | سوكري يخبرني أنك الصيدلي المحلي |