Bu göçmen öğrenci ailesinde ilk defa ATM kullanan kişi. | TED | هذا الطالب المهاجر هو الأول في عائلته الذي استخدم الصرافة. |
C, B, A. Statüler. Yani bir "Örnek öğrenci" statüden başka nedir? | TED | هنالك مراتب، ما أعنيه ، ما هو الطالب المتفوق إلا مرتبة ؟ |
El kitabı yeni öğrenci ücreti diye bir şeyden bahsetmiyordu. | Open Subtitles | لم يكن هناك شئ حول رسوم الطالب المستجد في الكتيّب |
20.yy Motor Anonim Şirketinde çalışan o öğrencinin adına ihti-- | Open Subtitles | اريد اسم الطالب الذى عمل فى مصنع محرك القرن العشرين |
Bu lisansüstü öğrencisi, başka bir lisansüstü öğrencisine deli gibi aşıkmış, ama aşkına karşılık bulamıyormuş. | TED | وذلك الطالب كان في علاقة حب شديدة مع طالبة دراسات عليا آخرى، ولم تكن هي تحبه. |
Ayrıca, gelecek dönem fakültede kesintiye gidileceği ve bütün profların, Broadway Bob'un sergisine öğrenci çıkarmak için kıçını yırttığını duydum. | Open Subtitles | سمعت ايضا انهم سيفصلون الكليه وكل المدرسين انهم لا يبالون بالاجر محاوله منهم ان يحصل الطالب علي عرض برادواي بوب |
Yani, eğer bir öğrenci bu dersten kalırsa, sınıfıyla birlikte mezun olamaz. | Open Subtitles | لذا اذا رسب احدهم فيه ذلك الطالب لن يتخرج مع زملاء فصله |
Ve şimdi, bir karar vermesi gerektiğini düşündüğüm bir öğrenci. | Open Subtitles | والآن مع الطالب المتخرج الذى أعتقد أنه يود إلقاء خطاباً |
Eğer bir öğrenci yasal bir vasiyle kalıyorsa kişisel geçmişe burnumuzu sokmayız. | Open Subtitles | إذا كان الطالب يعيش مع وصي قانوني فلا نتمعن في التاريخ الشخصي |
Ve Wade Burke de göründüğü kadar mükemmel bir öğrenci değildi. | Open Subtitles | و وايد بورك كان الطالب المثالي و تبين أنه ليس مثاليا |
Hayal edin ki bir öğrenci Kalküta'dan birden sizin oğlunuza bir şeyler öğretiyor olsun, ya da sizin oğlunuz Kalküta'daki o çocuğa bir şeyler anlatabilir mi? | TED | تخيلوا ما سيحدث لو ان ذلك الطالب في كلاكتا استطاع تعليم ولدك فجأة أو ان ابنك استطاع تعليم ذلك الطفل في كلاكتا؟ |
Ve öğrenci bu robota bardağa su doldurmayı öğretti. | TED | وقد قام الطالب بتدريب هذا الروبوت ليسكب هذه المياه في الكأس. |
Sondaki öğrenci ise Jarvy. Üst seviye bir atlet. | TED | الطالب في النهاية هو جارفي. هو الرياضي الأمهر. |
Bu öğrenci bu yıl dördüncü senesini tamamlıyor ve önümüzdeki Mayıs'ta mezun olacak. | TED | سيكملُ هذا الطالب على وجه الخصوص سنته الرابعة هناك وسيتخرج في أيار/ مايو. |
Burada, bir bilgisayarın cümleleri ayrıştırmak için İngilizce grameri nasıl kullandığını anlatıyorum ve burada duraklama var ve öğrenci, devam edebilmek için ne olduğunu anlamak, yansıtmak ve doğru kutucuğu işaretlemek zorunda. | TED | هنا ، أنا أشرح كيف يستخدم الكمبيوتر قواعد اللغة الانجليزية لتحليل الجمل ، وهنا يوجد توقف وعلى الطالب ان يعكس ، يفهم ما الذي يدور ويختار الصندوق الصحيح وقبل ان يتسطيعون الاستمرار |
Zaten Go Nam Soon ve Oh Jung Ho için akıllı bir yol yok, ve bunun üzerine transfer öğrencinin sıkıntıları eklenirse... | Open Subtitles | أنت حالياً ليس لديك طريقة ذكية من أجل قو نام سون و أوه جونق هو وإذا قام الطالب المنقول بإضافة المشاكل لذلك |
"Fatih" olarak nam saldıktan sonra, Aristo'nun eski öğrencisi, ismini verdiği şehirde bilgi imparatorluğu kurmak için bütün ilgisini İskenderiye'ye verdi. | TED | بعد تعيين نفسه فاتحاً، حوّل الطالب السابق لأرسطو انتباهه لبناء إمبراطورية من المعرفة مقرها في مدينة تحمل اسمه. |
Sicilimin bozulmasından korkmasam... çoktan duvara çivilemiştim o öğrenciyi. | Open Subtitles | ذلك الطالب لو لم تعتمد وظيفتي على ذلك لكنت سحقته سحقًا بهذا الجدار منذ زمن طويل هنا بالضبط، فوق الأرضية قليلاً |
öğrenciye 200 saatlik kamu hizmeti verildi ve kendisi çok kötü bir çocuk. | Open Subtitles | ساعة 200 الطالب على حُكِمَ وقد المجتمع خدمة في جداً سيء فتى وهو |
pek beceremediler, Özgürlük Heykeli'ni hâlâ deniz tutuyormuş gibi. Ve sonra öğrenciler tekrar denediler, bu defa doğru yaptılar, doğru yaptıkları söylendi ve şimdi diğer soruya geçebilirler. | TED | إذن، يحاول الطالب مجدداً، والآن الإجابة صحيحة، يتم إخبارهم بذلك، ويمكنهم الاستمرار إلى الواجب التالي. |
Sadece bir çocuk sahibi olduğu için mi onu uzaklaştırdınız? | Open Subtitles | فقط لأن الطالب أصبح لديه طفل تقوم بإيقافه لذلك السبب؟ |
Ama çocuğun sırt çantasındaki şey onu tehlikeli yapmaz. | Open Subtitles | ليس ما يحمله الطالب في الحقيبة يجعله خطيراً |
Bu dersi tamamladıktan sonra, öğrencimiz bize aslında müşterinin ne istediğini anlamayanın aslında kendisinin olduğunun farkına vardığını söyledi. | TED | بعد إكمال الدورة، فإن هذا الطالب قام بإرسال رأيه إلينا فقد استوعب حينها أنّه هو من لم يفهم ما الذي طلبه الزبون. |
Kendini ifade etmek konusunda çok başarılı olan bir öğrenciyle karşılaştım ve bu videoyu burada TED'de olanlar görmeden başkasına göstermemeyi kabul etti. | TED | قابلت طالبا ممتازا في التعبير عن نفسه، وقد قبل هذا الطالب أنه لن يعرض مقطعه لأي شخص حتى ترونه وتسمعونه أنتم هنا في تيد |
Sizinle bu öğrencim hakkında konuşmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أتحدث إليكم حول هذا الطالب من الألغام. |
Bu durumda öğretmen olan sensin. | Open Subtitles | أنت هي الأستاذة في هذا المعهد و أنا الطالب |
Selanik'teki mahallede herkes genç bir öğrenciden bahsediyordu gerisini de zaten öğrendim. | Open Subtitles | في سالونيك، في الحي كان الجميع يتحدث عن الطالب الشاب... الذي تم اعتقاله... |
Yale sadece bir Constance öğrencisini bir yıl önceden alıyor, o da benim. | Open Subtitles | يال تقبل طالب كونستانس واحد مبكرا كل عام. وهذا الطالب هو انا |
Her şey üzerinde ve sadece öğrencilerin masadaki lambayı açmalarına tepki olarak zıplıyor. | TED | كل شيء على متن الروبوت، وتم القفز على شكل ردة فعل للضوء الناتج عن مصباح المكتب الذي يقوم الطالب بإضاءته |