Kurulum Kılavuzu hayal kırıklığına uğradım. Evde bir şeylere gelmeye alıştım. | Open Subtitles | أنا خائبة الظن جداً فقط اعتدت على العوده للمنزل لشيء ما |
Kendimizle gurur duyuyor, yada biz neden hayal kırıklığı yaşıyoruz? | Open Subtitles | هل نحن فخورون بأنفسنا أو خائبي الظن بما أصبحنا عليه؟ |
Belki hep en kötüyü düşünmek kuşkucu olmak, yanlışlıkları görmek kişiliğimde var zaten kuşkuculuğum çoğunlukla olmayan şeyleri var gibi gösteriyor. | Open Subtitles | قد يكون ظني اثما و اعترف ان من طبيعتي الرديئة اساءة الظن و اختلاق خطايا |
Herşeyi ikinci kez düşünmeye başladım. | Open Subtitles | بدأت بإعادة الظن بكل شيء من حولي, هل عرفتي ؟ |
Ve bu kadar yıl sonra dünya benim bir deli olduğumu düşünmeyi bırakacak. | Open Subtitles | وسيتوقف العالم عن الظن بأنني مجنونة كل هذه الاعوام |
Buna inanmak istiyorum çünkü... ..insanlara makinalardan fazla güvenirim. | Open Subtitles | أود تصديق ذلك لأنني أحب الظن الحسن بالناس |
- yanlış düşünmüşsün. | Open Subtitles | أخطأت الظن |
Gong Shil, sen hayalet yüzünden kırın dedin evlilik bozulsun diye demedin yanlış anlıyorlar değil mi? | Open Subtitles | غونغ شيل قلت ان يكسره من اجل الشبح لكن الناس ستسيء الظن و يقولوا انك تعمدتي الامر لالغاء الزفاف |
Her an sahneye çıkmaya ve Kenny van Heffington'ı görmeye gelmiş seyircilerin hayal kırıklığını görmeye hazır olmak zorundasın. | Open Subtitles | لتخرج و تواجه جمهورا خائب الظن و الذي كان متواجدا ليرى كيني فان هيفنغتون الرجل الذي اشترينا منه التأمين؟ |
Bodnar'ın hakkından gelmeyecek olmamız beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. | Open Subtitles | أجل,أنا خائب الظن قليلا أنه ليس نحن من سنطيح ببودنار |
İyi ama neden kötü biri olduğun halde hayal kırıklığına uğrayamıyorum? | Open Subtitles | لمَ أنا لستُ خائبة الظن ؟ بينما أنتَ رجل سيء ؟ |
Lordum beni çok büyütmesin, hayal kırıklığına uğrayabilir. | Open Subtitles | مولاى يجب ألا يحسن بى الظن كثيرا أخشى أن يخيب أمله |
Onun fedakârlık yaptığını düşünmek istiyorsun. | Open Subtitles | تود الظن أنه يضحي بنفسه لأنه إن أمكن لشخص القيام بذلك |
Yani sana bunu yapan adamın cezalandırılacağını düşünmek istiyorsun. | Open Subtitles | تريدين الظن أن الرب سيعاقب من فعل بكِ هذا |
ancak formula bire girmesini sağlayan şey para desteğiydi diye düşünmek yanlış olur | Open Subtitles | ولكن كان من الخط ء الظن بأنه اشترى دخوله للفورمولا واحد بالمال |
O yaşlı kargayla birlikte kaçtığınızı düşünmeye başlamıştım. | Open Subtitles | فقد بدأنا الظن أنكَ وهذا الغُراب الكهل، هربتما سوياً |
Arka taraftaki arkadaşlarını anlamayacağımı düşünmeye cüret edip salağa yattın demek. | Open Subtitles | وإنّك مغفل لو تجاسرت على الظن بأنّي لن أعلم بوجود صديقيك في الوراء. |
Medya imparatorluğu yarattığım doğru ve insanlığa umut ışığı olduğumu düşünmeyi de istiyorum. | Open Subtitles | أود الظن بأنني نشرت بعض التنوير للإنسانية بالعالم |
Dünya hiçbir zaman senin deli olduğunu düşünmeyi bırakmayacak. | Open Subtitles | العالم لن يتوقف عن الظن انك مجنونة |
Tuzaksa, zaten içine düştük bile. Açıkçası ben bunun bir dosttan geldiğine inanmak istiyorum. | Open Subtitles | إن كان هذا فخًّا، فقد دخلناه فعليًّا، عن نفسي أحبّذ الظن أنّها من صديق. |
- yanlış düşünmüşsün. | Open Subtitles | - أخطأت الظن |
Patronlarına Güney hakkında yanlış düşündüklerini söyleyebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك أن تخبر رؤسائك أن الناس يسيئون الظن بأهل الجنوب |
Saldırgan sağ elini kullanan, kurbandan daha kısa, Muhtemelen kadın. | Open Subtitles | القاتل يستخدم يده اليمنى, اقصر من الضحية, اغلب الظن انثى |