| Eğer ilaç kullanmadan yaşamayı başarabilirsem bir şekilde aslında zihinsel bir hastalığa sahip olmadığımı, hepsinin bir hata olduğunu kanıtlayabilirmişim gibi hissediyordum. | TED | شعرت بأنني لو استطعت أن أعيش دون العقاقير سأثبت بعد ذلك كله بأنني لم أكن مريضة عقلياً و أنه كان خطأ فادح |
| Anti-HIV ilaç bileşikleri ve karışımları üzerinde genetik ilaçların etkisi üzerine DSÖ (WHO) tarafından etkileyici bir çalışma yapıldı. | TED | هذا هو البحث الرائع من منظمة الصحة العالمية الذي يظهر تأثير العقاقير الوراثية المضادة للفيروسات على مركب دوائي مشكّل. |
| Üstünde ne kadar kaldı bilmiyorum ama o ilaçlar ucuz olmaz. | Open Subtitles | أنــا لا أعرف كيف حصــل عليه، لكن تلك العقاقير ليست رخيصة |
| Ancak, insanlar kalan hayatları boyunca, bağışıklık sistemlerini baskılayan ilaçlar almak zorunda kalacaklar. | TED | ولكن المرضى سيكون عليهم تعاطي العقاقير هذا سيقمع نظامهم المناعي لبقية حياتهم. |
| Bacağımı daha güçlü ve sağlıklı yapmam için gerekli tüm ilaçları vereceksin. | Open Subtitles | وستعطيني كل العقاقير العجيبة التي سأحتاج لها يومًا لجعل قدمي قوية وصحّية |
| Polis raporu evimin önündeki arabada uyuşturucu bulunduğunu ifade ediyor. | Open Subtitles | يذكر تقرير الشرطة أنهم وجدوا العقاقير في السيارة خارج منزلي |
| O da bu ilaç hırsızlığı işindeyse, kız zulayı adamın evinde saklıyor olabilir. | Open Subtitles | لو كان هو مشترك بسرقة العقاقير ربما قد أخفتها بمكان اقامته يبدو الأمر |
| Tamam, sadede geliyorum, ben daha fazla ilaç yenileme onaylayamam. | Open Subtitles | حسناً, فالنتكلم لا أستطيع أن اوصف لك المزيد من العقاقير |
| Klonlama, aynı zamanda, hayvan vücudunun, ihtiyaç duyulan ilaç ve benzeri şeylerin üretilmesi amacına yönelik de kullanılmaktadır. | TED | هذا الإستخدام الحالي للحيوانات تكوين العقاقير وأشياء أخرى في أجسامها التي نريد تكوينها. |
| İlkem şuydu: ne kadar az ilaç o kadar az kusur. | TED | شعاري هو أنه كلما قلت العقاقير كلما قلّ الاختلال |
| İyi haber, test edilmeyi bekleyen bir sürü ilaç var. Bize, test edilmeyi bekleyen fakat yatırım sağlanamayan | TED | الخبر الجيد أنه يوجد العديد من العقاقير التي تنتظر التجريب. لقد تم اطلاعنا أنه يوجد ما يفوق 20 سنة |
| Bu tür ilaçlar ilk olarak insan olmayan hayvanlarda sadece belirlemek için değil davranış etkileri için de test edildi. | TED | جُربت تلك العقاقير على الحيوانات غير البشرية أولاً ليس فقط لاختبار الأثار الجانية بل لاختبار الآثار السلوكية أيضًا. |
| Günümüzde, malesef hayvanlara sadece denek oldukları için bu ilaçlar verilmiyor. Aynı zamanda hasta oldukları için, hem etik hem de etik olmayan yollardan | TED | واليوم، نحن لا نعطي تلك العقاقير للحيوانات الأخرى كعينات إختبار، بل تُعطى العقاقير باعتبارها حيوانات مريضة، بطرق أخلاقية وأخرى أقل أخلاقية على حدٍّ سواء |
| Mikrobiyomlarımızı, çevre dâhil, antibiyotik gibi ilaçlar ve hatta sezeryanla doğup doğmadığımız bile etkileyebilir. | TED | العديد من العوامل تؤثر على الميكروبيوم منها بيئتنا، العقاقير مثل المضادات الحيوية، وحتى ما إذا ولِدنا قيصريًا أم لا. |
| Ama dediğin gibi o ilaçları çalmadı onu bir canavara sen çevirdin. | Open Subtitles | فقط لو لم يسرق تلك العقاقير كما قلت أنت جعلته هذا الوحش. |
| Bu ilaçları reçete ediyoruz, acil durumlar için depoluyoruz, | TED | نحن نصف العقاقير، ونُخزن العقاقير من أجل الطوارىء |
| Onun üstünde bir sürü deneysel uyuşturucu kullandılar. İlkokula bile gidemez dediler. | Open Subtitles | استخدموا معها الكثير من العقاقير التجريبية الأطباء لم يعتقدوا أنه يمكن شفاؤها |
| Evet, ama Anna her uyuşturucu testini geçti, ...buna, geçen hafta Pazartesi yarışı için yapılan da dahil Sayın Yargıç. | Open Subtitles | نعم، ولكن آنا قد اجتازت كل اختبارات الكشف عن العقاقير ومن ضمنها اختبار الأسبوع الماضي لأجل سباق الاثنين يا سيدي |
| Evet. Çocuklara marihuana ve hap satıyormuş. | Open Subtitles | أجل , يقوم ببيع الماريغوانا و العقاقير للأطفال |
| Yıllarca ilaçlara direndim ve onlardan uzak durmak için çok çaba sarf ettim. | TED | فقد قاومت العقاقير لسنين و بذلت الكثير من المجهود لتركها |
| Onu arama motoruna koyarsınız, ve tehdidi tedavi edecek ilacı yaratırsınız. | TED | يمكنك وضعها في محرك البحث الخاص بك، ويمكنك إنشاء العقاقير والتعامل مع التهديد. |
| Birkaç hastaya bu ilaçlardan veriliyor... 60 yıldır, beyazlar bana yalan söylüyor. | Open Subtitles | يحضرون بعض المرضى و يعطونهم العقاقير البيض يكذبون عليَّ منذ ستين عاماً |
| - Haplar yüzünden paranoya yapmışsın. | Open Subtitles | على الارجح تشعرين بالارتياب بسبب العقاقير |
| Colin, uyuşturucular seni mahvetmiş. Adam gibi göremiyorsun bile. | Open Subtitles | تلك العقاقير شوشت ذهنك و لا تستطيع التفكير الجيد |
| Ve insanlar bu yeni ilaçlarla eskilerinin etkinliğini karşılaştıran deneyler yaptılar, | TED | فبدأت الناس تعمل تجارب على هذه العقاقير الجديدة عوضاً عن العقاقير القديمة، |
| hapları eriticiye koyarsan, sadece protein ve biyolojik maddeler kalır. | Open Subtitles | ونقوم بجمع العقاقير ونذيبها بورق القصدير ويبقى البروتين والمواد الحيوية الأخري في الدواء |
| BALDIRAN DERNEĞİ Bazıları "İki baldıran hapı al, sabaha Yaradan'a kavuş" diyor. | Open Subtitles | و البعض يعتقد بأن فقط نحتاج حبتين من العقاقير حتى يتسنى لنا اجتياز صباحنا |
| O zamandan beri ilaca dirençli bakteriler ortaya çıkmaya devam etti, biz de bu yeni bakterilerle savaşmak için sürekli yeni ilaç geliştirmek zorunda kaldık. | TED | ومنذ ذلك الحين، بدأت البكتيريا المقاومة للعقاقير بالظهور. ولذا فقد اضطررنا بشكل دوري إلى تطوير أنواع جديدة من العقاقير لمحاربة تلك الأنواع الجديدة من البكتيريا. |