"الوسيلة الوحيدة" - Translation from Arabic to Turkish

    • tek yolu
        
    • tek yol
        
    • tek yolunun
        
    • tek yoluydu
        
    • ancak
        
    • tek araç
        
    • yegane yolu
        
    • tek yoldur
        
    Sanırım bundan kaçınmanın tek yolu, korkunç görünen bir hastalığa sahip olmak ve böylece açıklama yapmak zorunda kalmazsınız. TED وأعتقد بأن الوسيلة الوحيدة لتجنبها هي أن يكون لدي مرض خطير مرئي، ومن ثم لا يجب عليكم شرح ذلك.
    Evet, her şeyi gördüğümüze emin olmamızın tek yolu bu. Open Subtitles نعم، هذه هي الوسيلة الوحيدة للتأكد من أن نراها كلها
    Bizim galaksimizden bu geçidi çevirebilmenin tek yolu saldırıda yok oldu. Open Subtitles الوسيلة الوحيدة لطلب هذه البوابة من مجرتنا .تم تدميره اثناء الهجوم
    Bu çizimlerin çoğu biyoloğun moleküler hipotezlerini görselleştirmek için kullandığı tek yol olduğuna şaşırıyor olabilirsiniz. TED قد تتفاجؤون لمعرفة أن تلك الرسوم البسيطة هي الوسيلة الوحيدة التي يتصور بها معظم البيولوجيون افتراضاتهم الجزيئية.
    - O sırada, şehri kurtarmanın tek yolunun bu olduğunu düşünmüştük. Open Subtitles فى هذا الوقت ، كنا نعتقد أنها الوسيلة الوحيدة لإنقاذ المدينة
    Bunun işe yaramasının tek yolu bu karakterleri iliğinize işleyecek kadar benimsemenizden geçiyor. Open Subtitles الوسيلة الوحيدة لإنجاح هذا هو ان تؤمن بأنك هذا الشخص, و تَحْلُمُ مِثله
    Bunu yapmanın tek yolu kan büyüsüyle mühürlediğim mezar odamdaki malzemeleri kullanmak. Open Subtitles الوسيلة الوحيدة لإلقائها هي بالمكوّنات الموجودة في قبوي والذي أوصدته بسحر الدم
    Anlamıyor musun, huzura ermemin tek yolu bu. Open Subtitles الا ترى انها الوسيلة الوحيدة لأحصل على السلام
    Beni buradan çıkarabilmenizin tek yolu bu. Open Subtitles هذه هي الوسيلة الوحيدة حتى تخرجني من هنا
    Masters'in para basmaya başlamasının tek yolu bu. Open Subtitles المبلغ المقدم هو الوسيلة الوحيدة لجعل ماسترز يطبع
    Buradaki herkesi kurtarmanın tek yolu bu tekne. Open Subtitles والقارب هو الوسيلة الوحيدة لإقلاعنا عن هنا
    Kaçağı durdurmanın tek yolu bu olduğunu söyle onlara. Open Subtitles أخبرهم أننا نظن أن تلك هي الوسيلة الوحيدة للسيطرة على التسرب
    Kendimizi korumanın tek yolu, onun izini sürmek ve onu öldürmek. Open Subtitles الوسيلة الوحيدة لحماية انفسنا بمطاردته وقتله
    Herkesi buradan sağ salim çıkarmanın tek yolu bu. Open Subtitles هذه هى الوسيلة الوحيدة لإخراج الجميع من هنا
    İnan bana, oraya varabilmenin tek yolu işbirliği. Open Subtitles وصدقني، أعرف بأن الوسيلة الوحيدة لوصوله أن نكون معا ً
    Ondan kurtulmanın tek yolu bu. Seninle ilgilenecekler. Open Subtitles إنها الوسيلة الوحيدة للخروج من الأزمة، هم سيعتنون بكِ
    Fakat ilk zamanlarda aşağılara inebileceğim tek yol bir denizaltının, çok küçük bir denizaltının içine yatarak en aşağılara doğru inmekti. TED منذ فترة طويلة, كانت الوسيلة الوحيدة للوصول الى القاع هي الغواصة, غواصة صغيرة جدا و الغوص الى الأسفل.
    Bu kişi şiddetin gerçeklikle başa çıkmada tek yol olduğu durumlarda görülür. Open Subtitles هذا الشخص يتم وضعها في حالة حيث العنف هو الوسيلة الوحيدة للتعامل مع الواقع.
    Ve bu çatışmayı sonlandırmanın tek yolunun saltanatına son vermek olduğunu biliyordu. Open Subtitles و أدرك أن الوسيلة الوحيدة لتسوية الصراع هي وضع نهاية لحكم الامبراطور
    Bakireliklerini kaybetmenin ve sonrasında başka erkeklerle istediklerini yapmanın tek yoluydu. Open Subtitles لقد كانت الوسيلة الوحيدة كىيتخلصوامن عذريتهم.. ويصبحون احراراً كى يفعلوا ما يشائون مع الرجال الأخرين
    Benim kadar sende biliyorsun, ancak bu şekilde sona erer bu. Open Subtitles والآن، أنت تعرف الأمر كما أعرفه أنا، وهو بأنّها الوسيلة الوحيدة لحلّ الأمور
    İnsanları yatay biçimde taşıyabilen tek araç cenaze arabasıydı. Open Subtitles عربات الجنائز كانت الوسيلة الوحيدة لنقل المصابين.
    Anlaşılan bu anlaşmadan duyduğum memnuniyetsizliği sergilemenin yegane yolu birinizi ya da ikinizi birden öldürmek gibi görünüyor. Open Subtitles يبدو أن الوسيلة الوحيدة التي لدي لتسجيل أي إستنكار هادف لهذا الإتفاق في هذة المرحلة هو قتل أحدكم أو كلاكما
    Aslında, otobüsler çekici değildir, ama hızlı büyüyen gelişen kentlerde çoğunluğun her yere ulaşmasını mümkün kılan tek yoldur. TED في الحقيقة، الحافلات ليست جذابة، لكنها الوسيلة الوحيدة الممكنة لإدخال النقل الجماعي إلى كل نواحي المدن النامية السريعة التوسع.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more