Bugün nasıl bu kadar rahat hissettiğimi ve korkumu nasıl yendiğimi anlatmak istiyorum. | TED | اليوم أود أن أتحدث عن كيف كنت أشعر بالراحة وكيف تغلبت على خوفي. |
Ya vaktimi boşa harcadıysam ve böyle hassas bir pozisyonda asla rahat hissetmezsem? | TED | ماذا لو كنت أضيع وقتي ولن أشعر أبدًا بالراحة في موقع مكشوف كهذا؟ |
Kendini güvende ve rahat hissettiği bir yerde dinlenmesi daha iyi olmaz mı? | Open Subtitles | ألن يكون من الأفضل لها أن بأن تستريح في مكان تشعر فيه بالراحة |
Bir; herkesi rahatsız edecek cesur bir fikriniz olsun. | TED | أولًا: وجود فكرة جريئة أكبر من أن بتشعر أي شخص بالراحة حيالها. |
Belki de Audrey haklıydı. Eşcinsel insanların arasında rahat olamıyorum. | Open Subtitles | ربما اودرى مُحقة , انا لا اشعر بالراحة مع الشواذ |
Öncelikle, tabanca taşıyan bir çam yarmasıyla iş konuşurken kendimi rahat hissetmiyorum. | Open Subtitles | أولاً : لا أشعر بالراحة بالتحدث عن العمل مع عملاق يحمل بندقية. |
Burada böyle duruyor olmamız çok dramatik ama yine de kendimizi rahat hissediyoruz. | Open Subtitles | حتى الطريقة التي نجلس بها الآن ذلك مثيرة حقا و نشعر بالراحة بعدها |
Ebeveynlerin gelene kadar seni rahat ettirmek için ne yapabiliriz? | Open Subtitles | هل ستشعري بالراحة لو انتظرنا حتي نعثر علي أحد أبويكٍ |
Kızınız buradayken içiniz rahat olsun ve Lexi'yi kendi kızımız gibi... | Open Subtitles | نود أن نشعرك بالراحة لكونها هنا ونحن نحب ليكسي كأنها ابنتنا |
İnsanlar senden kaçınıyor, senden küçük dozlar alıyorlar, seninle rahat değiller. | Open Subtitles | الآخرين يتجنّبونكِ دائماً ويحبّونكِ لفترةٍ قصيرة إنّهم لا يشعرون بالراحة معكِ |
Etrafında ne kadar rahat hissettiğini ve bunu bir türlü sezemediğini söylemişti. | Open Subtitles | لقد أخبرني كم تشعرين بالراحة حوله وأنكِ لا تستطيعين المساس به لماذا؟ |
Ancak daha rahat ve huzurlu olduğundan emin olmak için mümkün olan her şeyi yapacağımdan şüphem yoktu. Ona sıcak bir battaniye ve bir bardak kahve götürdüm. | TED | لكنّي كنت ملزِماً نفسي بعمل كل ما هو ممكن لأجعلها تشعر بالراحة. جلبت لها بطانية وفنجان من القهوة. |
Sadece Doğa Ana patenti elinde bulunduruyor ve biz bu yüzden gerçekten rahat hissedemiyoruz. | TED | وقد صادف أن الطبيعة الأم تملك براءة الاختراع ، ونحن حقاً لا نشعر بالراحة لذلك. |
Ben konuşurken rahat olmanızı istiyorum, çünkü korku ve endişe nedir biraz bilirim. | TED | أريدكم أن تشعروا بالراحة وأنا أقوم بذلك بإخباركم أني أعرف شيئًا عن الخوف والقلق. |
Şu anda, dünyanın en güçlü kurumu olan mahkemede tutularak onun çok rahat olduğunu söyleyebilirsiniz | TED | وهذه الأيام، يمكن أن نقول أنها تستمتع بالراحة بما يكفي بعقد جلسة محاكمة في أقوى المؤسسات في العالم. |
Bu, bağlantı ile ilgili. rahatsız olmadan önce rahatlamazsınız. | TED | إنه عن الارتباط. ولن تشعروا بالراحة قبل ألا تشعروا بها. |
Eğer daha iyi hissedecekseniz, Orta Amerika'nın en iyi tıp okullarında okudum. | Open Subtitles | اذا ذلك سيشعرك بالراحة أنا كنت فى مدرسة الطب فى امريكا الوسطى |
Delice gelecek biliyorum... ama kendimi rahatlamış hissettim. | Open Subtitles | أعلم أن هذا يبدو جنوناً لقد شعرت بالراحة |
Onun iyi olduğunu duyduğumda çok rahatladım. | TED | شعرت بالراحة الشديدة لمعرفة أنه كان بخير. |
Şok Yavaş yavaş geçecek ama bu olayların doğru sırayla gerçekleştiğini bilerek avunabilirsin. | Open Subtitles | ستزول الصدمة، لكن يمكنك الشعور بالراحة لمعرفة أن هذه الأحداث تحدث بالترتيب الصحيح، |
Tatlım, yüksek topuklu müşterilerinin ailemin plajında edepsiz davranışlarını bilmek beni rahatlatıyor. | Open Subtitles | يا عزيزي,هذا يشعرني بالراحة لمعرفة أن ضيوفك الأثرياء يمرحون على شاطئ عائلتي |
sakin bir kafaya sahip olmayı kim tüm kalbiyle istemez ki? | Open Subtitles | من لا يرغب بالراحة , من كل قلبه و بعقل هادئ؟ |
Verdiğiniz sözün saçmalığını artık anladığınız için içim rahatladı. | Open Subtitles | أشعر بالراحة لأنك ترى الأن مدى غباوة قسمك |
Hayır, sadece kaynayan lav nehrinin üstündeki dökük bir köprüde olmaktan biraz rahatsızım. | Open Subtitles | لا، أنا فقط لا أشعر بالراحة وأنا اسير فوق جسر على بحيرة من الحمم الملتهبة |
Ama daha önemlisi, ileri seviye lazımlık eğitimi fikri insanları rahatlattı. | TED | ولكن الأهم من ذلك، شعروا بالراحة مع فكرة نونية التدريب المتقدمة للأطفال. |
Çok ağır rahatsızlık geçiriyor, yüksek ateşe rağmen hayatta kalıyor. | Open Subtitles | لا يشعر بالراحة لديه حمى رهيبة، لكنه يعيش |
Ya da "Çıplak ayakla daha rahatım.". | Open Subtitles | أو أني أشعر بالراحة أكثر و أنا حافي القدمين |