Şimdi buluşalım, birlikte yemeğe çıkarız, bana yemekte bilgi verirsin. | Open Subtitles | لم لا نخرج لتناول العشاء؟ يمكنك تزويدي بالمعلومات خلال ذلك |
- Organizasyonda sana bilgi veren kişinin adını öğrenmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أعرف اسم الشخص في المنظمة الذي يمدك بالمعلومات |
bilgi ile şişirilmiş, ama bilgeliğe aç bir toplumda yaşıyoruz. | TED | نحن نعيش في مجتمع مشبع بالمعلومات ولكنه فقير للحكمة |
Eğer iyileşirse, bu adamları yıkmak için gerekli bilgiyi bize verebilir. | Open Subtitles | إذا أفاق , يمكنه الإثبات لنا بالمعلومات للإطاحة بهؤلاء الأشخاص للأسفل |
Tasarım çok önemlidir. Eğer bilgisayardaki dijital bilgiyle başlıyorsanız, bu dijital bilginin gerçekten hatasız olması gerekir. | TED | التصميم مهم، وإذا بدأت بالمعلومات الرقمية على الكمبيوتر، فان تلك المعلومات الرقمية يجب أن تكون دقيقة حقاً. |
Ayrıca anlaşılmaz olan şeyler vardı, ki bunlar bana kitap yazarken yardım eden bilgileri getirirlerdi. | TED | هناك ايضا اشياء ,غريبة قليلا, التي تمدني بالمعلومات التي تساعدني في كتابة كتابي |
NASA bunu kendisinden destek istediği samimi, dürüst ve bilgilendirici vatandaşlara borçludur. | Open Subtitles | ناسا مُدينَه للمواطنين ممن كان يطلب الدعم لتكون صريحة, وصادقة, وغنية بالمعلومات |
Bir kıvrımın daha çok bilgi tutabileceği bilgisi nereden geliyor? bu arada bebeğin beyin gelişimini izliyorsunuz -- | TED | فمن اين يأتي الذكاء و معرفة كيفية الاحتفاظ بالمعلومات و تخزينها وعليه نحن اليوم نراقب نمو أدمغة الاجنة |
bilgi üretimine yiyeceklerinki gibi bakmaya başladım ve "Yani biz bilgi avcı-toplayıcılarıydık." | TED | لذا نظرت إلى التثقّف بالمعلومات كما لو كانت غذاء والقول،فنحن كنّا صيادين جامعين للمعلومات. |
Yalnızca bilgi ve birikimleri paylaşmanın ötesine geçebilir miydik? | TED | هل يمكن أن نتجاوز مجرد التشارك بالمعلومات والمعرفة؟ |
Esnaflara yerel ve ulusal destek merkezlerinden bilgi çantaları veriyoruz. | TED | زودنا الحرفيين بالمعلومات من خدمات الدعامة الوطنية والأهلية. |
(Gülüşmeler) İnsanlar aşırı bilgi çağında yaşadığımızı söylüyor, değil mi? | TED | الناس يقولون أننا نعيش في عصر مليء بالمعلومات الزائدة. |
İnsanlara kendilerini bilgilendirebileceği bilgi araçlarını verme zamanı. | TED | حان الوقت بأن نوفر للناس أدوات للمعرفة حيث تمكنهم من تزويد أنفسهم بالمعلومات. |
İnsani yardım dünyası için bu veri insanları fakirlikten nasıl kurtarabileceğinizle ilgili bilgi sağlar. | TED | للعالم الإنساني، هذا يزوّد بالمعلومات عن كيفية إخراج الناس من براثن الفقر. |
Sana bilgiyi ben buldum. Yapma. Tamamen kayıt dışı olacak. | Open Subtitles | فأنا من أتاكِ بالمعلومات بالله عليكِ، لن أذكركِ مصدرًا لذلك |
Yine de, ihtiyacımız olan istihbari bilgiyi sağlayabilecek bir hareket şekli var. | Open Subtitles | على اي حال ذلك هو عملهم الذي قد يأتينا بالمعلومات التي نحتاجها |
Beynimizde bize istediğimiz bilgiyi veren büyülü bir şey yok. | TED | لا نملك تلك الشريحة السحرية في عقولنا والتي تزودنا بالمعلومات التي نريدها |
Elimizdeki bilgiyle elimizden geleni yaptık. | Open Subtitles | فعلنا ما بوسعنا بالمعلومات التي كانت بحوزتنا |
Az bir bilgiyle yapabildiklerimi görsen şaşırırdın. | Open Subtitles | ستتفاجأ بما يمكنني فعله بالمعلومات الصغيرة |
Interneti düşünürüz. Internet sayesinde taşınan bilgileri düşünürüz. | TED | نفكر بالإنترنت. نفكر بالمعلومات التي تمر عبر الإنترنت. |
Uzun süredir bu kadar bilgilendirici bir yemek yememiştim. | Open Subtitles | حسناً، أيها الشاب، لم أحظى بوجبة غنية بالمعلومات كهذه منذ وقتٍ طويل |
Bir milyar kişinin, mobil telekomünikasyonların onları bilgiye ulaştırdıkları gibi, fiziksel mallara da ulaştırdığını düşünün. | TED | تخيل مليار شخص متصل بالبضائع الملموسة بنفس الطريقة التي ربطتهم بها الاتصالات المتنقلة بالمعلومات. |
Görsel korteks: ışığı, görsellere çevirirken kör noktaları, çevredeki diğer bilgilerle dolduruyor. | TED | عندما تعالج الباحة البصرية الضوء إلى صور مفهومة، تقوم بملء هذه البقع العمياء بالمعلومات من المناطق المحيطة. |
Eğer herhangi biri, dışarıya, planladığın bilgiyi içeren bir haber gönderirse, casus odur. | Open Subtitles | وإذا قام أحد بإرسال اي اتصال بالمعلومات التي زرعتها، فهذا هو الجاسوس |
Bu durumda, mektubumuz göz hapsinde tutulan kişinin önemli bilgiler aldığını mahkemeye gösterebilir. | TED | في هذه الحالة، يقترح تقريرنا إلى المحكمة أن يسلم الشخص مذكرات بالمعلومات المهمة. |