Lehinde tanıklık etmeseniz bile en azından kardeşinizi kendi ifadesini tekrar düşündürebilirsiniz. | Open Subtitles | حتى لو لم ترد أن تشهد معه ربما بإمكانك على الأقل إقناع أخوك أن يعيد التفكير بشهادته |
18 ay önce her şeyi doğru yapmıştık ama kız, tanıklık yapmak istemediği için herif aklanmıştı. | Open Subtitles | فعلنا كل ما هو صواب قبل 18 شهرا، وتمت تبرئة هذا الرجل لأنها لن يدلي بشهادته. |
Fibonacci yine ortaya çıkacak. Ve o duruşmada tanıklık edecek olursa pek çok kişiyi de dibe çekecek. | Open Subtitles | فيوبيناتشي عاد للحياة، وإذا أدلى بشهادته في المحاكمة، كثير من الناس سيحطمون |
O mahkemede ifade veren doktorların yerinde olmak istemezdim. | Open Subtitles | لن أحسد أى طبيب يدلى بشهادته فى هذه القضيه |
Ameliyat odasındaki herkes yeminli bir ifade imzaladı: | Open Subtitles | كل مَن كان بغرفة العمليات أدلى بشهادته مِن ممرضة العمليات إلى مَن فوقها |
tanıklık etmemesi için her ne gerekiyorsa yapılmalı. | Open Subtitles | أعني بأنه لا يمكن السماح له بالادلاء بشهادته بأي وسيلة ضرورية |
Şahit tanıklık etmeyi redetti ve mahkeme davayı bozdu. | Open Subtitles | الشاهد رفض الإدلاء بشهادته والمحكمة العليا أسقطت القضية |
Anne, babamın lehine tanıklık etmek benim fikrim değildi. | Open Subtitles | أمي، أنا لست الوحيد الذي قرر .. الإدلاء بشهادته لصالح أبي. |
Her neyse, sizin katıldığınız bir toplantıya tanıklık yapmış. | Open Subtitles | على أية حال ، كان يدلي بشهادته في اجتماع حضره لك |
Orada tek bir yalnız ruh yoktu, tanıklık etmek isteyen. | Open Subtitles | لم يكن هناك شخص واحد على إستعداد للإدلاء بشهادته. |
İkisi de aynı anda. Tam tanıklık etmeden önce. | Open Subtitles | كل منهم في نفس الوقت قبل الأدلاء مباشرة بشهادته |
Çünkü merkezde bunun aksine tanıklık etmek isteyen bir sivil var. | Open Subtitles | لأنّ عندي مُوظف مدني بالشرطة يُخالفك الرأي. إنّه مُستعدّ للإدلاء بشهادته على ذلك. |
Gizli bir yerde ve Pazartesi sabahı tanıklık etmesi gerekiyor. | Open Subtitles | ..إنه بمكان سري، و يحتاج للإدلاء بشهادته صباح الأثنين |
Eğer itiraf eder ve onu tutap kişilere karşı tanıklık ederse onun güvenli çevresi olan düzgün bir hapishaneye gitmesini sağlarız. | Open Subtitles | أذا قدم أعتراف وافق على الإدلال بشهادته ضد الأشخاص الذين استأجروه |
Eğer tanıklık yapmasını isterseniz, bunu yapar. | Open Subtitles | و إذا أردتَ منه بأنّ يدلي بشهادته ؛ سيفعل ذلك |
Barzoon bize geliyordu, Kevin. İfade verecekti. | Open Subtitles | بارزون كان قادماً يا كيفين كان سيدلي بشهادته |
Götürülüp ifade verirse hiç birimizin saklanacak yeri kalmaz. | Open Subtitles | إذا أمسكوا به وأدلى بشهادته لن يكون هناك مكان لكي نختبئ به |
18 ay önce de her şeyi doğru yapmıştık, ...ama bu adam, Regina ifade vermek istemediği için aklandı. | Open Subtitles | فعلنا كل ما هو صواب قبل 18 شهرا، وتمت تبرئة هذا الرجل لأنها لن يدلي بشهادته. |
Şüphelinin bir çeşit ateş kullandığına şahitlik edecek bir tanığımız var. | Open Subtitles | عندنا شاهد سيلقي بشهادته بأن المشتبه به استعمل نوعاً من التأثيرات النارية |
Ki kendisi bu gibi vakıalarda olduğu gibi ifadesini adil ve tarafsız olarak vermiştir. | Open Subtitles | الذى قد أدلى بشهادته بطريقة نزيهة كما يفعل دائما |
İki yılın ardından sonunda bir tanık bulmuştum ki kendisi de öne çıkmaya hazırdı. | Open Subtitles | بعد سنتان، بدا وكأني أخيرًا قد عثرتُ على شاهد الذي كان راغبًا بالتقدم بشهادته |
Harvard diplomasından kendisi kadar etkilenmedim diyelim. | Open Subtitles | لنقل فقط بأنني أقل انبهاراً بشهادته من (هارفرد) منه |