McDonald'sa gittiler orada oturdular, uzun zamandır ilk kez birbirleriyle konuştular, birbirlerini dinlediler. | TED | ذهبوا إلى ماكدونالدز وجلسوا وتحدوثوا وسمعوا بعضهم البعض للمرة الأولى منذ فترة طويلة. |
İnsanların birbirine zarar verip öldürmesi bana çok üzücü geliyor. | Open Subtitles | أنا لا أفهم إيذاء الناس بعضهم البعض وقتل بعضهم البعض. |
Erkekler ve kadınlar hâlâ birbirlerinden nefret ediyorlar, yani iyiyim. | Open Subtitles | ،مازال النساء والرجال يكرهون بعضهم البعض فأنا علي ما يرام |
birbirimizi sadece birkaç saattir tanıyor olmamıza rağmen, birbirimiz için yaratıldığımızı hissediyorum. | Open Subtitles | بالرغم من أنَّ عَرفنَا بعضهم البعض لهذا بضعة ساعات، أَشْعرُ بأنّنا عُنِينَا لأحدهما الآخر. |
Bunun sebebiyse, tüm topluluk sarsıldığında ayrı düşmeyiz ve birbirimize döneriz. | TED | السبب هو أن تعرض المجتمع بالكامل للصدمة، فلن ينقلب الأفراد ضد بعضهم البعض. |
Hapisteyken, çevresel konular hakkında yazmaya devam etti, aktivistlerin kendi hatalarını yansıtması gerektiğini ve birbirlerini dinlemeleri gerektiğini söyledi. | TED | أثناء فترة سجنه، واصل الكتابة حول القضايا البيئية، مصرحا أنه على الناشطين النظر في أخطائهم والاستماع إلى بعضهم البعض. |
Arkadaştılar ve birbirlerine sarıldılar ve gülüyorlardı ve yüzleri birbirinden bu kadar uzaktaydı. | TED | لقد كانوا أصدقاء، فاحتضنا بعضهم البعض وكانا يضحكان، بالكاد توجد مسافة بين وجهيهما. |
Sınırların tarihsel açıdan en keyfi olduğu ve lider nesillerin birbirleriyle düşmanca ilişkiler içinde olduğu tüm bu bölgeler. | TED | كل تلك المناطق حيث الحدود تاريخياً أكثر تعسفية وحيث أجيال من القادة كانوا على علاقات عدائية مع بعضهم البعض. |
Askerleri ABD ordusuyla savaştıktan sonra geri geldiklerinde veya birbirleriyle didiştiklerinde eminim ki kabile hayatına kolayca geri dönmüşlerdir. | TED | عندما عاد محاربوهم من قتال الجيش الأمريكي أو قتال بعضهم البعض أراهن أنهم إستطاعوا الرجوع لحياتهم الطبيعية بدون مشاكل. |
Ama kelimeleri kullanmak yerine birbirleriyle iletişim kurmak için sinyal moleküllerini kullanırlar. | TED | لكن عوضًا عن استخدامهم للكلمات، يستخدمون جزيئات إشارة للتواصل مع بعضهم البعض. |
İyiyim. birbirine çöp muamelesi yapan böceklere sempati besleyecek değilim. | Open Subtitles | لا تقلق، لا أُكنّ تعاطف لحشرات .ينعتون بعضهم البعض بالحثالة |
ve benim yerimde şu an birbirine saygı duyan ve birbiri ile çatışmayan 90.000 insan bulunuyor. | TED | ويحوي مكاني الآن 90 ألف شخص يقومون باحترام بعضهم البعض بدون أي خلافات. |
İnsanları gerçek dünyadan ve dolayısıyla birbirlerinden koparma amacına hizmet eder. | Open Subtitles | يَخْدمُ لفَصْل النوعِ مِنْ العالمِ الطبيعيِ وعلى نفس النمط بعضهم البعض. |
Tüm gün birbirlerinden kaçınıyorlar, sonra tüm gece ortada yoklar. | Open Subtitles | إنهم يتجنبون بعضهم البعض طوال اليوم ثم يختفيان طوال الليل |
Hayır, tonlarca para yapacağız erkeklerimizle dışarı çıkacağız ve birbirimizi yalayıp duracağız! | Open Subtitles | لا،سَنَعْملُ أطنان من المالِ. إبدأْ بمعاشرة رجالَنا وابتدي بلحس بعضهم البعض |
- Ve şimdi s.kişmiş analı Red Ryder... ön sırada oturup sadece birbirimizi haklamamızı bekliyor. | Open Subtitles | في مقعد خطّ أمامي فقط علينا للأَخْذ بعضهم البعض خارج. |
Eskiden birbirimize anlatacak çok şeyimiz vardı. | Open Subtitles | نحن كنّا عندنا كثيرا للقول إلى بعضهم البعض. |
Aslında Rahul, biz o kadar iyi dost olduk ki birbirimize çok alıştık. | Open Subtitles | في الحقيقة، راهول، عِندما ..أصبحْنا أصدقاءِجدا . بأنّنا نَأْخذُ بعضهم البعض طبيعياً. |
Öğrenciler sınıfta birbirlerine yardım edip gülüyor ve proje üzerine tartışıyorlardı. | TED | وكانوا يساعدون بعضهم البعض في الفصول الدراسية، وكانوا يضحكون ويناقشون المشروع. |
Yörenin toplam nüfusu birbirinden uzak yerlere dağılmış 20,000 kişiden oluşuyor | TED | المقاطعة كلها منزل ل20000 شخصا فقط و هم موزعون بعيدا عن بعضهم البعض |
Siz ninjalar birbirinizi öldürünce hem sorunumdan hem de ödeyeceğim paradan kurtulmuş olacaktım.. | Open Subtitles | لقد تقاتل النينجا فيما بينهم ولحسن حظي قتلوا بعضهم البعض فحفظت مالي وجهدي |
veya birbirinin omzu üzerinden bakarak kullandıkları ekran kodlarını öğrenebiliyorlardı. | TED | أو يمكنهم مراقبة بعضهم البعض ليستطيعوا معرفة الرمز السري الخاص بهواتفهم. |
Bn. Dewey bunu duydu, ve kafasını umutsuzca salladı diğer yandan iş arkadaşları birbirini destekledi ve onaylarcasına kafa salladı. | TED | لقد سمعت السيدة ديوي هذا وهزت رأسها محبطة بينما كان باقي المدرسين يشجعون بعضهم البعض ويهزون رؤوسهم موافقة لما يقال |
- Bağına ya da birbirinize ne kadar muhtaç olduğunuzun farkında değilsin. | Open Subtitles | كيف تعتمد انت على هذا الارتباط أو كيف تعتمدون على بعضهم البعض |
Carol ve kocası uyumadan önce birbirleri ile ilgili sevdikleri beş madde sıralıyorlarmış. | Open Subtitles | قَبْلَ أَنْ يَذْهبونَ لنَوْم، كارول وزوجها قُلْ خمسة أشياءَ يَحْبّونَ حول بعضهم البعض. |
Sizden nefret eden yeterince insan varken, ...bazen tam ortalarında durmalısınız, ...ve sizi öldürmeden önce, birbirlerinin başını yemelerini umut edin. | Open Subtitles | عندما عدد من الناس يكرهونك التحرّك الوحيد أحيانا هو أن تقف في الوسط وتتمنّى أن يقتلوا بعضهم البعض قبل أن يقتلوك |
birbirimizin yüzüne bile bakmasak da, günlerce konuşmasak da saat yedide yemeğimizi yeriz. | Open Subtitles | أَعْني، نحن قَدْ لا نَنْظرُ في بعضهم البعض أَو كلام لأيامِ، لَكنَّنا نَأْكلُ سوية، السّاعة السّابعة. |