| Asılacak bir adama zorla kendi ipinin ilmeğini attırmak çok adice. | Open Subtitles | ياله من موقف عصيب، أن تجبر رجلاً على ربط حبل مشنقته |
| Asılacak bir adama zorla kendi ipinin ilmeğini attırmak çok adice. | Open Subtitles | ياله من موقف عصيب، أن تجبر رجلاً على ربط حبل مشنقته |
| Ama göz kırparken ya yalan söylüyorsun ya da yalan söylüyormuşsun gibi görünsün diye kendini göz kırpmaya zorluyorsun. | Open Subtitles | ولكن عندما تومض فهى تعنى أيضا أنك تكذب أو تعنى انك تجبر نفسك على الوميض لكى تبدو وكأنك تكذب |
| Numara yapmıyorsun. Gerçek olana dek kendini zorluyorsun. | Open Subtitles | المرء لا يتظاهر بل تجبر نفسك حتى يغدو حقيقة |
| Gotham City zorunlu festivale hazırlanırken güvenli ürünlerin sayısı artıyor. | Open Subtitles | المنتجات الآمنة تجلب الى مدينة جوثام بينما تجبر على الصيام |
| - zorlama olmaz mı ama? | Open Subtitles | لا أعتقد بأنه يمكن أن تجبر الناس على اللعب |
| Gerçekte, artık timler beyinlerimizi daha çok tim makinaları gibi davranmak için zorluyor. | TED | لذلك بالفعل , التيمات الآن تجبر عقولنا لكي تصبح كالآلات التيمية |
| Aç ve susuz bir şekilde sıcak havada pislik içinde yürümeye zorlanan hayvanların bazıları, bu korkunç tecrübenin stresiyle başa çıkamıyorlar. | Open Subtitles | تجبر على المشي في الحرارة والغبار من دون طعام أو ماء، إلى جانب الضغط الهائل |
| Fakat bir daha hiç kimseyi zorla oynatmayacağına dair bize söz vermelisin. | Open Subtitles | ولكن عليك أن تعدنى أنّك لن تجبر أحداً على اللعب معك ثانية |
| Kimseyi zorla inandıramazsın. | Open Subtitles | لا تستطيع ان تجبر شخص على الايمان بالجنيات |
| Aileleri zorla sokağa attığınızı okuyan herkes. | Open Subtitles | و كل شخص يقرأ أنك تجبر العائلات على الخروج إلى الشوارع |
| İnsanları zorla cennetlik yapamazsın, sevgili kardeşim. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تجبر الناس على دخول الجنة أخي العزيز |
| Sadece insanları söylediğini yapmaya zorluyorsun. | Open Subtitles | أنت تجبر الناس فقط لينفذوا ماتقول |
| Açıkça bu ilişki için Eric'i zorluyorsun. | Open Subtitles | إنّك بوضوح تجبر (إيرك) على إقامة هذه العلاقة. |
| Kendi kölemi zorluyorsun, sen... | Open Subtitles | جبان ، تجبر ...عبدي أن |
| Gotham City zorunlu festivale hazırlanırken güvenli ürünlerin sayısı artıyor. | Open Subtitles | المنتجات الآمنة تجلب الى مدينة جوثام بينما تجبر على الصيام |
| Seksi annelere veli toplantısına uygun kıyafetlerle gelmesini zorunlu kıldıran bir dilekçe. | Open Subtitles | إنها عريضة تجبر الأمهات المثيرات ليلبسوا ملابس لائقة في الاجتماعات الشكر لله |
| Tek yolu seni kaleyi satmaya ikna etmekti ama zorunlu kalmadıkça bunu yapmayacağını biliyordum. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة التى يمكننى من ذلك هو أجبارك على بيع القلعة التى كنت اعلم أنك لن تفعلها أن لم تجبر على ذلك |
| Canı istemiyorsa bir kadını asla zorlama. | Open Subtitles | لا تجبر امرأة على فعل أشياء لا تود فعلها. |
| Eğer yapamazsan, kendini zorlama. | Open Subtitles | لو كان المر صعباً عليك ، فلا تجبر نفسك |
| Çok basit görünmekle birlikte, aslında oldukça zor, çünkü insanları çok hızlı bir şekilde işbirliğine zorluyor. | TED | ورغماً عن أنها تبدو بسيطة للغاية، إلا انها صعبة للغاية، لأنها تجبر الناس على التعاون بسرعة جداً. |
| Cate içmediği için herkesi yemeğe zorluyor. | Open Subtitles | منذُ كايت لا تشرب فهي تجبر الجميع على فعل ذلك |
| Evliliğe zorlanan bir kızın... ne yapması beklenir, can mı atmalı? | Open Subtitles | فتاة تجبر على الزواج و ماذا يجب عليها أن تفعل, تموت جاهلة ؟ |