Biliyorum buna inanmak zor biliyorum biz iyi arkadaşız ve bunu ispatlayabilirim. | Open Subtitles | انا اعرف ان هذا صعب تصديقه لكننا افضل صديقين واستطيع اثبات ذلك |
Hayır, ben ne görmek istersem onu görür neye inanmak istersem ona inanırım. | Open Subtitles | لا، أرى ما أريد رؤيته، وأصدق ما أريد تصديقه |
İnanması zor. Öyle biri gibi görünmüyorsun. | Open Subtitles | حسناً ، أظن ان هذا يصعب تصديقه أنتِ لستِ من هذا النوع |
Biliyorum, biliyorum inanması zor ama öyle. | Open Subtitles | و أنا أعلم بأنه من الصعب تصديقه .. لكنّي بالفعل |
Bu çok demode. Buna inanamıyorum. Yapmak istediğin bu mu? | Open Subtitles | هذا سخيف جداً، لا يمكنني تصديقه هل هذا ما أردتِ فعله؟ |
Buna yedi yaşında bile inanmak zor. | Open Subtitles | أنه أمر يصعب تصديقه حتى حين تكون طفلاً في السابعة |
Ama ondan önce bir şeye inanmanı istiyorum. İnanmak istemeyebilirsin. | Open Subtitles | ولكن قبل ذلك ، أريدكِ أن تُصدقي شيئاً لن تُريدي تصديقه |
Neye inanmak istiyorsan ona inanabilirsin, Scully ama gerçeği benden saklayamazsın. | Open Subtitles | يمكنك أن تصدقي ما تريدين تصديقه, لكن لا يمكنك أن تخفي الحقيقة عني. |
Bunu anlatması benim için zor ve inanmak senin için çok daha zor olacak. | Open Subtitles | سَيصعب عليَّ تفسير هذا الأمر، كما سَيصعب عليك تصديقه |
Kahretsin ki hepimiz buna inanmak istiyoruz. | Open Subtitles | هذا ما تريد أنت تصديقه ما نريد جميعاً تصديقاً |
Hep buna inanmak istemişimdir ama seninle tanışana kadar inanmıyordum. | Open Subtitles | دائما ماتمنيت ذلك حتى قدمت أنت ومع ذلك لا يمكنني تصديقه |
Evet. İnanması güç, değil mi? | Open Subtitles | نعم ، أنا أذاكر ، أعلم إن ذلك يصعب تصديقه |
Bunu nedense inanması zor buluyorum. | Open Subtitles | أنا فحسب أشعر بأنّ هذا الأمر يصعب تصديقه |
İnanması zor, biliyorum. - Evet, çünkü doğru değil. | Open Subtitles | جيك, أعرف أن هذا أمر يصعب تصديقه نعم, 'السبب انه ليس حقيقيا |
Kendime inanamıyorum ama buraya sizden tavsiye almaya geldim. | Open Subtitles | لايمكنني تصديقه شخصياً لكن في الواقع أتيت هنا لأطلبك منك نصيحة |
Buna inanmakta zorlanabilirsin ama ben kötü ve yalnız bir gençlik geçirdim. | Open Subtitles | قد تجدين هذا صعباً تصديقه لكن ديَني كان شاب خجول و وحيد |
Neye inanmak istiyorsan ona inan. | Open Subtitles | هيي، صدقي ما تريدي تصديقه ماذا ؟ |
Seni neredeyse kovduğunu söyledi. Buna inanmam kolay. | Open Subtitles | وقال أيضاً أنه سيفصلك قريباً أجد أن هذا من السهل تصديقه |
Altı ay önce, ilk başta inanmayı reddettiğim, yaklaşan bir tehlike konusunda uyarıldım. | Open Subtitles | منذ ستة أشهر علمت بشأن موقف يعد كارثة في البداية رفضت تصديقه |
Bu inanılması güç olabilir. | Open Subtitles | هذا قد يكون من الصعب تصديقه,ولكن انظروا لي |
Neye inanacağımı bilmiyorum, ama olanlardan sonra, bu mümkün. | Open Subtitles | لا أعلم ما الذي يجب علىّ تصديقه لكن بعد ما حدث ، هذا مُمكن |
250 metre genişliğindeki bu göktaşı, inanılmaz bir zarar verecek. | TED | وهو بعرض ٢٥٠ متراً، لذا من الممكن أن يسبب ضرراً لا يمكن تخيله أو تصديقه. |
Son 48 saatte olanlardan sonra buna mı inanamıyorsun? | Open Subtitles | بعد كل ما حدث في الــ 48 ساعة الماضية، هذا ما لا تستطيعين تصديقه ؟ |
Herkes inanmak istediği şeye inanır. | Open Subtitles | نُصدق بما نريد تصديقه. |
Dün Kenya'dan bir mektup aldım ve neye inanacağıma emin olamıyorum. | Open Subtitles | استلمت خطاباً من كينيا أمس ولستُ متأكدة بما علي تصديقه |
İnanamadığım şey, beni kocaman yuvarlak bir kötü adam gibi hayal etmen. Ben kötü değilim. | Open Subtitles | مالا أستطيع تصديقه أنك حلمت بى كشخص شرير وأنا لست شريرا |
Kusura bakma ama son iki günde kazandırdığın para inanılamayacak kadar düşük. | Open Subtitles | آسف، ولكن الدخل الذي احضرتيه في اليومين الماضيين قليل جدًا ليتم تصديقه. |