Kendi kendini iyileştirme yeteneğine rağmen beyni tamir edilemez şekilde zarar görmüş olabilir. | Open Subtitles | حتى مع قدراتها للبقاء أو شفاء نفسها طبيعيا ربما دماغها تضرر بدون إصلاح |
Bu ya çok etkileyiciydi ya da beynin fena halde zarar görmüş. | Open Subtitles | أما ذلك عميق جدا ، او أن دماغك قد تضرر بصورة كلية |
Kalbin elektriksel aktivitelerini ölçmek için yaygın olarak kullanılan elektrokardiyogramı ve kalp kasındaki hasarı belirlemek için kan testini uygularlar. | TED | عادةً ما يستخدمون جهاز تخطيط القلب لقياس النشاط الكهربائي للقلب ويجرون فحصاً للدم لتقدير مدى تضرر العضلة القلبية. |
Söyleyebileceğim kadarıyla, bu sıradışı beyin hasarı uzun dönemli naquadria radyasyonuna maruz kalma sonucunda oluşmuş. | Open Subtitles | أقرب ما يمكنني قوله إنه حالة نادرة من تضرر المخ ينتج عن التعرض الطويل لأشعة النكوادريا |
Düştüğünde yüzü öylesine hasar görmüş ki maskeyle gizlemek zorunda kaldı. | Open Subtitles | ووجهه الذي تضرر بشدة من أثر السقوط قام بإخفائه تحت القناع |
Bak, eğer o kadar hasarlı görülüyorsa, neden 5 yıl önce araştırmadılar? | Open Subtitles | عظامه لم تتحطم لكن قلبه تضرر أنظرِ، إذا لم يتضرر قلبه لماذا تعتقدين أنه |
Tatlım, korkarım Rupert yaralanmış. | Open Subtitles | عزيزي اعتقد ان روبيرت قد تضرر قليلاً |
Nefes borusu çevresindeki kıkırdak zarar görmüş, ölüm sebebi ise nefes borusu ezilmesi. | Open Subtitles | الغضروف حول القصبة الهوائية تضرر ولكن سبب الوفاة كان بالواقع سحق القصبة الهوائية |
Fark etmez çünkü bir kere Cat ve Vincent bu süper insan saçmalığını ağızlarından kaçıracak benim komiserlik işim zarar görecek. | Open Subtitles | لم يعد يهم حتى لأنه حالما كات وفينسينت يتفوهون بجميع ما يعلموه عن قضية الناس الخارقيين, تعلم سوف تضرر سمعتي القيادية |
Lovell'ın söylediğine göre patlamada zarar görmüş, bu nedenle motoru yok farzedelim. | Open Subtitles | هو محرك وحدة القيادة و مما قاله لوفيل ربما يكون تضرر في الإنفجار |
Eminim yapan adamlar aracının zarar görmesine çocukların... ezilmesinden daha fazla üzülmüştür. | Open Subtitles | أعتقد أنه محطم من تضرر سيارته أجل من الفتيات الذين قتلهم |
Saçım o kadar zarar görmüştü ki, o günden beri kısa kestirmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | شعري قد تضرر جدا , اجبرت أن اجعله قصيرا منذ ذلك الحين |
Bak, doktor zarar görsün istemem ama önceliğim onun güvenliği değil. | Open Subtitles | لا أريد تضرر الطبيبة لكن على حساب سلامتي ولكن سلامتها ليست أولوياتي |
Tek taraflı beyin hasarı sonucu yatay boyutun yanlış tanıtımı. | Open Subtitles | تشويه للفضاء الأفقي عند تضرر الدماغ الأحادي الجانب. |
Bir şey yazıyor. Tek taraflı beyin hasarı sonucu yatay boyutun yanlış tanıtımı. | Open Subtitles | تشويه للفضاء الأفقي عند تضرر الدماغ الأحادي الجانب. |
Koroner atardamarlarınızdan birinde bulunan tıkanıklığı açmayı başardık ve röntgenlere göre de kalp kası hasarı beklediğimizden düşük. | Open Subtitles | تمكنّا من فتح انسداد بأحد شرايينك التاجية والأشعة المقطعية تظهر أن تضرر عضلة القلب أقل مما توقعناه |
-Nedenler... yan hasar olarak, yandaş Pakistan'a ulaşacak. | Open Subtitles | الأسباب هي أن مخاطر تضرر المنطقة المحيطة وجمهورية ـ باكستان ـ الحليفة عالية جدا |
Ayrıca, beyni ileri derecede hasar görmüş. Gözlerini kontrol edememesinden anlaşılıyor. | Open Subtitles | كما أن دماغه تضرر إلى درجة كبيرة بحيث فقد السيطرة على العينين |
Elimden geleni yaptım ama ortakyaşamı ağır hasar almıştı. | Open Subtitles | بذلت جهدي، ولكن متكافله كان قد تضرر بشدة |
Bayan Scott bile evlenmemiş ve çocuğu olmamanın seni hasarlı mal yapmadığını anlıyor. | Open Subtitles | حتى السيدة سكوتي تفهمت الأمر كونك أبتر و غير متزوج لا تجعلك تضرر بالناس |
Bart, Martin ciddi biçimde yaralanmış ya da ölmüş olabilir. | Open Subtitles | (بارت) ، قد يكون (مارتن) في تضرر كبير أو أسوأ |
Bu tür bir stres kan basıncını artıracak ve damar hasarını daha da kötüleştirecektir. | Open Subtitles | .يرفع من ضغط الدم لديه ويزيد من تضرر المخ |
Korkunçtu. Yaralanan oldu. | Open Subtitles | كان مخيفًا بأن شخصا ما تضرر.. |