"تطرح" - Translation from Arabic to Turkish

• soru
• sorma
• sorular
• sorman
• sormadın
• soruları
• sorduğunu
• soruyor
• sormadan
• sormalısın
• sorup
• sormayın
• sormazsın
• sorulmadı
• sorduğunuzda

Ne zamandan beri "Önce vur, sonra soru sor" demeye başladın?
منذ متى و أنت تطلق النار أولا ثم تطرح الأسئلة لاحقا؟

Hayran olduğum ikinci şey ise hiç soru sormuyor olman.
الشيء الثاني الذي يعجبني بك هو أنّك لا تطرح أسئلة

Sakın soru sorma, sorulan sorulara cevap verme.
لا تطرح ايه اسئله ولا تجيب على ايه اسئله

Neden böyle saçma sorular sormadan önce adamın elini sıkmıyorsun?
لمَ لا تصافح الرجل أولاً ثم تطرح الأسئلة الصعبة كهذا؟

Daha hangi soruları sorman gerektiğini bile kavrayamadın.
انت غير قادر على استيعاب اي سؤال يجب ان تطرح

o zaman bana pek soru sormadın bana onu öldürüp öldürmediğimi hiç sormadın.
الآن, أتعلم.. لم تطرح علىّ أسئلة حينها لم تسألني من قبل , "هل قمت بقتلها؟" كلاّ

Bunları hep biliyordu. - Bu soruları neden soruyorsun?
و قد مررن بهذا لماذا تطرح عليّ هذا السؤال ؟

Son zamanlarda nasıl geçmişiyle ilgili sorular sorduğunu gördün.
لقد رأيت كيف أصبحت مؤخراً تطرح تلك الأسئلة عن ماضيها

Artık bana başka soru sormayın ve sadece kimyadan bahsedin.
‫لا تطرح المزيد من الأسئلة الآن ‫وحدثني عن الكيمياء فحسب

Şu anda ciddi ciddi hukuki bir soru mu soracaksın?
تريد أن تطرح علي سؤالاً قانونياً الآن ؟ حقاً ؟

Bu ızdırabı görmek istiyorsanız sormanız gereken tek bir soru var.
لكن إن اخترت رؤية هذا البؤس، فيتعين أن تطرح سؤالاً واحداً.

Ve böylece dinlemenin yalnızca beklemeyle ilgili olmadığını, daha çok daha iyi soru sormayı öğrenmekle ilgili olduğunu öğrendim.
ولذا فقد تعلمت أن الإستماع ليس فقط متعلق بالإنتظار، لكنه أيضاً تعلم كيف تطرح الأسئلة بصورة أفضل.

Bak Terry. Şu işi kabul et, soru falan da sorma. Kabul et!
اسمع يا تيرى اقبل الوظيفه دون ان تطرح اسئله اقبلها

Cevabını bilmek istemeyeceğin soruları sorma dostum.
لا تطرح أسئلة أنت لا تريد إجابتها , يا صاح

Ayrıca buraya polis geldi kayınvalidenin ölümü hakkında sorular sordular.
ولدينا الشرطة هنا ايضاً تطرح اسئلة حول موت والدة زوجكِ

Cevap aranırken, tipik olarak başka olgular da keşfedilir ve başka sorular sorulmaya başlanır.
في سياق البحث عن إجابة، بعض الظواهر تكتشف بالعادة و أسئلة أخرى تطرح.

Bunun hoş görünmediğini biliyorsun yine de sorman gereken soruyu sormuyorsun.
أنت تعرف أنّ هذا لا يبدو جيّداً، ومع ذلك أنت لا تطرح الأسئلة التي يجب عليك طرحها.

Hiç fazla soru sormadın.
لمْ تطرح الكثير من الأسئلة أبداً

Bugünlerde bir çok insan bu soruları soruyor.
الكثير من الناس تطرح تلك الاسئلة تلك الايام

O akşamki aynı soruyu kendine sormalısın.
لذا عليك أنْ تطرح على نفسك السؤال نفسه الذي طرحته تلك الليلة

İngilizce bir soru sorup sayılarla cevap verebiliyorsun.
تطرح سؤالاً بالإنكليزية فتجيب عليه بالأرقام

Onlar hakkında hiçbir şey bilmediğin için soru sormazsın sanıyor.
إنك لا تعرف شيء عنهم لذلك يفترض أنك لن تطرح الأسئلة

Onu size verecekler. soru sorulmadı. Kimsenin bilmesi gerekmez.
سيطلقون سراحه لكم، بدون أن تطرح أسئلة بدون أن يعلم أحد

Doğru soruyu sorduğunuzda, her şey daha net ortaya çıkıyor: Bu ülkede sağlık hizmetleri konusunda çatlaklarımız olabilir, fakat sağlık konusunda hepimiz hemfikiriz.
عندما تطرح السؤال الصحيح، يكون اكثر وضوحاً؛ قد لا نتفق على الرعاية الصحية في هذا البلد ولكن نتفق على أن نكون أصحاء.