| Bana bugün Bayan Calder ile bir tartışma yaptığın söylendi. | Open Subtitles | قيل لي بأنك دخلت في جدال مع السيدة كالدر اليوم |
| Babama hastanedeki devriyesinde yardımcı oluyordum ve bir tartışma yaşadık. | Open Subtitles | أنا كنت أساعد أبي في ذهابه للمستشفى وحدث بيننا جدال |
| O adamla tartışmaya ve kavga etmeye başlamışlar. | Open Subtitles | ودخل في جدال مع الرجل الآخر ثم اشتبكا معاً |
| Boş yere tartışmak yerine, bağışta söyleyeceğimiz düeti prova etmeye ne dersin? | Open Subtitles | ماذا لو نستبدل جدال لا فائدة منه بالتدرب على غنائنا الثنائي للحفل |
| Kafaları patlıyor." Bir tartışmaya girmenin sebebi rakibinizi nakavt edecek kadar güçlü olmasıdır. | TED | رؤوسهم ستنفجر. الفكرة هو أنك تحصل على جدال هذا قوي بأنه سيقرع خصمنا |
| Sen--sen her davayı kazanmayı umursarsın, her oyun, her tartışmayı. | Open Subtitles | فأنت تحبّ كسب أيّ قضية وأيّ لعبة ، وأيّ جدال |
| Bu sürekli bir içsel tartışma, arabuluculuk yapacak kimse yok. | TED | إنه جدال داخلي مستمر، ولايوجد أحد ليحّكم في الأمر. |
| Hastane, sigorta yetkilisi ve işverenim ile uzun ve tatmin etmeyen bir tartışma yaşadım. | TED | دخلت في جدال طويل وغير مُرضٍ مع المشفى، وشركة التأمين ومديري. |
| Ve bir tartışma vardı. Köleleri kullanmayı bırakmalı mıyız? | TED | وكان هنالك جدال . هل يفترض أن نتوقف عن إستخدام العبيد ؟ |
| Aslında gelişme konusunda bir tartışma yok, eğer onun maliyetini göz ardı edersek. | TED | ليس هناك بالفعل أي جدال حول التقدم، إن خصمنا كلفة ذلك. |
| Şimdi bu birçok duygusal ve kızgın söyleme sebep olan bir tartışma. | TED | الآن، هذا محور جدال انشأ الكثير من المشاعر والاستنكار الغاضب. |
| Önemşi değil, , babamla küçük bir tartışma yaptık. | Open Subtitles | انة لا شيءُ، فقط كَانَ عِنْدي جدال بسيط مَع أبي. |
| Yağmur yağdı ve liseden şu rahatsız edici tip ortaya çıktı, ve kavga ettik. | Open Subtitles | أنها أمطرت، وشخص مزعج ،من أيام الثانوية ظهر لنا . و خضنا في جدال |
| Bir dahaki sefer, söz veriyorum, "kavga" yerine "münakaşa" kelimesini kullanacağım. | Open Subtitles | إسمعي، في المرّة القادمة، أعدكِ، سأستخدم كلمة "جدال" بدلاً من "شجار". |
| Herkes şunu iyi bilmeli, tartışmak yok. Herkese eşit pay! | Open Subtitles | كل شخص سيحصل على شيء بدون جدال سنحصل جميعا على أنصبة متساوية |
| Ve bu daha sonra görülmemiş ve beklenmedik ahlaki bir tartışmaya yol açtı. | TED | و هذا قد أدى إلى جدال غير مسبوق و غير متوقع جدال أخلاقي. |
| Sizi, faydacılığın, etik teoriler hakkında düşünmek için doğru bir çerçeve olmadığına ikna etsem, ne kazanırım? Bir tartışmayı kazandığımızda ne kazanırız? | TED | ماذا أكسب إن أقنعتكم أن مذهب المنفعة ليس حقاً الإطار الصحيح للتفكير في النظريات الأخلاقية؟ فما الذي نجنيه عندما نكسب جدال ما؟ |
| Cordy, lütfen bir kez olsun söylediğimi benimle tartışmadan yapar mısın? | Open Subtitles | لمرة واحدة هل تفعلين ما أقوله لكِ بدون جدال ؟ |
| Başından büyük işlere kalkıştığına şüphe yok. | TED | ولا جدال في أنّ تأثيره يفوق حجمه الفعلي |
| Artık onu kabul ettin, benden daha fazla argüman duymayacaksın. | Open Subtitles | حسناً, والآن بما أنك قبلت عرضه, فلن تسمعي أي جدال آخر مني |
| Bahane yok, münakaşa yok, Bay Burroughs, sadece 450 dolar. | Open Subtitles | لا مماطلات, ولا جدال, انها مجرد 450 دولار |
| Doğru söylüyor. Biraz kasıntı olsa da matematiğine karşı çıkamazsın. | Open Subtitles | أنه محق برغم أسلوبه المحبط لكن لا يمكنكما جدال حساباته |
| Şimdi onları hepimizin anlaşıldığı acının olmadığı tartışmanın olmadığı bir yere götürüverelim. | Open Subtitles | الان لنأخذهم الى مكان حيث كلنا يمكن ان يتم فهمه حيث لايوجد الم لا جدال |
| "Slytherin büyüklüğe giden yolu gösterecektir, bu konuda şüpheniz olmasın..." | Open Subtitles | وسلذرين سيعاونك على بلوغ تلك العظمة لا جدال في ذلك |
| Jack, sen ve ben katılacağız. Bunun tartışması olmayacak. | Open Subtitles | وسنذهب أنا وأنت هناك لا جدال في هذا |
| Durum tartışmasız, şüphe götürmez, birinci sınıf bir intihar gibi göründüğünde muhtemelen değildir. | Open Subtitles | عندما يبدو مثل إنتحار من الدرجة الأولى, جليّ, لا جدال فيه, من المحتمل أنه ليس كذلك. |
| Yine de, İngiltere'nin üstünlüğü tartışılmaz. | Open Subtitles | على أية حال، ليس هناك جدال في تفوق الإنجليز |