Eve gitmeniz için sıcak ve cana yakın bir şey. | Open Subtitles | ما دافئ و لطيف ينتظرك عندما تعود إلى المنزل ؟ |
Ben de bilemem, ama sıcak bir yatak ve bir dam | Open Subtitles | بالطبع , لا أتكلّم عن نفسى لكن سرير دافئ و سقف |
Hadi eve gidelim de sıcak yatakta sana bir iki numara göstereyim. | Open Subtitles | هيا نذهب إلي المنزل في سرير دافئ حيث يمكنني أن أعطيك الهز |
Bir bardak ılık süt, kısa bir şekerleme ve tam ön beyin ameliyatı. | Open Subtitles | كأس دافئ من الحليب ، قيلولة قصيرة، وإزالة جزء صغير م الصدغ الأمامي |
Yoksa enerji olmaz, ışık olmaz pilot çocuklarınız için sıcak su olmaz. | Open Subtitles | , أو لن توجد أي طاقة.. أو أضواء ولا حمام دافئ لرجالك |
Burası hoş ve sıcak bir yerdir. Özellikle de geceleri. | Open Subtitles | . هذا مكان رائع و دافئ ، خصوصاً في الليل |
Hava serinliyor, o nedenle de sıcak bir bedeni bulmak kolay olacaktır. | Open Subtitles | و حيث أن الطقس يزداد برودة مما سيسهل العثور علي جسد دافئ |
sıcak ve hoş bir yerde oturup, pasta yiyor olurdunuz. | Open Subtitles | سوف تكون مختبأ بداخل شئ ما دافئ وامن مثل الكعك. |
Yiyeceğimiz,içeceğimiz,sıcak yatağımız ve banyo için bol bol sıcak suyumuz var. | Open Subtitles | لدينا طعام و شراب و فراش دافئ وماء ساخن كافٍ لاغتسالك |
sıcak bir günde insan böyle güzel bir sanat eserini neden kapatır demiştim. | Open Subtitles | كنت أتسائل لما قد يخفي أي أحد قطعة فنية كهذه في يوم دافئ. |
Sana damardan akan sıcak kan gerek. Belki bu iş görür. | Open Subtitles | وتحتاجي لتناول دماء دافئ من الوريد ربّما يؤدّي هذا للنتيجة المطلوبة |
Tüm ihtiyacım sıcak bir garaj ve soğuk bir pizza. | Open Subtitles | قتلت صبارا كل ما احتاج له مرآب دافئ وبيتزا باردة |
Bu elbiselerin sıcak tutan bizon kürkünden yapılmışı yok mu? | Open Subtitles | الا تاتى هذه الالبسه مع اصدار بفرو ثور طائر دافئ |
Belki akşam saatlerine yaklaştık... - ...ama dışarısı bayağı sıcak. | Open Subtitles | قد يكون الوقت قريباً من المغيب، لكن الجوّ دافئ جداً. |
Batan bir gemide değil; büyük, sıcak, güzel bir evdeyiz ve hayatımız güzel. | Open Subtitles | لسنا على متن سفينة تغرق نحن في منزل كبير جميل دافئ وجميعنا بخير |
Bir kez daha kapağı kaldırıp içine baktığında sıcak bir ışık demeti dışarı çıktı ve uzaklaştı. | TED | وعندما رفعت الغطاء مرة أخرى لتختلس النظر، ارتفع شعاع دافئ من الضوء ورفرف بعيدًا. |
Buhar banyosu ve ılık hava verdi, nefesine de dikkat etmemizi söyledi. | Open Subtitles | فقط حمام دافئ ، و نسيم الهواء و أن اراقب طريقة تنفسه |
Aşağıya inip, bana bir bardak ılık süt getirir misin? | Open Subtitles | هل يمكن أن تذهب إلى أسفل ويحصل لي كوب دافئ لطيفة من الحليب؟ |
Dışarıdan yıkık dökük ama içeriden sıcacık ve potansiyel dolu. | Open Subtitles | انه محطم من الخارج لكن دافئ ومليئ بالإمكانية من الداخل. |
Buranın konukseverliği iklimi kadar sıcakmış. | Open Subtitles | ان الكرم هنا دافئ كالطقس |
Öğrenciler ve akademisyenler kolları sıvadı, ellerini toprağa buladı ve ön alanı insanları buluşturacak samimi bir yere çevirdiler. | TED | استعد الطلاب ومن في الكلية للعمل. وشرعوا في العمل وحولوا الواجهة إلى مكان دافئ يجتمع فيه الناس. |
14 Şubat nadiren sıcaktır yani çocuklar eve ceketleri olmadan yürümezler. | Open Subtitles | كان يوم دافئ غير اعتيادي لذا عادوا الأطفال لمنازلهم دون معاطف |
Daha derin ve sıcaktı. | Open Subtitles | نوع .. أكثر عمقاً دافئ و ملموس كمادة حقيقية |
- Biraz sıcaksın. | Open Subtitles | هذا لان المكان دافئ فحسب |
Gece kadar karanlık, gündüz kadar parlağım Mart kadar soğuk, Mayıs kadar sıcağım. | Open Subtitles | أنا مظلم كالليل و مضيئ كالنهار بارد كشهر مارس و دافئ كشهر ماي |
Ve o soğuk kış günlerinde tüm vücudunuzu ısıtır. | Open Subtitles | و فى ليالى الشتاء الباردة جسده كله يكون دافئ |
Japonlar sicak su püskürten tuvalet oturagi yapmislar ki rahatça... | Open Subtitles | اليابانيون صنعوا مقعد حَمامْ به صمام يخرج ماء ..... دافئ بظبط داخل |
Belki yaralanmıştır ve ısınacak bir yer aramıştır. | Open Subtitles | ربما شعر بالبرد , لذلك خرج لإيجاد مكان دافئ ؟ |