| bir adam ve bir traktör, bunun gibi 12 veya 14 yeri halledebilir. | Open Subtitles | رجل واحد وجرار زراعي بإمكانهما التعامل مع 12 أو 14 من هذه الأماكن |
| bir adam ve bir traktör, bunun gibi 12 veya 14 yeri halledebilir. | Open Subtitles | رجل واحد وجرار زراعي بإمكانهما التعامل مع 12 أو 14 من هذه الأماكن |
| Ama bir adam hala hayatın ısrarlı sorularına cevap arayışını sürdürüyor. | Open Subtitles | لكن رجل واحد لا يزال باحثاً عن أجوبة الأسئلة الملحة للحياة |
| O şımarık çocuğu yola getirebilecek sadece bir kişi var. | Open Subtitles | هناك رجل واحد فقط يمكنه التحكم في تلك المزعجة الفاسدة. |
| New York City'deki suçu bir adamın işletmesi fazla hayalperest. | Open Subtitles | رجل واحد يدير الجريمة فى نيويورك يبدو هذا صعبا للغاية |
| Eğer tek bir adam olsaydı eminim onun hakkında bir şeyler yapılabilirdi. | Open Subtitles | لو كان فقط رجل واحد أنا متأكد أنه كان هناك ما يوقفه |
| Sadece tek bir adam olsaydı, eminim onu engelleyecek bir şeyler yapılırdı. | Open Subtitles | لو كان فقط رجل واحد أنا متأكد أنه كان هناك ما يوقفه |
| Görgü tanıklarına göre silahlı bir adam ve rehineler varmış. | Open Subtitles | الشهود يقولون بأنه رجل واحد تحصن بالأسلحة النارية مع الرهائن |
| Sadece tek bir adamsın. Tek bir adam dünyayı değiştiremez. | Open Subtitles | أنت رجل واحد فقط رجل واحد لا يمكنه تغيير العالم |
| Dünya savaşı sırasında, hiç kimsenin önemsemediği bir adam vardı. | Open Subtitles | في عالم أنهكتهُ الحرب كان هُناك رجل واحد لا يهتم |
| Ne kadar kan dökülürse dökülsün, ister bir adam ister bin adam olsun! | Open Subtitles | لا يُهم كم دمًا سيُراق وما إذا كان رجل واحد أم ألاف الرجال |
| bir adam, karizmatik sesli bir adam, bütün bunu başlattı. | TED | رجل واحد، رجل واحد بصوت مميز، بدأ كل هذا، |
| Karanlıktaki bir kişi yaygın olmasa da doğruları söylemeye istekli güvenli olmasa bile doğruları söylemeye hevesli ve bu yüzden çarmıha gerilen. | Open Subtitles | رجل واحد وحده في الظلام، و مستعد للحديث بصراحة عندما ليست شعبية، شخص واحد على استعداد لقول الحقيقة عندما لا يكون آمنا، |
| Ve her zamanki gibi grup heyecanlıydı ama grupta bir kişi vardı ve bana oraya çıkamayacağını söylüyordu | TED | وكما جرت العادة، كان الفرقة متحمسة ولكن كان هناك رجل واحد في الفرقة الذي قال لي أنه لا يمكن أن يذهب إلى هناك. |
| bir kişi aynı düşüncede değil bu fikirle. | TED | حسناً، رجل واحد رأى أن يختلف مع هذه الفكرة. |
| Ama aynı zamanda tek bir adamın hafızasına güvendiğimizi fark edelim. | Open Subtitles | ولكننا فى الحقيقة نبحث عن رجل واحد فقط أعرف يا سيدى |
| Neden bu kıymetli su kaynaklarını bir adamın balıkçılık sevgisi için kullanmıyoruz ki? | Open Subtitles | لما لا نستخدم مصادر المياة الثمينة لمساندة رجل واحد يمارس رياضة اصطياد السمك |
| Hayatımda bir erkek bile fazla ve onunla evliyim. Kulağa tanıdık geliyor mu? | Open Subtitles | رجل واحد يتكرر في حياتي، وهو زوجي، هل يبدو ذلك مألوفاً؟ |
| Üç götveren bir adamı gebertirken diğer herkes izliyorken mi? | Open Subtitles | أوغاد ثلاثة يجتمعون على رجل واحد بينما يكتفي الجميع بالمشاهدة؟ |
| Şimdi, bu geceden sonra, Tombstone'in... tek bir yöneticisi olacak. | Open Subtitles | لاأحدمنهم الآن بعد اللّيلة.سيكون هناك رجل واحد مسؤول عن تومبستون |
| Artık eğitimli bir katil ve tek kişilik bir ordu. | Open Subtitles | الان وقد اصبح قاتلا مدربا انه رجل واحد بقوة جيش |
| - Rapora göre bunu yapan tek kişi, ve sadece kadın görevlilere gidiyor. | Open Subtitles | التقارير تقول إنه فقط رجل واحد ويذهب للموظفات فقط |
| KGB'nin tek adam göndermesinin de asıl sebebi bu. | Open Subtitles | ذلك السبب الأساسي الذي من أجله أرسلت الكي جي بي رجل واحد فقط |
| Vicksburg'un, tek bir adama yapıIan satışın artmasını araştırmak yerine sizi ve karınızı tatil için Jamaica'ya gönderdiği doğru değil mi? | Open Subtitles | أليس صحيحاً أن شركة فيكسبرغ بدلاً من التحقيق في الأرقام المتزايدة في مبيعات قطع السلاح إلى رجل واحد.. |
| Her ne kadar mucizevi bir çalışan olsam da nihayetinde bir kişiyim burada. | Open Subtitles | بالرغم من أنني أثبت أن أكون عامل معجزة، إنما أنا رجل واحد. |