Ben çocukları yatırırken olayı çözmek için Bir saatin var. | Open Subtitles | أمامك ساعة واحدة لايجاد حل للقضية في حين أضع الاطفال في السرير |
Seahawk'tan uçak geliyor. Bir saatin var, DiNozzo. | Open Subtitles | ستصل طائرة الشحن على حاملة الطائرات لديك ساعة واحدة ,دينوزو |
Bunlar devam edecekler. Biz atları değiştirirken yemek yemek için bir saatiniz var millet. | Open Subtitles | للاستمرار، ساعة واحدة للاكل، رجال، بينما نغير الخيول |
Ama sadece bir saatiniz var, sonra biz gideceğiz. | Open Subtitles | ولكن كلّ ما تملكينه ساعة واحدة وبعدها سنغادر |
bir saatimiz var, kullanalim. | Open Subtitles | حسنا، لدينا ساعة واحدة لنجعلها ذات فائدة. |
Ben de gitsem iyi olacak. bir saat içinde çalıyorum. | Open Subtitles | أنا يجب أن أذهب أيضا سأعزب في غضون ساعة واحدة |
Biliyorsun, bir saatim ve yapacak çok işim var. | Open Subtitles | تعلمين أن لدى ساعة واحدة وهناك الكثير من الأعمال لأقوم بها |
bir saate büyük bir bahis kazanmaya çalışırsınız. Hepsi bu. | Open Subtitles | وهدفك هو الفوز برهان واحد كبير في ساعة واحدة.. |
O cesedi buraya getirmen için tamı tamına Bir saatin var, anlaşıldı mı? | Open Subtitles | لديك ساعة واحدة كي تعيد تلك الجثة، مفهوم؟ |
Bu numara köprüyü patlatacak daha sonra toplanma noktasına gelmen için Bir saatin olacak. | Open Subtitles | هذا الرقم سيفجّر الجسر، ثمّ لديّك ساعة واحدة لتصل إلى نقطة التجمع. |
Cüzdanı çaldığında sadece Bir saatin var kredi kartının kapanıp bloklanmasına. | Open Subtitles | ولكن سرقة محفظة يمنحك ساعة واحدة قبل أن ينتبه الضحية ويلغي البطاقة |
Bir saatin var, tünellerde ne yapman gerekiyorsa yap, sonra da ben işimi yapacağım. | Open Subtitles | لديَك ساعة واحدة لتفعَل ما عليك أن تفعَله في الأنفَاق ومن ثمّ سأقوم بعملي. |
Bir saatin var. Audrey bu akşam Seattle'a uçuyor. | Open Subtitles | ساعة واحدة. "أودري" في طريقها إلى "سياتل" الليلة. |
Sınavı bitirmek için bir saatiniz var. | Open Subtitles | لديكم ساعة واحدة فقط لتكملوا هذا الأختبار |
Kaseti teslim etmek için bir saatiniz var, yoksa gergin çocuk ölür. | Open Subtitles | لديك ساعة واحدة لتسليم الشريط، أو الإمتداد هنا ميت. |
Ama az önce bir ev beni yemeye kalktı bu yüzden bir saatiniz var. | Open Subtitles | و لكن المنزل حاول أن يأكلني لذا لديكم ساعة واحدة |
ve batıya ilerleyeceğiz. Güneş batana kadar bir saatimiz var. | Open Subtitles | سوف نتوجه رأسا الى الغرب لدينا ساعة واحدة قبل حلول الظلام |
Eski halimize dönmeden önce, tam bir saatimiz var. | Open Subtitles | لدينا فقط ساعة واحدة فقط قبل أن نعود إلى لأشكالنا السابقة |
Dinle, hızlı hareket etmeliyiz. Bu işi yapmak için bir saatimiz var. | Open Subtitles | اسمع, علينا التحرك بسرعة لدينا ساعة واحدة لفعل هذا |
Ben de gitsem iyi olacak. bir saat içinde çaliyorum. | Open Subtitles | أنا يجب أن أذهب أيضا سأعزب في غضون ساعة واحدة |
Ülkeyi terk etmem için sadece bir saatim vardı. | Open Subtitles | ولم يتبقى لي سوى ساعة واحدة لأغادر البلاد |
bir saate dönerim. | Open Subtitles | سأعود إلى التقاط ما يصل اليه في ساعة واحدة. |
Bir enzim, Bir saatte 1.000 adet kimyasal tepkiyi harekete geçirebilir. | TED | يستطيع أنزيم واحد تفعيل الآلاف من هذه التفاعلات الكيميائية في ساعة واحدة. |
Dokuza kadar mühlet vermiştin. Neredeyse bir saati vardı! | Open Subtitles | الموعد النهائى بالتاسعة، كان يتبقى لها ساعة واحدة |
Beni bir saatliğine dışarı çıkarmak istediğinde ben gerçekten de bir saat sanmıştım. | Open Subtitles | أقصد أنه عندما طلبتِ أن تسرقيني لمدة ساعة واحدة اعتقدتُ أنكِ كنت تعنين ساعةً واحدة فقط |
Bu, bir saatlik işle bütün gününüzü geçirebileceğiniz belediye dairesi değil. | Open Subtitles | هذا ليس مكتب المدينة حيث تهدر يومك بأكمله لتعمل ساعة واحدة |