Bastırılmış hafızanın yüzeyini, ve daha fazlasını keşfetmenin yolunu bulurlar. | Open Subtitles | تطفو الذكريات المطموسة إلى السطح ويجدون إليّ سبيلاً ليعرفوا أكثر. |
Tanrıların yüzüne bakardım... seni hoşnut etmenin, gurur duymanı sağlamanın bir yolunu bulmak için. | Open Subtitles | لقد تفحصت وجوه الآلهة لأجد سبيلاً لأجعلك سعيدأً وفخوراً |
ilaçlar yüzünden böyle konusuyorsun. Seni buradan çikarmanin bir yolunu bulmaliyim. | Open Subtitles | إنّك تحت تأثير العقاقير، و قد وجدت سبيلاً لإخراجكَ. |
Notları çalmadım. Ele geçirmenin bir yolunu buldum. | Open Subtitles | مهلاً، لم أسرقها بل وجدتُ سبيلاً للحصول عليها |
Bu yüzden bana soracak olursan... bütün gücünle başka bir yol bulmayı, denemeliydin... | Open Subtitles | لذلك ، إذا طلبت منى فهذا يعنى أنك قد حاولت بكل قوتك أن تجد سبيلاً آخر |
Bilirsiniz, bir kadını yürekten istediği bir şeyden mahrum bırakırsanız sizi istediğiniz bir şeyden mahrum bırakmanın bir yolunu bulur. | Open Subtitles | وكما تعلمتم، إذا منعنا عن امرأة شيئاً ترغبه بشدة، ستجد سبيلاً لتمنع شيئاً |
Buradan çıkmanın başka bir yolunu göremiyorum. | Open Subtitles | لا أرى سبيلاً آخر للخروج مِن هذا المأزق. |
Seni seviyorum ama sen de benim gibi bunları geride bırakmanın bir yolunu bulmalısın. | Open Subtitles | إنّي أحبّكِ، لكنّكِ يجب أن تجدي سبيلاً لوضع كلّ ذلك وراء ظهركِ مثلما فعلتُ. |
Cadılarla görüştüm. Görsel ikizin hayatını bağışlamanın bir yolunu bulduklarını düşünüyorlar. | Open Subtitles | لقد طالعتُ الساحرات، إنّهن يظنون أنّهن قد وجدن سبيلاً لإنقاذ حياة النظيرة. |
İlaçlar yüzünden böyle konuşuyorsun. Seni buradan çıkarmanın bir yolunu bulmalıyım. | Open Subtitles | إنّك تحت تأثير العقاقير، و قد وجدت سبيلاً لإخراجكَ. |
Bana, yakalanmak istemediysen ondan kurtulmanın bir yolunu bulurdun gibi geliyor. | Open Subtitles | لتجلّى لي، إن لم ترد أن تُعتقل لحرى بك إيجاد سبيلاً لإخفاء الجثمان |
Ruhlar çocuklarımızı korumamızın bir yolunu bulmamıza yardım edebilirler. | Open Subtitles | الأرواح بوسعها مساعدتنا بإيجاد سبيلاً لحماية أطفالنا. |
Hepimiz, uzun bir süre burada kalacağız. Maziyi, mazide bırakıp, birlikte yaşamanın bir yolunu bulabiliriz belki. | Open Subtitles | إنّنا سنمكث هنا لوقتٍ طويلٍ لذا، علينا أن نتبيّن سبيلاً لنسيان ما سلف. |
O yüzden burada saklanıp şu tabutu açmanın bir yolunu bulmanızı öneririm. | Open Subtitles | لذا أقترحُ أن تختبئي هنا حتّى تتبيّني سبيلاً لفتح التابوت. |
Hepimizin var. Ama sen hep bizi tersine ikna etmenin yolunu buluyorsun. | Open Subtitles | كما فعلنا جميعًا، ورغم ذلك وجدت سبيلاً لإقناعنا بغير هذا. |
Hayır, kemiğe zarar vermeden onu temizlemenin bir yolunu bulmalıyız. | Open Subtitles | كلاّ ،كلاّ ، علينا أن نجد سبيلاً لنزيله دونما أن نحلق ضرر بأدلة العظام |
Katılıyorum. Bol bol zamanımız var. Birinci kapıdan girmenin bir yolunu bulmaya çalışalım. | Open Subtitles | لدينا مُتّسعاً من الوقتِ، فدعنا نتبيّن سبيلاً لإجتياز البوابة الأولى. |
Bu son aylarınızda sizinle birlikte bunu telafi etmenin bir yolunu bulacağınıza eminim. | Open Subtitles | أثق بأنّك ستجد سبيلاً للمّ شمل عائلتك في آخر شهور لك |
Tek istediğim ona bütün bunların bedelini ödetmenin bir yolunu bulmak Bir şekilde... Her ne olursa... | Open Subtitles | كلّ ما أردته هو أن أجد سبيلاً أجعله به يدفع الثمن على فعلة واحدة، أيّ فعلة |
Yine de ayağa kalmanın yolunu buldular. | Open Subtitles | ولكنهم يجدوا دائمًا سبيلاً للنهوض لقد كانوا محاربين، |
Ama esas mesele şu ki, nihayet İmparatorluk daha iyi bir yol olduğunu görüyor. | Open Subtitles | لكن بيت القصيد أنه أخيرًا الإمبراطورية تدرك أن هناك سبيلاً أفضل. |