| Sana şunu söyleyeyim. Beni şu anda bir uçağa bindiremezsin. | Open Subtitles | يجب أن أخبرك بشيء ما، لا أستطيع ركوب طائرة الآن |
| Diyelimki $350 million değerinde bir uçağa bir pilot vermem gerek. | Open Subtitles | أقول بأنني لو أرسلت طيّاراً على طائرة كلفتها 350 مليون دولا |
| Tek istediğim o çocuk ve onu ilk uçakla Amerika'ya götüreceğim. | Open Subtitles | كل ما أريده هو الصبى وسوف أستقل أول طائرة عائداً لأمريكا. |
| Yani bir kişisel bilgisayar için birkaç milyon pound özel jet almak ile aynı hesaba geliyordu. Çok da pratik sayılmazdı. | TED | إذن فيما يتعلق للحاسوب الشخصي، عدة ملايين من الجنيهات كانت تكفي لشراء طائرة نفاثة خاصة؛ في الحقيقة لم يكن ذلك عمليا. |
| Mach 2'den daha hızlı seyreden bir uçaktan bilinmeyen ses izi. | Open Subtitles | أثر صوتى مجهول من طائرة تسافر بسرعة تزيد عن ماك 2 |
| -Kes sesini! uçağın orada yakaladık onu. Bize saldırmaya kalktı. | Open Subtitles | لقد وجدناه يقفز من طائرة و لقد حاول ان يهاجمنا |
| Seyahati için dünyanın en büyük uçağını seçti. Sovyet yapımıydı. | Open Subtitles | اختار لرحلته أكبر طائرة في العالم والتي هي سوفيتية الصنع |
| Bir şeyler yapmalıyız Fargo, uzaktan kumandalı uçağa ne dersin? | Open Subtitles | يجب أن نفعل شيء فارغو، ماذا عن طائرة بدون طيّار؟ |
| Tatilini yarıda bırakıp, bir uçağa binip kendini burada bulan bir Amerikalıyım. | Open Subtitles | أنا فقط مواطن أمريكي خُربت عطلته ووضعوه على طائرة وأرسلوه إلى هنا |
| Casusluk işleri için can attığında öylece bir uçağa binip gidemezsin. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تقتحم طائرة فحسب, عندما ترغب بالقيام بعمل تجسسي |
| - Şimdiye görevinden alınmış evine giden uçağa bindirilmiş olacaktı. | Open Subtitles | كانت لتكون على طائرة الآن عائدة لوطنها، ومزاحة عن منصبها |
| Ve Japonya'da, yüzlerce yarasa bir uçağa toplanarak okyanusa indirdiler. | Open Subtitles | وفي اليابان، مئات الخفافيش تجمعت حول طائرة وأسقطتها في المحيط |
| Siyah pilotları olan bir uçakla uçmak acayip değil mi? | Open Subtitles | أليس هذا شيء ، وحلقت في طائرة مع طيار أسود؟ |
| Havaalanı jet barındırmıyor biliyorum, en hızlı ve kararlı uçağı bulmanız gerekecek. | Open Subtitles | ان المطار لا توجد به طائرات نفاثة ولكن اريد اسرع طائرة هنا |
| Tamam, uçaktan inemedim, onların balayı suitinde kalmak zorunda kaldım | Open Subtitles | لم أجد طائرة للعودة، لذلك اضطررت للبقاء فى جناحهما الخاص |
| Tüm haberlerde bu var. Bir uçağın tam üstümüze geldiğini söylüyorlar. | Open Subtitles | كل هذا في الاخبار الآن قالوا بأن هنالك طائرة متوجهة نحونا |
| Brian Darling, size parayı babamın uçağını sabote etmeniz için vermedi mi? | Open Subtitles | اذا لم يدفع لك براين دارلينق اي شي حتي تعطل طائرة أبي؟ |
| Büyükbabamın arkadaşının özel bir jeti var. Buraya çabucak gelebilir. | Open Subtitles | صديق جدي عنده طائرة خاصة، إنه لن يأخذ فترة طويلة |
| Ve bu durumda, insansız hava uçağının hasarını derinden inceleyerek, bu silahı kimin gönderdiğini söylemek çok zor olacak. | TED | وفي تلك الحالة، غربلة للحطام كهجوم طائرة بدون طيار انتحاري، سيكون من الصعب جداً القول من أرسل تلك الطائرات. |
| Sonra Kore'ye gitmiş ve orada bir uçak kazasında ölmüş. | Open Subtitles | لقد كان في كوريا ثم مات في حادث تحطم طائرة |
| Burası Transatlantik Havayolları. Majeste'nin 5:30 uçağına yeri var. | Open Subtitles | شركة الخطوط الجوية عبر الأطلسي نحن نحتفظ بالحجز فى طائرة باريس |
| Komutanım, ambulans uçak pilotu Ajan Gibbs'in emriyle uçuş izni istiyor. | Open Subtitles | الكابتن ،طيار طائرة الإخلاء الطبي طلب إذن الإقلاع بأمر العميل غيبز |
| Ertesi gün özel bir jetle... sonsuza dek ülkeden ayrıldık. | Open Subtitles | وأستقلينا طائرة خاصة باليوم التالي لخارج البلاد كي نختفي للأبد |
| "bütün pistler dolu ve havada kalmış üç uçağımız var." | Open Subtitles | جميع المدرجات كاملة، ونحن لدينا 30 طائرة مكدسة في الهواء. |
| Birkaç saat önce, onları deniz uçağıyla bataklığın ortasındaki küçük bir kabine bırakmış. | Open Subtitles | لقد انزلهم منذ ساعات قليله من طائرة بحرية.. مقطورة صغيرة فى منتصف المستنقع. |