O ismi istemediğimi biliyordu! | Open Subtitles | علِم بأنني لم أحب هذا الإسم ولكنه أراد الكلمة الأخيرة |
Yani uydurduğunu biliyordu? | Open Subtitles | إذاً لقد علِم بأنك كنت تختلق هذه الكذبة؟ |
Haberci'ye karşı tek şansımın bu olduğunu biliyordu. | Open Subtitles | علِم أن هذه هي الفرصة الوحيدة لي لأواجه المُرشد. |
Berlin halkı sınırda yaşadığının farkındaydı elektrik günde yalnızca dört saatliğine geliyordu. | Open Subtitles | علِم أهل برلين أنهم يعيشون على المحك وصلتهم الكهرباء لأربعة ساعات باليوم فحسب |
Öyleyse, belki de her şeyi bilen sendin... ama bana söylemedin. | Open Subtitles | إذن لَربما كان أنت من علِم بالهروب -ولم تخبرني |
Ardından karısının kaybolduğunu ve kızının öldürüldüğünü öğrendi. | Open Subtitles | بعدها , علِم أن زوجته أختفت و أن أبنته قد قتلت |
Kazanın gerçek sebebini bildiği için kovulduğunu iddia ediyor. | Open Subtitles | إنّهُ يدّعيّ أنه تمّ طردُه بسببِ أنه علِم السببَ الحقيقي وراء التحطم. |
Ben çocukken annesinin babasını hiç sevmediğini öğrenen bir arkadaşım vardı. | Open Subtitles | أثناء نشأتي، كان لديّ صديق وقد علِم أن والدته لم تُحب والده ابدًا |
Bunu, İsa'nın bizzat kendisi kutsal mirasını on iki erkeğe emanet ettiğinde biliyordu. | Open Subtitles | يسوع ذاته علِم هذا عندما ائتمن تراثه المقدّس لإثنا عشر رجلاً |
Belki bu dallamalardan biri bilmemesi gereken bir şey biliyordu. | Open Subtitles | ربّما أحد الأشخاص الضعيفين للغاية علِم بأمر لم يكن عليه معرفته |
Fosili nasıl hazırladığımızı biliyordu. | Open Subtitles | لقد علِم بأنّنا سنقوم بتحضيرِ الأحفوريّة |
Buradan mümkün olduğunca çabuk kurtulmak isteyeceklerini biliyordu. | Open Subtitles | لقد علِم أنهم يريدون التخلص من المكان بأسرع وقت ممكن |
Beynim biz farketmeden önce bile bizim labirentte olduğumuzu biliyordu. | Open Subtitles | فعَقلي علِم أننا كنَّـا في متاهة قبل أن ندرك نحن ذلك. |
Baban bunun içinde olduğunu biliyordu. | Open Subtitles | لقد علِم والدك أنك تمتلك المقومات في داخلك |
Her zaman, tökezlese bile emniyette olacağını biliyordu. | Open Subtitles | لطالما علِم بوجود شخص ما سيساعده في حالة إخفاقه بشيءٍ ما |
Mahalledeki inşaat işlerinde çalışıyordu ve temel betonu dökeceklerini biliyordu. | Open Subtitles | لقد كان يعمل في أحد منشآت الحي و علِم أنهم سيقومون بصب الأساس |
Babam şunun farkındaydı ki, eğer annem Playboy'u bulursa muhtemelen bir daha çıplak kadın göremeyecekti. | Open Subtitles | علِم أبي أنه في حالة عثور أمي على تلك المجلة لن يرى أي امرأة مجدداً |
Öyleyse, belki de her şeyi bilen sendin... ama bana söylemedin. | Open Subtitles | إذن لَربما كان أنت من علِم بالهروب -ولم تخبرني |
Sonra bir Fransızın porselen diş yaptığını öğrendi. | Open Subtitles | بعدها علِم أن الفرنسيين طوروا أسنان خزفية "بروسلين" |
Babasının namussuzluğunu bildiği halde Lord Joestar, Dio'yu evlat edindi! | Open Subtitles | [السيّد (جوستار) علِم بكل شيء، و مع هذا اعتنى بـ[ديو. |
Ben çocukken annesinin babasını hiç sevmediğini öğrenen bir arkadaşım vardı. | Open Subtitles | أثناء نشأتي، كان لديّ صديق وقد علِم أن والدته لم تُحب والده ابدًا |
Eğer Travis uyurken saçlarını kestiğimi bilseydi büyük bir ihtimalle bana teşekkür ederdi. | Open Subtitles | أعني، إذا علِم (ترافيس) أنّي أفعلها، لشكرني على قصّ شعره و هو نائم. |
Eğer Lydecker kan bağışını öğrenirse o zaman kimliğim açığa çıkar. | Open Subtitles | سيفتضح امركِ اذا ما علِم لايدكر عن تبرعك بالدم لي |
Messer'ın bundan haberi vardı. | Open Subtitles | ميسير علِم حول هذا لقد كان بمركز قوّة عليّ |