Ve anlayabileceğiniz üzere, burada ben bir yatırım fonu için analisttim. Sosyal değeri olan bir iş yapmak benim için çok garipti. | TED | لذا يمكنك أن تتخيل كنت هنا محلل مالي في صندوق هيدج كان غاية في الغرابة بالنسبة لي فعل شئ ذا قيمة إجتماعية |
Katlanma süreci, rastgele görünse de aslında çok belli bir yol izler. | TED | عملية الالتئام، بينما تبدو عشوائية، في الحقيقة هي غاية في الدقة والإحكام. |
Bu görev çok önemli, fazla bir zaman da yok. | Open Subtitles | هذه المهمة غاية في الأهمية لذا، ليس لدينا وقت كثير |
Tertemiz suyu olan bir dağ nehri bulduklarını hayal edebilirdi. | TED | ويتخيل أنهما وجدا تياراً جبلياً بهِ ماء غاية في النقاء. |
Kaybolmadan önce bana bir zarf bıraktılar zarf da oldukça kalındı. | Open Subtitles | قبل أن يختفوا أعطوني مظروفاً مع هدية غاية في الجمال بداخله |
Burası son derece yüksek çözünürlüklü detayla, parmak ucunuzda binlerce müzeyi ve objeyi keşfedebileceğiniz mevcut platformumuz. | TED | هذه هي منصّتنا، حيث يمكنكم استكشاف آلاف المتاحف والمجسّمات في متناول يدكم، بتفاصيل غاية في الدقة. |
çok, çok zor bir şey ama herkesin aklından geçen bir düşünce. | Open Subtitles | إنه شيئ غاية في الصعوبة لكن الجميع يفكر بهذا في عقله الباطني |
- çok zeki bir hayvan. - Fenere 400 metre kaldı. | Open Subtitles | ـ حيوان غاية في الذكاء ـ تبقت 400 متر حتى الإشارة |
çok ciddi bir operasyondaki talihsiz kaza derim buna ben. | Open Subtitles | هذا ما أسميه بالخسارة المؤسفة في مهمة غاية في الخطورة. |
Aslında bu kişi, bir köpeği klonlayan ilk kişidir. Köpek klonlamak, köpek genomlarının plastik yapıda olması sebebiyle çok zordur. | TED | وهو في الواقع أول شخص يستنسخ كلبا، وهو أمر غاية في الصعوبة، لأن مورثات الكلب ذات مرونة عالية. |
Direksiyona kurulurdum ve garaj yolunda o yeni modelin tadını çıkarırdım, çok güzeldi. | TED | وكنت اقفز خلف المقود وانطلق بالطراز الجديد في جولة على الطريق, وكان ذلك غاية في الروعه |
Size gösterdiğim gibi, genellikle çok çok minik olan o mühürlerde bulunuyorlar. | TED | كالتي عرضتها عليكم، وعادة توجد في هذه الأختام التي هي غاية في الصغر |
Formülün ne olduğunu açıklamayacağım, ama çok güzel bir şey. | TED | أنا لن أقوم بشرح ما هيّة هذه الصيغة، لكنها غاية في جميلة. |
Şimdi buna bakıp, bir dakika günümüzün çiplerine bakarsak silikon çiplerin içine bakamayız çünkü çok küçükler | TED | الآن إن نظرنا إلى هذا، وتوقفنا لدقيقة، وفكرنا في الرقائق اليوم، لا نستطيع النظر داخل رقاقة سيليكون. فهي غاية في الدقة. |
Benim için çalışmak çok önemli olduğundan çalışmayı seven birini istedim ama çok da değil. | TED | أريد شخصا يعمل بجد، لأن العمل بالنسبة لي أمر غاية في الأهمية، لكن بدون مبالغة، |
İnanılmaz derecede kokuşmuş bir şehirdi. Sadece bu foseptikler yüzünden değil, şehirdeki hayvan sayısının çokluğu da insanları şoke edecek dereceydi. | TED | لأنها كانت مدينة غاية في التعفن. ليس بسبب تلك الآبار فحسب, بل بسبب الأعداد المهولة من الحيوانات التي تعج بها المدينة. |
Bunun nedenleri oldukça karmaşık ve bunlara değinecek vaktim yok. | TED | الأسباب وراء ذلك غاية في التعقيد، وليس لدي الوقت للخوض في ذلك. |
Fakat hesaplama evreninde son derece basit kuralların nasıl oldukça zengin ve karmaşık davranışlar ürettiğini gördük. | TED | و لكن في الكون المحوسب شاهدنا للتو كيف أن قواعد غاية في البساطة بإمكانها إنتاج سلوك غني جدا و معقدا |