| Ufak gümüş bir şey. Sonra birden büyük bir şangırtı oldu. | Open Subtitles | نعم ، خلاط فضي صغير ، بعدها حدث ذلك الحادث الفظيع |
| İyi bir adam. Uçabiliyor ve kötü adamları öldüren gümüş kıIıcı var. | Open Subtitles | إنه رجل طيب, يمكنه الطيران و لديه سيف فضي لكي يقتل الأشرار |
| Görünüşe göre peder elini bir kazada kaybetmiş, ve gümüş kanca taktırmış. | Open Subtitles | يبدو أن الواعظ فقد يده في حادثة و تم إستبدالها بخطاف فضي |
| Sahibinin gümüş saçı ve memeleri var diye sahip olmuyor değil. | Open Subtitles | فقط لأن سيدك يملك شعر فضي ونهدين لايعني أنه ليس سيدك |
| Palmiye ağaçlarının önünden geçip, garajında büyük gümüş havan topu saklı bir köşkün önünde durdular. | TED | قاده عبر أشجار النخيل وأوصله إلى منزل قديم بقاذف صواريخ فضي عملاق مخبأ في المرآب |
| İçlerinden biri gümüş kemer takıyordu. | Open Subtitles | أجل اخبرتك , ان احدهن كانت ترتدي حزام فضي |
| Leni'nin kalbi öyle hızlı atıyor ki, muhteşem göğüsleri, gümüş tabaktaki mezeler gibi, neredeyse elbisesinden dışarı fırlayacak. | Open Subtitles | كان قلب ليني يخفق بشدة لدرجة أن ثدييها الكبيرين قفزا خارج حمالة صدرها كحبات طعامٍ لذيذ تتدحرج في طبق فضي |
| Siyah, gümüş bantlı bir şapkaydı. | Open Subtitles | إنها قبعة رائعة سوداء مع خط جميل فضي اللون عليها |
| Bldiriyorum, gümüş, kızıl şeritli bir corvette'i ve o siyah turbo'yu... yüksek hızlı takipteyiz. | Open Subtitles | نحن نطارد سيارتين تحت السرعة القصوى سيارة بلون فضي , وجزء منها أحمر, والأخرى سيارة سوداء |
| Çünkü ağzımda gümüş güven fonuyla doğmadım. | Open Subtitles | لأنني لم أولد مع صندوق ائتمان فضي في فمي. |
| Size gümüş birşeyler gösterebilirim. | Open Subtitles | يُمْكِنُني أَنْ أُريكِ شيءَ لونه فضي يمكن ان يؤدي الغرض |
| Bu doğru. gümüş dilli olarak bilinmesi iyi bir konuşmacı olmasından dolayıydı. | Open Subtitles | هذا صحيح ، سبب قولهم أنه يملك لسان فضي ، يرجع لبراعته في التحدث |
| Siyah kabzalı gümüş renkli bir silahtı pantolonunun içine sokmuştu. | Open Subtitles | لدي... صورة مسدس فضي مع قبضة سوداء دس في سرواله |
| Pantolonunun arkasına soktuğu siyah kabzalı, gümüş renkli bir silah taşıyordu. | Open Subtitles | كان لديه مسدس فضي مع قبضة سوداء مدسوس خلف سرواله |
| On iki yaşımda buketim için etrafını saran gümüş fiyonkla zambak ve orkideler istediğimi biliyordum. | Open Subtitles | عرفت عندما كنت في 12 أردت زنابق وسحالب مع قوس فضي ملفوف حول الباقة |
| - Burun kıvırıyorsun ama bu bilimsel-- - gümüş iyidir, Abs. Akıllıca bir seçim. | Open Subtitles | أنت تسخر مني، ولكن هذا علمي، فضي سيكون جيدا يا آب |
| Kurbanlarını siyah at arabasıyla avlamış. Onları gümüş makasla öldürmüş. Kırılmış aynalar! | Open Subtitles | كانت تصطاد ضحاياها في عربة سوداء كانت تقتلهم بمقص فضي |
| Ona bunun altın olmadığını mallar zarar gördüğü için gümüş olduğunu söyle. | Open Subtitles | قل له إنه فضي ليس ذهبي لأن البضائع كانت متضررة |
| Kütüphaneden biraz gümüş çalmıştık ama satmak için çok sıcaktı... | Open Subtitles | لقد سرقنا طاقم فضي من المكتبة, ولكن الأمر مازال ساخنا لبيعه |
| Parlak gümüşten çatallarımız olduğu için...- ...yemeğimizi uygar insanlar gibi yememizi istiyorum. | Open Subtitles | والأن بما إنه لدينا طاقم فضي فاخر أريد أن نأكل مثل الشعب المتحضر |
| Bu âlemin gri yağmur perdeleri iner ve her şey gümüşî bir cama dönüşür. | Open Subtitles | المطر الرمادي لا يظهر من جديد و كل شيء يتحول لزجاج فضي |