Hayır Sadece boya satmaya çalışıyorum ama madem konuyu açtın... | Open Subtitles | كلا، أحاول بيع الطلاء فقط لكن الآن ها أنت تذكره |
Tenimin Sadece görünümü değil dokunma hissi de çok farklı. | Open Subtitles | ليس المظهر فقط لكن ملمس جلدي أختلف بشكل لا يصدق |
Evet, yani, bilirsin işte, Sadece birkaç ay oldu, ama, epey ciddi. | Open Subtitles | نعم حسنا تعرفين لقد مرت بضع شهور فقط لكن الأمر جاد للغاية |
Dediklerine göre yalnızca portre yapabiliyormuş ama bana kalırsa yetenekli biri. | Open Subtitles | يقولون بأنه بأمكانهُ رسّم الرؤساء فقط لكن أظن أن لديه موهبة |
Ben yüzlerce insanın katılmasını beklemiştim, bilirsiniz, fakat binlerce insan başvurmaya başladı. | TED | وتوقعت أن ينضم للمشروع بضع مئات فقط لكن سجل الآلاف ضمن المشروع. |
Konu Sadece bu değil. Ben de bunu Brian'dan kaptım. | Open Subtitles | ليس هذا فقط لكن انا ايضا اخذت المرض من براين |
Bu andan itibaren yapacağın şeyler Sadece kariyerini değil hayatını da mahveder. | Open Subtitles | اي شيء بعد هذه اللحظة لن يحدد مهنتك فقط لكن حياتك ايضا |
Sayenizde Sadece özgür olmakla kalmadı bir de suç şebekesini genişletti. | Open Subtitles | وبفضلكم ، هو ليس طليقاً حراً فقط لكن إمبراطورية إجرامه تتوسع |
Gördüğünüz gibi, Sadece Hız Gücü'nü çekmekle kalmamış kromozomsal hasara da yol açmış. | Open Subtitles | كما ترون فهو لم يستنفذ قوة السرعة فقط لكن الأمر أضر بتركيبه الصبغي |
Sayenizde Sadece özgür olmakla kalmadı bir de suç şebekesini genişletti. | Open Subtitles | وبفضلكم ، هو ليس طليقاً حراً فقط لكن إمبراطورية إجرامه تتوسع |
Bu yaklaşımı modern diplomaside Sadece devletler arasında değil, ama devletler içinde de kuvvetlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. | TED | واعتقد اننا نحتاج الى تقوية هذا النهج في الدبلوماسية الحديثة, ليس بين الدول فقط لكن ايضا داخل الدول |
Biz istiyoruz ki, gelecek nesil otizmli bireyler Sadece güçlerini ifade edebilmekle kalmasınlar sözlerini sonuna kadar yerine getirebilsinler. | TED | لا نريد للأجيال القادمة من المصابين بالتوحد أن يعبروا عن قواهم فقط لكن أن يحققوا النجاح. |
Sadece üniversite diplomamla böbürlenmiyor bir de ilk kadındım ve ilk kadınım onu Kabil sokaklarında arbayla gezdiren. | TED | هو لا يتفاخر حول شهادتي الجامعيه فقط لكن يفخر أيضا بأنني كنت أول إمرأة وأنا أول إمرأة أقود به عبر شوارع كابول |
Duygusal dilimiz bize Sadece ne hissettiğimizden ziyade en çok değer verdiğimiz şeyler hakkında ne söyleyebilir? | TED | ما الذي قد تخبرنا به لغاتنا العاطفية، لا عما نشعر به فقط لكن عما نقّدره أكثر؟ |
Muhtemelen Sadece telefonlar, ama kontrol edeceğim. | Open Subtitles | على الأرجح هي على الهواتف فقط لكن سأتأكد من ذلك |
Sadece bayıldığını hatırlıyor. | Open Subtitles | انها تتذكر النزول فقط لكن الحكم من اثر الحرق علي مؤخرتها |
Yalnızca bir çocuktum ama bütün çocuklar bunu yapmaz. | TED | أعني، أعرف أنني كنت طفلة فقط لكن ليس كل الأطفال يفعلون هذا. |
Aslında eğlencesine yaptığınızı ben anlarım, fakat katırım anlamaz. | Open Subtitles | أعرف ان رجالك كانوا يمرحون فقط لكن البغل لم يستوعب ذلك |