Foss'un retina'sıyla Ballantine'ınkini değiştirebileceğim. | Open Subtitles | سوف اكون قادرا على فتح الصورة على شبكية عين فوز مع بالانتين |
Bu arada, bu şeyi kazanırsanız, size zafer partisi yapacaklarını söylediler. | Open Subtitles | و الفتيات قلن أنه إذا فزتم سوف يقمن حفلة فوز لكم |
Sanırım çaylakları avlama konusunda uzmanlaşmışlar. Bizi yenerek bedavadan galibiyet kazanmak istiyorlar. | Open Subtitles | أظنّهم مُختصّين في اصطياد الوافدين الجُدد، إنّهم يودّون نقاط فوز على حسابنا. |
Sadece bir kez kazandı! | Open Subtitles | فوز واحد,لقد كَانَ عِنْدَها فوزُ واحد فقط |
Bu gece, ne olursa olsun, kazan ya da kaybet, seni görmek istiyorum. | Open Subtitles | ألليلة مهما حدث فوز أوخسارة أريد أن أراك |
Gerçek başarı böyledir ve atletlerin dünyasında buna çift taraflı kazanç deriz. | TED | هذا ما يبدو عليه النجاح الحقيقي، وفي عالم الرياضيين هذا ما ندعوه فوز للجميع. |
Şu anda Foss'un beynindeki kan akışına bakıyoruz. | Open Subtitles | حاليا نحن ننظر إلى جريان الدم في عقل فوز |
Olmalı. Yoksa Foss bizi göndermezdi. | Open Subtitles | يجب ان يكون , في الجههة الاخرى فوز لن يرغب في ارسالنا |
Hırsızlardan daha çok canımı sıkan şey Tom Foss denen adamın tekrar ortalarda görünmesi. | Open Subtitles | هنالك شئ يزعجني أكثر من وجود دخيل في هذا البيت سيكون ظهور ذلك السافل توم فوز مجددا ً |
Prens Tuan ordularının başına geçmesi için Kraliçeyi ikna etti ve böylelikle kolay bir zafer umuyorlar. | Open Subtitles | على أمل من فوز سهل وسمح لمايكلسون توصيل رسالة سيدني |
Amerikan başkanlığına aday olabilmek için, yerlilere karşı bir zafer daha kazanmalıydı. | Open Subtitles | تصور أنه يحتاج إلي فوز درامي آخر علي الهنود لكي يرشح لرئاسة الولايات المتحدة الأمريكية |
Kaiba zafer kazanman bir anlama gelmiyor. Bunu sevdiklerinle paylaşabilmelisin. | Open Subtitles | ان فوز كيبا لا يعنى شيئاً اذا كان ليس له ناس يشاركهم هذا الفوز |
Şişedeki balığı yuttuğum böyle bir günde galibiyet çok iyi gelir. | Open Subtitles | حقا أستطيع الاستفادة من فوز في اليوم الذي شربت فيه سمكة. |
George Chamners, "Iceman", 47 maç, 46 galibiyet, 1 beraberlik, 42 nakavt. | Open Subtitles | جورج آيسمان, 47 مباراة, 46 فوز و مباراة واحدة تعادل و 42 لاضربة القاضية |
Bu sadece kazanmak anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | ستستمر الدعوة القضائية مع هذا الإعتراف المحبب انه ليس مجرد فوز بل فوز في قضية قبيحة |
Bu davayı kazanmak onları engellemenin tek yolu | Open Subtitles | فوز تلك القضية هي الطريقة الوحيدة لفعل ذلك |
Don Haskins, Miners'ı tam 14 NCAA turnuvasında yönetti, 719 maçı kazandı. | Open Subtitles | دون هاسكينز قاد عمال المناجم خلال 14 بطولة إن سى أيه أيه و 719 فوز |
Yemin ederim ki, ister kazan, ister kaybet, ister çekil... | Open Subtitles | أقسم بالله يا صديقي فوز أو خسارة أو تعادل ... |
Kitabın kapağını bile açmadan yüksek not aldın. kazanç kazançtır. | Open Subtitles | لقد حصلتِ على درجة جيدة بدون قراءة الكتاب حتى ، هذا فوز عظيم |
Artı, diğer takımın taraftarlarına dalmaya da çalışmadılar anlayacağın moral zaferi sayılabilir. | Open Subtitles | لم يأمّنوا سرقة القواعد كما فعل الفريق الآخر، لذلك فهو فوز معنوي |
Luther Voz'un çok fazla parası olabilir ama zararsızdır. "Şeytanın Bacağını Kır. V" | Open Subtitles | ) لوثر فوز) يدهُ في الكثيرِ من الجيوب لكنه غير مؤذي) |
Tommy Win diğer iki fedaral tanığı öldürdü. | Open Subtitles | فوز تومي كَانَ عِنْدَهُ شاهدان إتحاديان آخران قَتلا. |
Bu sonuncudaki fark şu ki, bunda herkes kazanıyor. Bende yani. | Open Subtitles | الفرق المهم هنا في فوز الثلاثة أطراف هو أن كلنا نفوز |
Seçimlerin ikinci turu da belli bir kazanan çıkarmadı. | TED | والآن الجولة الثانية من االتصويت لم تسفر عن فوز مرشح أيضا. |
Aşkı böyle yorumlamak, birinin sevgisini kaybetme ya da kazanma konusu değil. | TED | هذه النسخة من الحب ليست عن فوز أو خسارة مودة شخص ما. |
Gerçek şok, gerçek sürpriz gözbebeği büyümesi, yüksek kalp atması yasal yoldan kazanmış. | Open Subtitles | صدمة حقيقية مفاجأة حقيقية اتساع حدقة العين زيادة دقات القلب فوز شرعي |