Rahibeler küçük kiliseye sığınıp, sürü gibi sunağın etrafında toplanmıştı. | Open Subtitles | كانت الراهبات ملتجآت في الكنيسة وقد تجمعن حول المذبح |
Diğer bir tarafta da kara ayinlerde uygulanan yöntemlerle kiliseye saldırı. | Open Subtitles | ومن الناحية الأخرى, تدنيس بأستخدام القداس الأسود في الكنيسة |
Babam Kilisedeki arkadaşlarının onun dönüşümünü kabullenebileceğine inandı ama onlar kabullenmediler. | TED | ظن والدي أن زملاءها في الكنيسة سوف يساندونها في عملية تحولها الجنسي، لكنهم لم يفعلوا ذلك. |
Saçmalık değil mi? Ben... Kilisede bir sürü insan gördüm. | Open Subtitles | أليس هذا كلام غير معقول؟ رأيت دميع الفصائل في الكنيسة |
Dört. Bütün ruhlar için yapılan ayinden sonra bir kilisede bulunmuş. | Open Subtitles | أربعة, شخص ما وجد واحد أخر في الكنيسة بعد كل الأرواح |
- Yapma, Tess! Yarın Pazar. - Kilisede uyuyabilirsin! | Open Subtitles | هيا تس ,غداً يوم الأحد تستطيعين النوم في الكنيسة |
Bir erkek arkadaşın varsa sabahın 2.00'sinde bir kilisede mi olurdun? | Open Subtitles | هل كنتِ ستتواجدين في الكنيسة الساعة الثانية صباحاً إن كان لديك صديق؟ |
Ben de kilisede olanlardan sonra burada olmak istemezsin diye düşündüm. | Open Subtitles | اعتقدتُ أنه بعد ما حدث في الكنيسة قد لا ترغب بالتواجد هنا |
- Garvey'de bir kiliseye gidiyor. | Open Subtitles | إنها تمضي وقتها في الكنيسة الصغيرة في جارفي |
Bu sabah kiliseye gelmemeliydim. Üzgünüm. | Open Subtitles | ما وجب أن أحضر في الكنيسة اليوم، أنا آسفة |
kiliseye gittiler mi? | Open Subtitles | إذا فقد تم تطهيرهم في الكنيسة ؟ أعتقد ذلك |
Kadınlardan biri, “Küçük bir kız olarak, Kilisedeki güzel şapkalı kadınlara hayranlık duyardım. | TED | وهناك اقتباس من أحدى تلك النساء وهي تتكلم عن، كطفلة صغيرة, كنت لأعجب بالنساء في الكنيسة مع قبعاتهن الجميلة |
Yardımcım Kilisedeki gibi bağışlarınızı toplayacak. | Open Subtitles | مساعدي سيجمعون التبرعات كما يحدث في الكنيسة |
Bu yaz bizimle kalacak... ve Kilisedeki gençlerin tüm etkinliklerinden o sorumlu olacak. | Open Subtitles | وستكون مسؤلة عن جميع نشاطات الاولاد في الكنيسة |
Sanırım Kilisede bir parça yalnız kalmaya hakkım var. | Open Subtitles | أظن أنه لديّ الحق في البقاء لوحدي في الكنيسة |
Kilisede bir saat falan kalacaklardir. | Open Subtitles | ليس لدينا النهار بطوله لن يبقيا في الكنيسة أكثر من ساعة ونصف كحدّ أقصى |
Ben hep büyük bir kilisede evlenmeyi hayal etmiştim... nedimelerim, bir pasta ve gazetede fotoğrafımla. | Open Subtitles | لطالما حلمت بزفاف كبير في الكنيسة.. مع وصيفات وكعكة وصورتي في الصحيفة. |
- Kilisede büyük bir düğün yerine bunu tercih edeceğine emin misin? | Open Subtitles | أنت مجنون هل أنت متأكد أنك لا تفضل ...زواج كبير في الكنيسة أو |
Senden İncil'i almanı isteyen adamla Kilisede mi tanıştın? | Open Subtitles | الرجل الذي طلب منك أخذ الكتاب المقدس هل قابلته في الكنيسة ؟ |
Ama bizim de kilisede uyumamıza izin verdiler. | Open Subtitles | : ترجمة : أبو عيسى : لكنهم تركونا ننام في الكنيسة |
Sesimi geliştimeye çalışıyorum. Hatta kilise korosuna bile tekrar girdim. | Open Subtitles | لقد كنت أتدرب على الغناء والتحقت أيضاً بالكورس في الكنيسة |
Sandra kiliseden aldığı günü değiştirmek zorunda kalmadı. | Open Subtitles | كما ظهر، ساندرا كانت قادرة على الحفاظ علي ميعادها نفسه في الكنيسة |
İyi, Sen ve Rita kilisedeyken Rocky ve ben Wally ile konuşuyorduk. | Open Subtitles | انا وروكي كنا نتحدث مع والي عندما كنت مع ريتا في الكنيسة |
Bunun anlamı, kilisenin bir kısmı 2000 yıldır gizlice bu dili kullanıyormuş. | Open Subtitles | مما يعني إن جناحاً في الكنيسة إستمر بإستخدامها سراً ل 2000 عام |