Tanrı aşkına bakın, cinayet burada, en altta. | TED | أنظروا للجرائم القتل في الأسفل، في سبيل الله. |
Miguel, Tanrı aşkına kızı hakkında duyduklarını ona söyle. | Open Subtitles | ميغيل ، في سبيل الله قُل له ماذا سمعت عن إبنتهِ |
Tanrı aşkına, bu kadar abazan kaldıysan güzel bir telekız bul ve onu maaşa bağla. | Open Subtitles | في سبيل الله ، إذا كُنت مشتاق لفتاة لهذا الحد أبحث عن فتاة وضعها على التجنيب |
Bir süper kahraman, inandığı şey uğruna ölmeye hazır olmalıdır. | Open Subtitles | البطل الخارق يجب أن يكون مستعدًا للموت في سبيل معتقداته. |
Zamanın ilerisindeydi insanlar mümkün olduğunu bile düşünemezken eşitlik ve adalet adına zorlu bir mücadele verdi. | TED | كانت سابقة لعصرها، كافحت بلا كلل في سبيل المساواة والعدل قبل عقود من أن يبدأ الكثيرون حتى بتخيل إمكانية ذلك. |
Hiç mutsuz veya bozuk görünmek için bir yazının ilk harfini kasıtlı olarak küçük yazdığınız oldu mu? | TED | هل سبق وأن قمت عمداً بتصغير الحرف الاول من النص في سبيل تخطي حزن أو خذلان ؟ |
Tanrı'nın unuttuğu böyle bir yer için kim savaşır ki? | Open Subtitles | من الذي يقَاتل في سبيل مكانا ً موحش مثل هذا؟ |
Kuzey Koreliler özgürlük yolunda çok büyük mesafeler katetmek zorundaydılar. | TED | على الكوريين الشماليين أن يقطعوا مسافات لا تصدق في سبيل الحرية |
Tanrı aşkına, bunu iddiaya çevirmeyin. | Open Subtitles | في سبيل الله ، لا إلقاءه بانخفاض الرهان. |
Allah aşkına, Anne, daha iyi doktorlar getir. | Open Subtitles | في سبيل الله ، أمي ، والحصول على أفضل الأطباء. |
Tanrı aşkına. | Open Subtitles | أوه , في سبيل الله لقد كنت على وشك الاعتقاد |
Onlar ÇELLOCULAR, Tanrı aşkına. | Open Subtitles | هم عازفو الكمان، في سبيل الله وتضمينه في ساكي. |
Uyuşturucu içen, kontrolsüz bir müzik yapımcısıydım tanrı aşkına. | Open Subtitles | كنت تفحم المتابعة، خارج نطاق السيطرة سجل منتج، في سبيل الله. |
Tanrı aşkına, bu şey nasıl kapanıyor? | Open Subtitles | أوه، في سبيل الله، كيف يمكنك تبديل هذا الشيء خارج؟ |
Tanrı aşkına ben senin sosyal danışmanınım. | Open Subtitles | أنا الأخصائي الاجتماعي الخاص بك، في سبيل |
- Tanrı aşkına sakin olun. | Open Subtitles | السيدة أتربورن في سبيل الله , اهدئي |
Cesaret ve azimle, görevinin özgürlüğü onurlandırmak uğruna yapılması gerektiğine inandın. | Open Subtitles | لقد آمنت بكل شجاعة وحزم بالقيام بواجبك في سبيل كرامة الحرية |
Neden bir adam hayali bir şey uğruna hayatını feda etsin ki? | Open Subtitles | لماذا يجب على أي أحد أن يفقد حياته في سبيل شيء وهمي؟ |
İnsan ırkının geleceği adına savaşıyor. | Open Subtitles | تقاتل في سبيل المستقبل من أجل الجنس البشري |
Çok seksi bir hatunu sikmek için bir erkeği siker misin? | Open Subtitles | . أتود بمضاجعة رجل في سبيل مضاجعة إمرأة فاتنة؟ |
Ölümüne düello kraliçemin, Victoria'nın kalbi için. Saygılarımla "Yırtıcı Paulie". | Open Subtitles | سنتقاتل حتى الموت في سبيل قلب ملكتي فيكتوريا مع أصدق تحياتي بولي الفارسه |
Allah yolunda ölmek: ölmek değil, dirilmektir. | Open Subtitles | أن الشهادة في سبيل الله ليس موتاً لا بل انه الخلود. |
Kadınların cinselliklerini kontrol etmek için nerdeyse her kültür, din ve yüzyılda güçlü bir araç olarak kullanıldı. | TED | تم استعمالها كوسيلة قوية في سبيل السيطرة على جنسانية المرأة في كل ثقافة وديانة وعصر تاريخي تقريبًا. |
Çünkü o bir tutsak, evet efendim, hayatını boşa harcayan köylülere bakıcılık yapmak için tutsak edilmiş. | Open Subtitles | لأنه محاصر أجل، محاصر لإهدار سنوات حياته في سبيل الأخرين |