Chris Anderson: Pekâlâ, neredeyse tüm hayatı boyunca pandemi konusunda endişelenen biri var. | TED | كريس أندرسون: حسناً، إنه رجل قلق من الأوبئة كثير جداً في كل حياته. |
Buranın iyi olduğunu biliyor, ama bütün hayatı boyunca işiyle ilgilendi. | Open Subtitles | هو يعرف ان هذا المكان جيد ولكن كل حياته حول واجبه |
tüm hayatını, senin, benim ve özgür düşünceli Amerikalıların altını kazmak için. | Open Subtitles | وأن كل حياته مكرسة لتدمير كل ما نؤمن به أنا وأنت .. وكل مواطن أمريكى ينشد الحرية |
Benim hakkımda fazla konuşmaz. Hatta bütün hayatını beni unutmaya çalışmakla geçirdi. | Open Subtitles | في الحقيقة , لقد قضى كل حياته و هو يحاول أن ينساني |
Bakın, bu çocuk hayatı boyunca tekmelenmiş. | Open Subtitles | اسمعوا، لقد عومل هذا الصبي بقسوة كل حياته. |
Bütün hayatı boyunca seni aradı, sana benzemeye çalıştı. | Open Subtitles | كل حياته كان ينظر إليك كان يحاول ليصبح مثلك |
hayatı boyunca hep senin gibi olmaya çalıştı. | Open Subtitles | كل حياته كان ينظر إليك كان يحاول ليصبح مثلك |
Bütün hayatı boyunca burada yaşayan biri ansızın Kaliforniya'ya göç ediyor birkaç dakika sonra da Grayson Malikânesi tutuşuyor. | Open Subtitles | رجل عاش هنا كل حياته وفجأه ينتقل إلى كاليفورنيا بدقائق قبل أن تشتعل النيران في قصر جريسون |
Artık anlamış olmalısınız ki, karşınızda konuştuğunuz kişinin tüm hayatı mükemmeldi. | Open Subtitles | أترى, ما عليك أن تفهمه أنك هنا تتحدث إلى شخص كانت كل حياته كاملة |
Ama onun için tüm hayatı demek! | Open Subtitles | وبالنسبة لابى .. هى كل حياته |
Tüm hayatı boyunca kaçtı. | Open Subtitles | انه يهرب من كل حياته |
Adam tüm hayatını birinci gelmek için harcadı. | Open Subtitles | إنه يقضي كل حياته في الحصول على المركز الأول |
Adam tüm hayatını oraya verdi. İşin parayla alakası yok. | Open Subtitles | لقد أفنى كل حياته في ذلك المطعم انه ليس من أجل المال |
Bir insan tüm hayatını deli dolu yaşar, ama en büyük başarısının yüzüne bir kere bile bakmaz. | Open Subtitles | الانسان يعيش كل حياته دون ان يصل الى اعظم انجازاته |
Bütün hayatı bu evde geçti ve artık yok. | Open Subtitles | كل حياته كانت في هذه الشقة، و الآن ذهبت. |
Hatta bütün hayatını beni unutmaya çalışmakla geçirdi. | Open Subtitles | في الحقيقة , لقد قضى كل حياته و هو يحاول أن ينساني |
Annesiyle olan bütün hayatını ve resimlerini bu kitabın arkasındaki boşluğa saklamış. | Open Subtitles | لذا سيقوم بوضع في جيب كبديل في الخلف لكي يتمكن من إمساكه صور له ولأمه تغطي كل حياته |
bütün hayatını bir yaIan çevresinde kurmak. | Open Subtitles | من تشييد كل حياته حول كذبه |