Ama bu son %1, her zaman olduğu gibi, en zorlu kısım. | TED | و لكن الواحد بالمئة الباقية، كما هو الحال دائما، هو الجزء الأصعب. |
Trajedide olduğu gibi, 3. perde sonunda Kahraman tereddüt eder. | Open Subtitles | كما هو الحال في التراجيديا بأواخر الفصل الثالث، تتردد البطلة |
Bu şimdi olduğu gibi, o zaman da insanlar için iyi bir anlaşmaydı. | Open Subtitles | و حينها و كما هو الحال الآن, كانت هذه صفقة جيدة للبشر أيضا |
Her zamanki gibi, halk tam bir salak. | Open Subtitles | كما هو الحال دائماً، الجمهور بوجه عام هي جميع البلهاء. |
Her zamanki gibi. Günde bir dolar, fasulye ve saman. | Open Subtitles | كما هو الحال دائماً دولار في اليوم لشراء فاصولياء و قش |
Aynen senin, Meksikalı balayınızda Seth'e yardım ettiğin gibi mi? | Open Subtitles | كما هو الحال عندما ساعد سيث في شهر العسل المكسيك؟ |
Her zaman ki gibi, burnu gene havalarda. | Open Subtitles | مع خطم له في الهواء، كما هو الحال دائما. |
Bir süredir dış kaynaklı Afrika imajları eskimiş olabilir. Afrika evrilmeye devam ediyor, tıpkı Afrika filmlerinin yaptığı gibi. | TED | إذ أنه ورغم كون صورتها الخارجية غير معاصرة، فأفريقيا لا تزال في تطور، كما هو الحال بالنسبة للأفلام الأفريقية. |
- Ama bütün kararlarında olduğu gibi.. ..önce tavsiye isteyecek. | Open Subtitles | لكن كما هو الحال في كل قراراته سيسعى أولاً للمشورة |
Bir hayalin var önünde bazı engeller var, hepimizin olduğu gibi. | TED | لديك حلم ولديك معوقات أمامك، كما هو الحال بالنسبة للجميع . |
Neyse, ofiste buna baktım, her zaman olduğu gibi rafta duruyordu, ve neden hiç açmadığımı düşündüm. | TED | والآن ، وكنت أبحث في هذا ، كان في مكتبي ، كما هو الحال دائما على الرف ، وكنت أفكر ، لماذا لم أقم بفتحه؟ |
Ama diğer birçok sektörde olduğu gibi, bilgisayarlaşma her şeyi değiştirdi. | TED | ولكن كما هو الحال في العديد من الصناعات الأخرى، فإن الحوسبة قد غيرت كل شيء. |
fakat daha da heyecan verici olan ise hayatta da olduğu gibi aykırı değerler. | TED | لكن أكثر ما يثير الاهتمام هي الحالات الاستثنائية، كما هو الحال دائماً في الحياة. |
Canlılarda bulunan tüm simetrilerde olduğu gibi, bu sadece bir tahmin ama yine de insan vücudunun çarpıcı bir özelliği. | TED | كما هو الحال في التناظر الموجود في الكائنات الحية، الذي هو تقريبي فقط، لكن ما زال ميزة مدهشة في جسم الإنسان. |
Çoğu ülkede olduğu gibi tamamen fosil yakıtlara bağımlı ulaşım sistemimiz yüzünden. | TED | بسبب نظام النقل لدينا، الذي يعتمد كليًا على الوقود الأحفوري، كما هو الحال في معظم الدول. |
Başka bir deyişle, bu hapishane hücresinde olduğu gibi bu aynı talimatları tekrarlayan bir döngü. | TED | بمعنى آخر، كما هو الحال مع القفل الموجود في زنزانة السجن، فهذه الحلقة تكرر نفس التعليمات. |
Yani kötü kuralların varolmasının sebebi sadece Kuzey Kore'de olduğu gibi, yönetimin aşırı güçlü ve baskıcı olması değil. | TED | القوانين سيئة ليس لمجرد أن الحكومة قوية جدا وقمعية ، كما هو الحال في كوريا الشمالية. |
Her zamanki gibi olabileceği kadar iyi oldu. | Open Subtitles | حسناَ ، كما هو الحال دائماَ هذا أفضل ما نستطيع |
Her zamanki gibi olabileceği kadar iyi oldu. | Open Subtitles | حسناَ ، كما هو الحال دائماَ هذا أفضل ما نستطيع |
Dünya dönmeye devam etti ve her zamanki gibi iyilik kazandı. | Open Subtitles | العالم استمر وساد الخير كما هو الحال دائماً |
- İlaçlar, kemoterapideki gibi mi? - Evet. | Open Subtitles | المخدرات، كما هو الحال في العلاج الكيميائي؟ |
- Astronot Alan Shepard gibi mi? | Open Subtitles | كما هو الحال في آلان شيبرد، رائد الفضاء؟ |
Her zaman ki gibi biz kendi masrafımız öderiz." | Open Subtitles | نحن ندفع الإصلاحات الخاصة بنا، تماما كما هو الحال دائما. |
Bu taraftan lazer ışığının dünya çizgisini doğru olan kendi sabit açısında görüyoruz, tıpkı az önceki gibi. | TED | من الجانب نرى خط العالم لضوء الليزر في زاويته الصحيحة الثابتة، كما هو الحال من قبل. |