Sizi içeri girerken görmüş ve burada beklemenizi söylemek için beni gönderdi. | Open Subtitles | لقد رآكِ وأنتِ تدخلين الى هُنا و أرسلني لإخبارك أن تنتظريه هُنا |
Galiba sipariş ettiğim çiftler masajını söylemek için bu iyi bir an değil? | Open Subtitles | أعتقد أن هذا لن يكون أفضل وقت لإخبارك بشأن تدليك الأزواج الذي طلبته؟ |
- Mike'ı bıraktığımı söylemeye geldim ve olabildiğince iyi gözüküyordu. | Open Subtitles | أنا هنا لإخبارك أني قمت بإيصاله وهو يبدو بحالة جيدة |
Sana söylemeye cesaret edemedim. Kendine şaşıyordun. | Open Subtitles | قوليها لم أجد الجرأة لإخبارك شغلت نفسك بالمال |
Onun gibi ahlaksızlar için bunun... fırsatlarla dolu bir dönem olduğunu... söylememe gerek yoktur. | Open Subtitles | لا أحتاج لإخبارك أن هذه الفترة من التاريخ كانت فرصة العمر للناس الذين لا أخلاق لديهم |
Tatlım, kalp krizi geçirmen vücudunun, artık yavaşlaman gerektiğini sana söyleme yoludur. | Open Subtitles | عزيزتي , النوبه القلبية هي طريقة الطبيعة لإخبارك بأنك تحتاجين راحة |
Bay Popesku, herhalde söylemem gereksiz, bana borçlusunuz. | Open Subtitles | لا داعي لإخبارك يا سيد بوبيسكو انك مدين لي |
Herkese söylediğin için teşekkürler. | Open Subtitles | شكراً لإخبارك كل هؤلاء الناس بخصوص مدرستي |
Bunu söylemek istemezdim Wallace. Ama ölmüş olman gerekirdi. | Open Subtitles | حسنا، أكره لإخبارك هذا، والاس، لكنّك يفترض بأنهم كنت ميت. |
Değerimi koruyabilmemin tek yolu, Sloane'dan bir adım önde olmanız için sadece bilmeniz gerekenleri söylemek. | Open Subtitles | الطريق الوحيد لي لإبقاء قيمتي لإخبارك فقط الذي تحتاج للمعرفة لكي يبقى قبل سلون. |
Herhalde işi bırakacağımı söylemek için hiç de uygun bir zaman değil. | Open Subtitles | أحزر هذا سيئ جدا وقّت لإخبارك أنا يجب أن أترك. |
Sana bıraktığımı söylemeye ve veda etmeye geldim. | Open Subtitles | جئت هنا لإخبارك أذهب مباشرة وللقول مع السّلامة. |
- Size Kral'ın İngiltere'ye dönüşünü nereden ve ne zaman yapacağını söylemeye geliyor. | Open Subtitles | هو قدم لإخبارك أين ومتى الملك يخطط للمدينة عندما عاد لإنجلترا |
Ve bugün... sana gerçekleri söylemeye geldiğimde sırrım benden önce ortaya çıkmış. | Open Subtitles | واليوم، حين جئت لإخبارك بالحقيقة انكشف سري قبل أن أكشفه أنا |
Eminim sesini duyunca en azından biraz daha güvende hissetmişlerdir, ama bunu söylememe ihtiyacın yok. | Open Subtitles | أنا متأكدة أنهم أطمؤنا قليلا لسماع صوتك لكنك لا تحتاجيني لإخبارك ذلك |
Liste ellerinde olduğunda, neler olacağını söylememe gerek yok. | Open Subtitles | لست مضطراً لإخبارك عمّا سيحدث إن حصلوا على تلك القائمة |
Burada olup olmayacağını bize bildirmen gerektiğini söylememe gerek yok herhalde. | Open Subtitles | لذا, انا اعرف بأني لست مضطرا لإخبارك ان قدومك في وقت مبكر يعني لنا انك |
Bunları sana söyleme şansı bulamadan, ölmediğine minnettarım. | Open Subtitles | أنا سعيدة لأنك لم تمت قبل أن تواتني الفرصة لإخبارك بهذا |
Ayrıca doğum kontrol hapı kullandığını sana söylemem için deli olmam gerekir. | Open Subtitles | وسأكون مجنوناً أيضاً لإخبارك أنها تستخدم حبوب منع الحمل |
Daisy, gizli mektubumu Bay Carson'a söylediğin için teşekkürler! | Open Subtitles | شكراً ديزي لإخبارك السيد كارسن كل مايتعلق برسالتي السرية |
Göğüs ve karın kısmına daha başlamadım bile ama şimdiden söyleyecek çok şeyim var. | Open Subtitles | أنا ما بدأت حتى على الصدر و البطن وأنا سيكون عندي أكثر لإخبارك ثمّ. |
Birisi benim sikimi koparıp bir kaseye koymadan önce sana kendi cenaze planımı anlatmam lazım. | Open Subtitles | احتاج لإخبارك بخطتي الرسمية للموت قبل أن يضع أحدهم قضيبي في علبة الحساء |
Benim içimden gelen ses, sana toz olmanı söylememi söylüyor. | Open Subtitles | لو انا كان عنده صوت داخلي هو سيخبرني لإخبارك للتيه. |
Efendim, bölümünüzün güvenliğinde bir delik olduğunu söylemeyi borç biliyorum. | Open Subtitles | السيد، أنا ملزم لإخبارك ذلك عندك تسرّب أمن في وسيلتك. |
İnsanın doğası böyle ama... size işinizi anlatmaya gerek yok. | Open Subtitles | أظن أن هذه هي الطبيعة البشرية لكن ليس هناك حاجة لإخبارك بعملك |
Ben, onu her zaman öldüğünü sana söylemenin bir yolu sanardım. | Open Subtitles | كنت أظن أن النوبة القلبية هي طريقة الطبيعة لإخبارك بأن تموت |
Bunu söylemekten gurur duymuyorum, ama ilk yumruğu ben attım. | Open Subtitles | أنا لست فخورًا لإخبارك بهذا لكني أنا من لكمه أولًا |
Buraya gelmemeliydin. Sana bir şey söylemeliyim. | Open Subtitles | أنت ما كان يجب أن تأتي هنا إحتجت لإخبارك بشيء |
- Kuljit, Sana anlatacaklarım var. | Open Subtitles | كولجيت، عندي شيء لإخبارك. |